Futbolda en ciddi mevkilerden bir tanesi hiç şüphesiz 10 numara pozisyonudur. Genelde takımların yıldız futbolcusu hep bu forma numarasını giyer her taraftarın dolabının en güzel yerinde hep kendi takımının 10 numaralı futbolcusunun forması durur.
Haksızda sayılmazlar hani 10 numaralı futbolcular hep özel yeteneklerden oluşurlar. 10 numara dediğimize aklımıza bir çırpıda bir sürü yetenek abidesi futbolcular gelirler. İlk akıllara gelen 10 numaralar içinde Del Piero, Totti, Alex, Hagi, Messi , Pele, Maradona gibi kendi takımlarında efsane olan ve taraftarların efsane sıfatıyla hatırladıkları yıldızlar olarak akıllarda kalırlar.
Ülkemize gelen futbolcular içerisinde özellikle Galatasaray’ın Uefa Kupasını kazandığı dönemlerde takımdaki lider futbolcu profiliyle Hagi sarı kırmızılı camiaya önemli katkılar sağlamıştı. Yine Fenerbahçe’nin Brezilyalısı Alex de Souza gerek futbolculuğu gerekse örnek kişiliği ve zeki futbolcu profiliyle taraflı tarafsız herkesin saygısını kazanan bir diğer 10 numaralı futbolcuydu. Nitekim bu 10 numaralar takımlarını hep bir adım öne taşıyor hem gol yükü hem de asist yükünü çekerek hep takımın yıldızı konumuna ulaşmayı başarıyorlardı. Genelde hemen her ülke de takımın forveti ve 10 numaralı pozisyonlar hep akıllarda kalan futbolcular olduğundan ötürü 10 numaralı formayı giyenlerde hep özel futbolcular olarak gözümüze çarparlar.
Fenerbahçe’de 2004 senesinden itibaren 8 yıl boyunca 10 numara pozisyonunda oynayan Alex hep aynı sorunun sorulmasına sebebiyet veriyordu. Koşmuyor pres yapmıyor diyenler bir tarafta koşmasa da adam golünü atıyor asistini yapıyor diyenler diğer taraftaydı hep. Fenerbahçe gibi 4-3-3 düzeniyle oynayan takımlarda 10 numaralı futbolcu hep problem teşkil eden bir durumu beraberinde getirir. 3 forvetten oluşan hücum hattında forvet oyuncularının genelde savunma özellikleri orta saha ve defans oyuncusuna göre daha az geliştiği için savunma yapmayan 10 numara genelde takım ahengini bozar ve bu yüzden de son dönem özellikle dirençli orta saha oynamayı düşünen takımlar da 10 numara pozisyonları artık yerini box to box yani hem defansı hemde ofansı aynı anda yapabilen futbolculardan oluşturulur. Xavi, İniesta , Toni Kroos, Frank Lampard, Steven Gerard gibi futbolcular bu tanımın tam olarak temsilcisi olarak karşımıza çıkıyorlar.
Fenerbahçe’de Aykut Kocaman’ın en fazla şikayet ettiği konulardan bir tanesi Alex’in sistemine uymadığı ve bu sebeple takımın istediği formatta oynatamadığıydı. Nitekim hem Kocaman hem de Alex bu durumdan hiç hoşnut değildi ve bu hoşnutsuzluk iyiden iyiye gün yüzüne çıkıyor Kocaman önce Alex i yedek kulübesine ardından da tribüne yollayarak kafasında ki oyun şablonunu oturtabilmek için bir düzenin sonunun geldiğini belirtiyordu. Nitekim taraftarla arasında ciddi sorunlara sebebiyet veren bu durumun sonunda kazanan sarı lacivertli camia oluyor ve Uefa Kupasında finalin eşiğinden dönülüyordu.
