OYUN AKLI, CİDDİYET VE KONSANTRASYON
Beş gün önce Şampiyonlar Ligi maçı oynayan Beşiktaş’ın taraftarı bütün gün yağan yağmura rağmen tribünleri yine tıklım tıklım doldurmuştu. Trabzon seyircisi de kendilerine ayrılan bölümde takımlarını epeyce ateşledi. Gelgitleri fazla olan bir maçtı ama Beşiktaş’ın yine klasik hastalığı olan ‘fişi çekememe’ bu maçta da nüksetti. Lens, o pozisyonda pas verse maçın açık ara kahramanı olacak ve Q7’nin net alternatifi olduğunu ilan edecekti ama onun yerine maçın kaderini belirleyen adam oldu.
Oysa Beşiktaş maça gayet hızlı başladı ve sağlı sollu ataklarla rakibi abandone ettikten sonra harika bir Babel-Talisca paslaşması sonucunda Talisca o muhteşem sol ayağının içiyle çok güzel bir vuruş yaptı. Talisca’yı genel olarak beğenmekle birlikte top rakipteyken oyundan çok fazla düşmesi ve defansif zaafları bence büyük bir yıldız olmasını şu anda engelliyor. Bir de bugün belki hafta içi oynadığı maçın da etkisiyle son bölümde yaşadığı düşüşü görünce Negredo yerine son yirmi dakika o çıksaydı sanki daha doğru olurdu diye düşündüm..
Beşiktaş bugün olmayan 3 oyuncunun ve hocanın kenardaki eksikliğini çok hissetti. Özellikle Atiba’nın ve Oğuzhan’ın geri dörtlü ile hücum arasında kurduğu bağ olmayınca Trabzon’un göbekten geliştirdiği ataklara Medel pek çare olamadı. Zaten ikinci yarıda sarı kartı ve dengesiz müdahaleleri olan Medel’i kenara alıp Necip’i oraya çekmek ve Gökhan’ı sağ beke almak takımı toparladı. Ancak sonradan oyuna giren Cenk’in etkisiz oyunu ve takımın genel olarak hücum organizasyonlarındaki dağınıklığı, konsantrasyon eksikliği ve acelecilik sonuca gitmemize engel oldu. İki defa öne geçtiğin maçı kazanamayıp bir de uzatmalarda gelebilecek bir golden ucuz kurtulunca ligde Vodafone Park’taki yenilgisiz seriyi sürdürdüğümüze ve bir puana neredeyse şükreder olduk.
Trabzon bütün istikrar eksikliğine rağmen hafife alıncak bir rakip tabii ki değil. Yaptıkları bol transferlerle kadro derinliğini de sağladılar ama geçen hafta yaşadıkları Alanya travmasından biz bu akşam yeterince istifade edemedik. Olcay’ın attığı golde sevinmemesi, taraftarın onu alkışlaması güzel görüntülerdi. Trabzon’da Abdülkadir isimli genç çocuk gerçekten büyük bir yetenek ve kendi takımlarında oynamayan Selçuk’un, Volkan Şen’in hala milli takıma alınıp da onun veya Alanya’dan Emre Akbaba’nın kadroya çağırılmaması gerçekten anlaşılır gibi değil.
Zorlu maç trafiği içinde bir de geçen hafta yaşadığımız hakem faciasına rağmen ligde 7 maçta 14 puan ve Şampiyonlar Ligi’nde 2 maçta 6 puan gayet iyi. Şu anda ligde en ciddi rakibimiz görünen Galatasaray’ın nispeten çok daha rahat fikstürle haftada tek maç oynayarak topladığı 19 puan bence endişe yaratacak bir durum değil. Milli maç arasından sonra özellikle de Şampiyonlar Ligi’nde oynayacağımız Monaco maçlarında 4 puan alırsak çok yüksek ihtimalle gruptan çıkmayı garantileriz ve ligde zorluk derecesi daha düşük maçları da kadro rotasyonuyla kazanırsak ben zirvede farkın kapanacağına inanıyorum.
Hakem yine çok tartışılacak kararlar verdi ama bana göre asıl tehlike Türkiye’de hakem hatalarının artık bir kangren haline gelmesi. Bunda tabii ki güçsüz, etkisiz ve eyyamcı Federasyon ve MHK kadar basının ve futbolcuların sahada kötü niyetli olmasının da büyük payı var. Ben kendi adıma radikal bir düşünce gibi görünse de özellikle derbi maçlarda Avrupa’dan hakem getirilmesine sıcak bakıyorum. Bu tabii ki futbolumuz adına gurur verici bir şey değil ama özerkliği iyice yok olmuş bir Federasyon ve güdümlü bir MHK bu kadar şaibe altındayken kimsenin de durumdan hoşnut olmadığını görüyorum ve denemekte bir sakınca bulmuyorum.
Salı günü Leipzig maçını izlerken veya Porto deplasmanındaki hakemi görünce en ufak bir şaibenin olmadığı bu maçların ardından Türkiye’de neredeyse her maçtan sonra hakem hatalarının bu kadar tartışılması normal bir şey midir? Ne var ki zaten adalet duygusunun bu kadar zedelendiği bir toplumda yeşil sahaların da gidişattan nasibini almaması herhalde olağanüstü bir durum olurdu.
Sonuç olarak Beşiktaş bu akşam istediğini alamadı ama mazeretleri de vardı. Bana göre en ciddi rakibmiz yine kendimiz olacağız. Eğer soğukkanlılığımızı korumayı başarır ve her maça aynı ciddiyetle çıkarsak bir seri yakalayıp şampiyonluğun en büyük adayı oluruz. Takım tam olgunluk dönemine girerken bunun olmaması için bir neden yok. Yeter ki telaş etmeden kendi futbolumuzu oynayalım ve yolumuza devam edelim. Daha gidilecek çok deplasman ve yaşanacak çok şampiyonluk var.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: gorkem.isik@abcspor.com
twitter: @saturnocontro3