ÖLÜM MAÇI “THE DEATH MATCH”

Yer Ukrayna, tarih 1941…
Hitler’in nazi ordusu, Barbarossa Operasyonu kapsamında Ukrayna’ya girmiş ve sert yönetimini beraberinde getirmişti. Alman işgali yüzünden yarıda kalan ligde, ülkenin en ünlü futbol takımı Dinamo Kiev futbolcularından bir kısmı savaşmak için cepheye gitmişler, kalan futbolcuların da yeraltı güçlerine katılmasıyla dağılmışlardı.

Bu sporcuların hemen hepsi yakalanıp başta Darnitsa olmak üzere, toplama kamplarına gönderilirken, hasbelkader hayatta kalıp serbest bırakılan ve fırında çalışmaya başlayan bu isimlerden kurulan FC Start ve sene 1942…

Tam ismiyle Football Club Start-Старт olan ve ismini yeni bir başlangıçtan esinlerek alan bu kulüp için tarih kitapları, 11 oyuncunun 8’ninin D.Kiev kalan 3 kişinin de demiryolu işçilerinin kurduğu Lokomotiv Kiev’den oluştuğunu yazar (yedek yok, toplam 11 isim).
Bu yeni oluşum, başta Alman olmak üzere, Romen, Macar işgal birliklerinin çıkarttığı takımları 5-6, hatta bazen 10 farklı skorlarla yenerek, ifrit ediyorlardı.
6 Ağustos taihindeki nazi askerlerinden oluşan (Alman Hava Kuvvetlerinin flaş takımı) Flakelf takımıyla yaptığı maçı da 5-1 kazandılar.

Her alınan galibiyetle halkın morali yükselip, direniş gücü artıyor ve bu durum nazileri oldukça rahatsız ediyordu. Özellikle güçlü Aryan ırkının yenilmez temsilcisi bu takıma (Flakelf) karşı alınan farklı zafer sonrası naziler, 3 gün sonra, yani 9 Ağustos’ta rövanş istediler.

O maçın diğerlerinden farkı; maçta nazi askerlerince çok yoğun tedbirler alınması, hakemin de bir nazi subayı olması ve neredeyse bölgedeki tüm rutbeli subaylarla toplam 2000 askerin tribünlerde yerlerini alıyor olmasıydı!..

Pele, Sylvester Stallone, Ardiles, Michael Cane gibi efsane isimlerin oynadığı tarihi “Escape to Victory” filmini hepiniz hatırlarsınız. Aslında tarihe geçen bu maçı sahneye yansıtan ilk film 1962 Macaristan yapımı olan “Two Half Times in Hell” idi ama asıl sükseyi türkçeye “Zafere Kaçış” olarak çevrilen bu film yapmıştı. Sonrasında çevrilen aynı temalı diğer filmler de sansasyon yaratamadı.

Bir kesime göre; hakemle beraber saldıran gaddar Alman takımı, aşırı sert faullere çalınmayan düdükler, sakatlanan futbolcuların bir benzeri, hatta gerçekte yaşanmış olanıdır 9 Ağustos 1942 tarihi (neden bir kesim dediğimi yazının sonlarında göreceksiniz).

Maç öncesi başlayan ölüm tehditleri, Zenit stadyumundaki inanılmaz derecede korkutucu ortam, tribün baskısı, hakem kararlarına rağmen, yine de devreye 3-1 önde giren FC Start oyuncuları, nasıl maçın başında verilmesi emredilen nazi selamını reddetti ise (“Heil Hitler” derlerken, Ukrayna takımı bir Sovyet spor selamı olan “FizcultHura” ile karşılık vermişlerdi), devre arasında soyunma odasına gelen bir nazi subayının “Almanlar olarak yeteneklerinizden çok etkilendik ama bu maçı kazanırsanız, sonuçlarına katlanmalısınız.” tehditlerine de boyun eğmediler.

2. devre karşılıklı 2’şer golle 5-3 sona ererken, Almanları aşağılayıp, kahreden asıl olay maçın skoru değil; skor 5-3 Start lehineyken Startlı futbolcu Klimenko’nun, kaleci dahil tüm Alman defansını çalımlayıp boş kale önüne gelip, topu ağlara göndermeyerek, orta sahaya doğru vurmasıdır!. Zaten o hareket sonrası da nazi hakem maçı sona erdirmişti.

Maçtan tam 9 gün sonra FC Start’ın sekiz futbolcusu tutuklandı. Bir futbolcu nazilerin yaptığı işkence esnasında kalp krizi geçirerek, bir futbolcu bir Almanı dövdüğü iddiasıyla tutuklanırken kaçmaya çalışırken vurularak, üç futbolcu ise toplama kampında gerçekleştirilen toplu infazlar esnasında öldürüldü. Kadrodaki beş futbolcu ise (3 tanesi Lokomotiv’ten gelenler) savaş sonunda hayatta kaldı.

Bu maç, ölüm maçı (the death match) olarak tarihe geçmiş ve o futbolcular anısına 1971 yılında bir anıt yapılmış ve anıta şu yazılmıştır: ‘’Kazandığınız zafer asla unutulmayacak korkusuz kahramanlar.’’

Ve ekleyelim; 1981 yılında Sovyet yönetimi “ölüm maçının” anısına stada Ukrayna takımı Start’ın adını verdi.

Tabii bir de madalyonun öteki yüzünü aktarmazsak olmaz. Birçoklarına göre de bu maç, kıran kırana ama son derece tarafsız şartlarda oynanmış ve FC Start oyuncularından Markar Honcarenko, devre arasında SS askerlerince tehdit edildiklerini yalanlamıştı. Günün diğer kahramanlarından Mikhail Putistin’in saha kenarında top toplayıcılık yapan oğlu Vladlen de maçın son derece normal bir ortamda geçtiğini aktarmıştı tarih sayfalarına…

Aynı şekilde yine o gün seyircilerin arasında olan Ukraynalı Yazar Oleg Yasinsky de bu maçın anlatıldığı gibi olmadığına dair bir yazı almıştı kaleme…

Yani futbolcuların başlarına gelenler doğrudur ama yapılan araştırmalarda, Ukraynalı futbolcuların Gestapo tarafından tutuklanmalarının ardından uğradıkları muamele ile maçı kazanmaları arasında öne sürülen bağlantıyı gösteren bir kanıt bulunmamış, olayın Komünist propaganda amacıyla kullanılmış bir Sovyet miti olduğu da iddaa edilmektedir.

Hatta bunun en büyük delili olarak da, isteseler hemen maç bitiminde hepsini birden tutuklarlardı diyip, o maçtan sonra FC Start’in 1 maç daha oynamasını (16 Ağustos Ruth maçı, onu da 8-0 kazanmışlar), “3 Lokomotivli futbolcunun hiç tutuklanmamasını” ve maç sonu çekilen (yukarıdaki) dostluk fotoğrafını işin mantığı anlamında göstermişlerdi.

Ben sizlere, bu maçın oynandığı ve bitiş skoru haricinde, birbirine tamamen zıt iki hikayeye sahip tarihi günde, öncesi, sonrası, yaşananları ile dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. Hangisine inanacağınız konusunda karar sizlerin…

mail: burak.belgen@abcspor.com

twitter: @BurakBelgen