Aynı durumlardan bir tanesi de Sneijder transferi sonrası sarı kırmızılı camiada oluyor ve Fatih Terim yetenekli 10 numarayı oynatacak bir formasyon bulamamanın sıkıntılarını çokça yaşıyordu. Sneijder’in yeteneklerinden yararlanmak isteyen Fatih Hoca futbolcusunu libero da, sol açıkta, sağ açıkta, forvet mevkisinde kısacası hemen her yerde deneyerek hem takımın ahengini bozuyor hem de futbolcusunu kulübeye mahkum etmemek için her yolu deniyordu.
Nitekim Fenerbahçe yolladığı Alex sonrasında 1.5 sezonu 10 numara pozisyonunda futbolcusu olmadan bitiriyor ve takım 1 Uefa Yarı Finali, 1 Türkiye Kupası ve 1 Süper Lig şampiyonluğu yaşıyordu. Bu sene yaşanılacak en büyük sorunlardan bir tanesi takım formasyonu olacak gibi görünüyor zira sarı lacivertlilerin ileri 3’lüsünden Kuyt hariç savunması olan futbolcu yok gibi bir şey. Ne Moussa Sow ne de Emenike savunmaya yardım etmeyen futbolcular hal böyle olunca da orta alan ciddi bir baskıyla karşı karşıya kalmasına karşın ilk görevi savunma olduğundan dolayı bir şekilde olayı idare edebiliyorlardı bu sene ise durum biraz daha farklı ileri 3 lünün haricinde bu 3 lüye ek olan Diego’nun da savunma yapmaya pek meraklı olmadığı bilinen bir durum hal böyle olunca da biraz baskılı oynayan bir takımın 2 tane orta sahaya karşı nasıl bir üstünlük sağlayacağı ise şimdiden en çok merak edilen sorulardan bir tanesi.
Eğer Simione yönetimindeki Atletico’lu Diego gelirse ki muhtemelen cevabımız evet o zaman savunma yapan Diego olduğundan ötürü çok fazla sorun problem yaşanacağını zannetmiyorum fakat Juventus ve Felix Magath dönemindeki Wolfsburg’lu Diego gelirse o zaman sarı lacivertlilerin işi cidden zor. İsmail Hoca bir Simione etkisi yaratır ve toplu oyuna savunma özelliğini ekletebilirse Fenerbahçe rakiplerinden ciddi mana da önde bir oyun felsefesi ve akılcı futbola sahip olur fakat aksi durum olur ve Diego Ribas takım savunmasına değil kendi oyununa odaklanırsa o zaman geride oynayan oyuncular sezonun kaybedenleri konumuna gelebilirler.
Açıkça söylemek gerekirse ben İsmail Kartal’ın lisans sorunu çözülse dahi kondisyon eksikliği ve antreman eksikliğini bahane ederek Diego’yu Süper Kupa finalinde oynatmayacağını düşünüyorum. Bence geçen seneki oyun formatıyla oynatacak ve maceraya atılmayacaktır. Nitekim bizde gerçek Diego’yu 4-5 haftalardan sonra takıma dahil olarak görmeye başlayacağız ve hücum gücü biraz daha düşük takımlar karşısında adapte etmeye çalışacaktır. Hal böyle olunca da taraftarlar arası ciddi homurdanmalarda gün yüzüne çıkacak o kadar para verdik yedek kulübesinde mi oturacak bu adam denilecek ya da en ufak bir aksi sonuçta Diego’yu oynatmasan hal böyle olur diye herkes bir bilgiçlik taslayacak. İşte sorulması gereken soru da tam olarak burada gün yüzüne çıkacak.
Ne Diego ne Sneijder ne de diğer 10 numaralı futbolcular bu sorunun muhatabı bütün oyun felsefesini 10 numaralı futbolcu üzerine koyan antrenörlere soruyorum. Koşan pres yapan yetenekli bir 10 numaramı yoksa gol atan asist yapan ama takımı 1 kişi eksik oynatan 10 numaramı ?
Kısacası olması ya da olmaması işte bütün mesele bu !
Saygılarımla..
