Beşiktaş camiasını rakibi olan diğer camialardan ayıran ilginç bir yanı var. İşler kötüye gitmeye başladığında, iyi olduğu zamanlardan daha fazla kenetlenen ve takımına sahip çıkan bir taraftarı var! Ligde oynanan son maçta alınan beklenmedik mağlubiyetle iç saha serisinin bozulması ve halen beklenen transferlerin yapılmamış olması gibi faktörlerin tribünlerin motivasyonunu ve desteğini düşürmesi beklenebilirdi, ancak Beşiktaşlılar tribünleri tıklım tıklım doldurup sezonun bugüne kadar olan en güçlü taraftar desteğini vererek alınan net galibiyette önemli bir pay sahibi oldular.
Geçen maçta tribünlerde oluşan tepkiler ve bölünmelerin çabucak atlatılıp, sosyal medyadan başlatılan “kenetlenme” çağrısının sağlam bir karşılık bulması ve oyuncularına sahip çıkan taraftar görüntüsü tüm kamuoyuna verilen güzel bir fotoğraf oldu.
Aslında sahaya çıkan 11’e baktığımızda Antalyaspor maçında oynanan futbol tarzından son derece rahatsız olan ben ve benim gibi çok sayıda taraftar “eyvah, yine kanserlik bir maç mı bekliyor bizi?” demişizdir, dürüst olmak gerek! Orta üçlüde Medel, Necip ve Tolgay üçlüsü hiç iç açıcı görünmüyordu, sağ ve sol açıklarda Caner ve Quaresma ikilisi yine orta manyağı olacağımız bir maç endişesi veriyor, ileride formda olan Negredo yerine henüz golü koklama bakımından yeterli görünmeyen Larin’in tercih edilmesi düşünceleri arttırıyordu. Hocanın bu tercihlerini 3 gün sonra oynanacak zorlu Bursaspor deplasmanı için rotasyon yapma düşüncesiyle ilişkilendirmek dışında bir gerekçe gelmedi akıllara.
Doğrusu ilk yarım saatte oynanan oyun kadroyla ilgili endişelerimizi haksız da çıkartmadı. Üçüncü bölgede pas yapmakta zorlanan, rakibi açma konusunda sıkıntılar yaşayan bir vaziyetteydi Beşiktaş. Ama bu dakikalarda Necip’in sakatlanıp Oğuzhan’ın oyuna girmesi maçın da kaderini değiştirdi.
O dakikaya kadar orta alanda yaratıcı oyuncu eksikliğini iliklerine kadar hisseden takımımız, Oğuzhan’ın yine kendi bölgesinde oynamamasına rağmen daha fazla sorumluluk alması, ön alandaki etkili presleri ve servisleriyle tehlikeler yaratmaya başladı. Oluşturulan baskı üst üste gelen gollerle meyvesini verdi.
İlk gol artık bir Beşiktaş klasiği haline gelen Quaresma’nın duran topu ve Pepe’nin kafasıyla bulundu. Kısa süre sonra da bir süredir hasret kaldığımız bir organizasyonla fark ikiye çıktı. Oğuzhan eskiden çok sık denediği ve Sosa, Gomez, Olcay, G.Töre, Cenk gibi oyuncularla başarıyla uygulayabildiği “verkaçlarla ceza sahasına dalma” denemesini uzun zaman sonra başarabildiği bir ortak buldu! Larin ile nefis paslaşmaların ardından hem kendisine hem de Beşiktaş taraftarının güzel futbol kimlerle ve nasıl oynanır bilen kesimine ilaç gibi gelen harika bir gole imza attı. Larin birkaç haftadır gol atamıyor olsa da bu golde verdiği alkışa değer katkısıyla benim nazarımda ciddi bir kredi kazandı.
İlk maçın avantajlı skoruna rağmen Beşiktaş’ın her zaman “acaba” dedirten genlerine aşina olanlar, maçın ikinci yarısı başlarken acaba bir gol yiyip işi zora sokar mıyız endişesini taşıyorlardı kuşkusuz. Zira 2-2’lik skor elenmek anlamına gelecekti. Ancak korkulan olmadı, Medel’in müthiş komutanlığının önderliğinde takım savunmasında disiplin elden bırakılmadı, rakibe ciddi bir pozisyon verilmedi ve genç kalecimiz Utku da gol yemediği, rahat bir nefes aldığı bir maç geçirmiş oldu.
Özellikle Medel’in inanılmaz mücadelesine ayrı bir paragraf açmamak ayıp olur! Sahanın en kısa boylu oyuncusu olmasına rağmen çıktığı 7 kafa topu mücadelesinin 7’sini birden kazandığını vurgulamak, sanırım maçı izleyemenlere yeterli derecede fikir verir! Bu formunu sürdürdüğü müddetçe ister defansta, ister orta alanda oynasın daima bu takımın temel direği olmaya devam edecektir.
Üçüncü gol de yine bir Quaresma&Pepe iş birliğiyle geldi, Beşiktaş’ın golcü sıkıntısı çektiği dönemde Pepe ön plana çıkarak gol yükünü taşımaya devam etti. Vida’nın beklenen form düzeyine henüz ulaşamamasının etkisiyle şimdilik yeterli uyuma ulaşabilmiş değiller ama her geçen gün iyiye gideceklerini düşünüyorum.
Maçın genelinde henüz beklentilerimizi karşılayacak ölçüde dominant ve organize bir futbol izleyemesek de, Partizan’a karşı bu oyun fazlasıyla yetti. Beşiktaş ve diğer temsilcilerimizin UEFA gruplarındaki rakipleri yarın belli olacak, ancak yarının çok daha önemli tarafı transfer sezonunun son günü olması. Beşiktaş’ın mevcut kadrosunun tamamen bomboş olan forvet arkası mevkisinin çok güçlü bir isimle doldurulmaması halinde şampiyonluk yarışında şansının ciddi şekilde azalacağına inanan çoğunluktan biriyim. Yarın bu saatlerde bu ihtiyacın giderilip giderilmemesi Beşiktaş’ın bu yılki kaderini büyük oranda netleştirecektir, umarız Beşiktaş yönetimi bunun bilinciyle hareket eder ve büyük bir hata yapmaz…
Yazarın dğer yazıları için tıklayın
mail: olcay.nurlu@abcspor.com
twitter: @olcynrlu