https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

“ÖLÜMÜNE OYNARKEN” OLMADI, “DAĞILMIŞKEN” OLDU

Okunması Gerekenler

Cuma günü büyük bir tatsızlık yaşadım. Sol bacağımdaki dayanılmaz ağrı sonrası hastaneye kaldırıldığımda belli oldu ki, toplardamar tamamen tıkanmış. 3 gece yatmak zorunda kaldım. İlaç tedavisiyle toparlayıp maç günü öğlen saatlerinde taburcu oldum. Sevgili eşim Özlem bu durumdan hiç memnun olmasa da biraz dinlenip stada doğru yola çıktım. Bunu anlatmamın sebebi kendimi övmek değil, yanlış anlaşılmasın. Sadece Fenerbahçe taraftarı için ne kadar önemli bir karşılaşma olduğunu bu örnekle anlatmak istiyorum.

 

İşte o taraftar tıklım tıklım doldurmuştu tribünleri bugün beklendiği gibi. Dinamo Zagreb maçındaki ”vurdumduymaz” oyundan sonra bugün takımın ”ölümüne” mücadele etmesini istiyorlardı öncelikle. Öyle de oynadı Fenerbahçe ilk yarı. Zaman zaman önde baskı kurdu, oldukça fazla da top kazandı. Belki oynanan oyun pek göze hoş gelmiyordu, pas trafiği yine sıkıntılıydı ancak Benzia’nın çalımları, Slimani’nin başarılı duvar oluşları, Hasan Ali’nin yavaş yavaş ”lider oyuncu” sınıfına geçiş yapan performansı dikkat çekiyordu. Ancak en çok dikkat çeken takım olarak iyi mücadele etmemizdi. Ne yazık ki devrenin sonuna doğru gelen Babel’in golü haketmediğimiz şekilde soyunma odasına yenik gitmemize sebep oldu.

 

İkinci yarı ise roller değişti. Beşiktaş uzunca bir süre oyuna hükmetti. İstediği gibi oynadı topla. Pozisyonlar da buldular ve ikinci golü atsalardı kabul edelim ki muhtemelen iş 3’e 4’e gidebilirdi. Dağılmış gibiydik o dakikalarda. Pek direnç gösteremiyorduk ve kaderimize razıydık sanki. Takımın bu kırılgan yapısı bu sezon maalesef en büyük handikaplardan biri olarak göze çarpıyor. Ancak sonra ne olduysa oldu. Hiç beklenmedik bir anda Hasan Ali’nin ortasında bana göre o ana kadar sahanın en kötülerinden Ayew’in çok ekstra bir kafa vuruşuyla durum 1-1’e geldi.

 

Sonrası ise Rus ruleti. Top bir o kalede bir bu kalede. Aykut Kocaman’ın çok eleştirdiği, hiç kabul etmediği ve reddettiği oyun şekli. Kayseri maçının son bölümü de bunun benzeriydi. Bu kez golün getirdiği moralle sanki daha çok pozisyon bulan Fenerbahçe oldu. Valbuena ya da Eljif ile galibiyete de ulaşabilirdik. Olmadı. Olsaydı müthiş bir 3 puan olurdu tüm rakiplerin puan kaybettiği haftada. Tekrar zirve yarışına ortak olurduk onca puan kaybettikten sonra.Yine de ilk devredeki mücadele ilerisi için ümit verdi. Ancak gidilecek çok yolumuzun, geliştirilecek çok yönümüzün olduğu bir gerçek.

 

Bence Beşiktaş’lılar da üzgündür bugün. İkinci yarının 15-20 dakikalık bölümünde maçı kopartabilirlerdi. Büyük fırsat kaçırdılar. Benim gözlemlediğim Beşiktaş’ta oyuncular biraz Şenol Güneş’in oynattığından ziyade kendi istedikleri gibi oynuyorlar zaman zaman. Şahsi görüşümdür: Bence geçen sezonki olaylı Federasyon Kupası maçından sonra ”şirazesi kayan” Şenol Güneş takım üzerindeki hakimiyetini kaybetti. Oyuncular da hocaya karşı saygılarını. O yüzden de sanki saha içinde kafalarına göre takılmaları ciddi sıkıntıya sebep oluyor. Yoksa kadro kaliteleri tek tek oyunculara bakıldığında oldukça iyi seviyede.

 

Fenerbahçe’nin ise bu haftadan itibaren süratle seri galibiyetlere ihtiyacı var. Yavaş yavaş ilk 11 şekilleniyor. Ben olsam sağbekte Dirar’a şans veririm. Isla’yı da Şener’i de beğenmiyorum, bugünkü stoperlerimizi beğenmediğim gibi. Bir de en büyük sıkıntımızın kanatlarda olduğunu düşünüyorum. Açıklarımız Aatıf ve Ayew, hatta sonradan oyuna giren Valbuena hepsi topu ayağına aldıklarında duran ve içe kateden oyuncular. Defans arkasına koşu yapmazlar, çizgiye inmezler. Bence bu durum hem Benzia’nın araya öldürücü pas atmasını engelliyor hem de Slimani’nin etkinliği azalıyor. Belki de ben bu konuda hassasım. Sağaçık, solaçık dedin mi, çizgiye inen, çalım atan, arkaya koşular yapan adam seviyorum. Bizde de Barış dışında bu tip oyuncu yok maalesef.

 

O yüzden Fenerbahçe eldeki bu oyuncu kadrosuyla hep çok iyi mücadele etmeli. Her maçı ”ölümüne” oynamalı. Oynamalı ki rakiplerine göre daha az yetenekli kadrosu sırıtmasın. Ayrıca kadroyu gençleştirelim derken de ”kırılgan” bir ekibe dönüşmemek lazım. Bu da ”takım olmaktan” geçiyor. Sorumluluk alan , liderlik özelliği bulunan oyunculara öncelik vermekten geçiyor. Ancak bu şekilde maç içi ”dağılmaların” önüne geçebiliriz. Umarım Cocu bundan sonraki maçlarda bugün ilk yarıdaki mücadeleyi, yardımlaşmayı, takımdaşlığı genele yaymayı başarabilir. Fenerbahçe’sini ”ölümüne” seven taraftarları ondan bunu bekliyor.

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

mail: alp.eralp@abcspor.com

twitter: @alperalp72

Son Haberler

AMATÖRCE

Yedigimiz iki gol de olacak iş değil. İlkinde ortada fol yok yumurta yok. Rakibin ne baskısı var ne pozisyonu....

Benzer Konular