Postacı Kapıyı iki kere çalar derler, filmi de var. Bir Hollywood klasiği, unutulmazlar arasında. Hani bi sahnesinde esas oğlan adaleli kollarıyla esas kızı masaya bi güzel seriyor, sonrası malum. Hah işte o meşhur film. Postacı kapıyı iki kere çalar Batı Dünyası için de meşhur bir deyim. Şans kapıyı iki kez çalar manası da taşıyor, çekirge bir zıplar, iki zıplar manası da yerine göre. Ayağına çok önemli bir kısmet iki kez gelir, üçüncüsünü boşuna bekleme ilk ikisini değerlendirmediysen diyor.
Tahmin edeceğiniz gibi filmde de bir Postacı falan yok yani. Son Yılların en kolay liginde bana göre Postacı defalarca Fenerbahçe’nin kapısını çaldı, defalarca Fenerbahçe kötü oynadığı bir maçı kazandı. Hatta Postacı kapıyı alacaklı gibi çaldı, nerdeyse kapıyı kırıyordu, Fenerbahçe duymadı değil, duydu ama “evde yokuz”diye adeta içerden bağırdı. Evet en son Trabzon – Galatasaray maçında. Eskişehirspor maçından sonra şampiyonluk gitti boşuna umut etmeyin dedim, neden ? Türkiye Cumhuriyet’inin Cumhuriyetiyle problemi olanlar memlekette, cumhuriyetin C ‘sini görmek istemiyorlar ki Fenerbahçe Cumhuriyeti’ne tahammül etsinler! Ligler başlıyor, her şey normal. Hakem hataları zaten hep olan bir şey. Fener lehine de aleyhine de oluyor. Orda bir müdahale falan yok. Bekliyorlar ligin son 8-10 Haftasını. Şampiyon olabilecekler netleşsin diye. Sonra seçiyorlar birini. “Bu yürüsün, bi el atın”diyorlar ve operasyon başlıyor. Maalesef işaret edilen Fenerbahçe olmuyor, olamaz da zaten. Fener şampiyon olmasın x takım olsun diye ellerinden geleni yapıyorlar.
Tabii ki kitlelerin önünde olabileceği kadarıyla. Sonuçta eze eze maçı alırsan topu 7 metrelik kaleye sokarsan kimsenin yapabileceği bir şey yok, milyonlar maçı izliyorken kaleye giren topu çıkaracak, avuta giden topa da gol diyecek halleri de yok, milyonlarca Fenerbahçelinin oyunu da gözden çıkaracak halleri yok. Usul usul, çaktırmadan ince ince işi halledebiliyorlarsa hallediyorlar. Bazen dozun yükseldiği işin inada bindiği de olmuyor değil ki 2011’deki şampiyonluğun intikamını hatırlatmama gerek yok! Sen bunlarla boğuşurken şampiyonluk yarışındaki rakibinde hakem hatasıyla kart hatasıyla vs vs kolayca maç kazanıyor, hele ki bu takım öz evlat Galatasaraysa. G.Saray cemaat bağlantısı yıllardan bu yana bilinen bir gerçek. Cemaatsaray diyenler bile vardı. 2006’da, 2010 da Fenerbahçe ne kadar zor maç kazanırken rakipler kolaylıkla kazandı. Trabzon ve Denizli maçlarına kadar şampiyonluk şansını taşımak için hangi dalgalarla boğuşuldu, anımsayın. Direklere takınılmasa tüm engellemelere rağmen Fenerbahçe şampiyon da olacaktı.
Kadim dost yeni düşman, derin devlet cemaat önce Galatasaray’ı sonra da Bursa’yı işaret etti ve muvaffak oldular. Kadim dost cemaat şimdi paralel oldu, hain oldu. Fenerbahçe yine öz evlat olmadı. Çünkü Padişah Birinci Mahveddin El Tay…’e gidip, önünde secdeye yatıp, devletlu padişahımız Fenerbahçe kulunuz emrinize amadedir diyen olmadı. Kula kulluğu Fener zaten yapmaz ama zannediyorlar ki Aziz yıldırım giderse o iş de olacak. Neden bunları anlatıyorum, son düzlüğe önde girmediysen, Postacı kapıyı çaldığında açmadıysan sana o şampiyonluğu kolay kolay yedirmezler. Boşuna bekleme G.Saray puan kaybedecek diye. Uyduruk penaltıyla, uyduruk kartla bi şekilde alırlar. Adaleli kollarınla masaya yatırdın, hepsini üst üste koydun, becerdin, becerdin. Beceremedin, unut şampiyonluğu!
Yani güzel kardeşim Eskişehir’de o iş bitti. Bu ülkenin habitatında nefes alıp da tüm bunları görememek resmen körlük. G.Saray puan kaybedecek diye ümitlenmek de körlük. G.Sarayın oynadığı futbola bakıp böyle bir beklenti içine girmemek her ne kadar elde değilse de gerçek maalesef bu. Fener taraftarı da bunları tahmin ediyor aslında. Tüm bunlara rağmen şampiyon da olunabiliyor geçmişte ki örnekler gibi. Fenerbahçe maalesef bu sürece iyi hazırlanmamış. Futboldan ziyade konsantrasyon ve motivasyon olarak Fenerbahçe bu süreç için yeterli değildi. Eskişehirspor maçı serinin başıydı. Zor gibi gözüken ismi olan ve cismi olmayan bir deplasmandı. Serinin başlangıcıydı ama konsantrasyon ve motivasyon eksikliğinin ve şampiyonluğun kaçacağının da habercisiydi o maç.
Dediğim gibi, iş buraya kadar geldiyse bilek ve yürek kazanır. İstersen adına konsantrasyon de, motivasyon ya da beyin yıkama de, ne dersen de. Bu iş maç haftasının ilk idmanın da başlar, devre arasında soyunma odasında biter. Fenerbahçe’nin ne sahaya doğru onbiri çıkaracak, doğru taktikle oynamasını sağlayacak bir teknik ekibi var, ne de motivasyonu sağlayacak bir ekip başı. Dedim ya, teknik, taktik konuşmaz. Sahaya kimi sürersen sür, çıkar topunu oynar o saatten sonra. Şaka olsun diye söylemiyorum, fantezi olsun diye de değil, Ersun Yanal, Denizli, Fatih Terim’den birini de demiyorum, son 6 maçta Obradovic bile olsaydı takımın başında şampiyonluk için gün sayıyorduk, şimdi lig bir an evvel bitsin diye gün sayıyoruz. Sorumlulara da saydıracağız burdan, ligin bitmesini bekliyoruz.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail : bruno.monte@abcspor.com
twitter : @BrunoMonte1907