Kadrolar açıklandığında yüzümü ekşittim biraz. Açıkçası geçen haftaki performanslarından sonra Benzia ve Ayew’i beklemiyordum ilk 11’de. Bir de Alanya maçında ıslıklanmasıyla morali çok bozulan ve iyice performansı düşen İsmail Köybaşı ile geçen haftaki hataları hala aklımızda olan Roman da oynuyorlardı. Ancak benim endişelerimin aksine takım çok istekli ve coşkulu başladı maça. İsmini saydığım 4 isimden İsmail, Benzia ve Ayew de bu coşkunun önemli parçalarıydı.
Bunda elbette Ersun Hoca’nın payı büyük. Özellikle ”kafalarında Fenerbahçe’yi bitirmiş” gibi görünen İsmail ve Benzia bu kadar motive çıkıyorlarsa maça belli ki kendileriyle konuşulmuş. Kafaca toparlanmaları, hırslanmaları sağlanmış. Ancak Ersun Yanal ”motivasyon” konusunda başarılı bir hoca da olsa onun esas önemli özellikleri başka. Oynattığı baskılı, önde basan,defansı öne çıkartan, bunun için de oyuncuların fizik kalitelerinin üst düzeyde olması gereken futbol. Bu oyunun oturması için de muhakkak belli bir süre geçmesi gerekiyor.
Bakın bazı hocalar vardır, Yılmaz Vural, Hikmet Karaman, Mesut Bakkal gibi. Onlar bir takımın başına geçtiklerinde ilk işleri oyuncuların motivasyonunu artırmak olur. Başarıya da ulaşırlar genelde, sanki bir sihirli değnek değer takımlara ama bu 2-3 hafta sürer en çok. ”Gazla” sürekli başarı sağlamak mümkün değildir çünkü. Ersun Hoca’nın ise olmazsa olmazı ”fizik kalite”. Bu da hemen kazanılmıyor. Bursa maçının ikinci yarısında takım yorulup oyundan düşünce ”belli ki kondüsyon yüklemesi ağır gelmiş, bir kaç hafta beklemek lazım” demiştik. İşte yavaş yavaş o tempoya, o devamlılığa ulaşıyor takım.
Tabii tempo demişken akla gelen ilk isimler Isla ve Dirar ikilisi. Sanki okul bahçesinde ”hangimiz daha fazla koşacağız” diye yarışan çocuklar gibiler. Durdurmak mümkün değil ikisini de. Gidiyorlar geliyorlar , bunu yaparken de çok başarılı paslaşıyorlar. Makine gibi çalışan sağ kanadı bozamadığımız için de Moses oyuna girdikten sonra sol kanatta oynamak zorunda kaldı. Attığı golle de tribünleri ayağa kaldırdı. Arada acemice top kayıpları da yaptı ama bence bunlar henüz hazır olmadığından değil, senelerdir alışık olduğu ”salon beyefendisi” kıvamındaki Chelsea seyircisi sonrası , ”tarihi” bir destek veren eşsiz Fenerbahçe taraftarı karşısında heyecanlanmasından dolayıydı.
Nasıl heyecan duymasın ki ? Küme düşme hattında bir takıma gelmiş. Kulüp tarihinin en kötü günlerini yaşıyor. Üstüne üstlük futbol federasyonu soğuk kış aylarında bu takımı sürekli pazartesi ve cuma günleri, yani iş günü oynatıyor. Ancak tribünler hep dolu. Taraftar şimdiye kadar benzeri görülmemiş bir hikaye yazıyor. Sahaya adımını attığında gökgürültüsü gibi bir alkış kopuyor. O yüzden Moses’in tüm tecrübesine rağmen duyduğu heyecan çok normal.
Tabii yeni transferlerden tek katkı veren Moses değil. Cengaver Sadık şimdiden 40 yıllık Fener’li gibi. Tolgay da kısa sürede takımın ”pas kalitesini” nasıl artıracağını gösterdi. Çok eleştirilen adamlardan Mehmet Topal bile sanki yeni transfer gibi. Ersun Yanal’ın oyun düzeninde çok önemli bir yere sahip. O da bunu bildiği için performansını kısa sürede artırdı. İşte ”özgüven” böyle bir şey. En tecrübeli oyuncunun bile ihtiyacı var Topal örneğinde görüldüğü gibi.
Diğer bir önemli faktör de ”takım içi rekabet”. Hatırlıyor musunuz ligin ilk devresinin sonlarına doğru kulübede neredeyse oyunun şeklini değiştirecek hiç bir oyuncu yoktu. Şimdi ise bayağı bayağı kadro zenginliği oluştu. İlk 11’e girmek tüm oyuncular için zor bir hal aldı. Hepsinin çok çalışıp, antremanlarda ve fırsat bulduklarında maçlarda kendilerini göstermeleri gerek. Diğer bir deyişle artık pabuç pahalı. Uzun zamandır olmayan bu forma rekabeti de elbette sahaya olumlu yansıyacak.
Yine de bu kadar olumlu şeyler söyledikten sonra her şeyin güllük gülistanlık olmadığını da tekrarlamakta yarar var. Daha hiç bir şey kazanmış değiliz. İyi oyunu çok daha uzun sürelere yaymamız gerekiyor. Pozisyon zenginliğini de artırmalıyız. Soldado bir çok atakta yalnız kalıyor hala. Diğer oyuncuların muhakkak daha fazla ceza alanı koşusu yapmaları lazım. Bu coşkuyu deplasmanda da göstermeliyiz. Haftaya maçımız Kayseri’de. Onu da alırsak muhteşem olur. 3 maçlık galibiyet serisi iyice havaya girmemizi sağlar. İnşallah o maçta da bugünkü gibi futbola uzak bir hakem olmaz. Suat Arslanboğa avantajdan, omuz omuza mücadeleden bihaber kararlarıyla, abuk subuk sarı kart uygulamalarıyla çok kötü bir yönetim gösterdi. Tam ”yavaş yavaş oluyor” derken haftaya böyle bir hakem rezaletine kurban gitmekten korkuyorum açıkçası.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72