Basketbol iyiden iyiye artık globalleşmenin kaynaklarından biri haline geldi. Basketbol sadece spor olmaktan çıkıp iyiden iyiye şov dünyasına dönmeye başladı. Artık orta sahadan atılan üçlükleri, poster smaçlarını, ankle breaker hareketlerini görmek için tribünleri dolduruyoruz. Peki basketbol gerçekten bu muydu? Yoksa basketbol; mücadelenin hat safada olduğu, sahadan kemik seslerinin geldiği, coachların bir profesör edasıyla çizdiği setleri görmek miydi?
Bu sorunun cevabı kişiden kişiye göre değişebiliyor. Çünkü sonuçta basketbol özgürlükçü bir spor. Bazı takımlar savunmacı kimlikleriyle ön plana çıkmayı severken bazı takımlar ise göze hoş gelen basketbol oynamayı seviyor. NBA’in efsane coachları arasında yer alan ve şu anda New York Knicks takımının beyni olan Phil Jackson’ın yıllar evvel basketbolun şartları ile ilgili söylediği çok güzel bir söz var. ” Bir sporcunun kafasını yeterince bulandıracak kadar paraya ve şöhrete sahip genç adamlarla çalışıyorum; bunu inkar edemem. Yaptığımız iş de nihayetinde eğlence sektörüne hizmet ediyor aslına bakarsanız.”
İşte bu söz aslında neyin ne olduğunun açıkça bir göstergesi haline geldi. Yine büyük bir coach olan şu anda Fenerbahçe’yi çalıştıran Zeljko Obradovic’in de bu konu ile ilgili bir sözü var. “ Hücum sadece o maçı kazandırır ama savunma şampiyonluk kazandırır.” sözü ise Avrupa’nın en büyük coachlarından birinin basketbolu eğlence sektörü için değil şampiyonluklar için oynandığı söylüyor. Bu iki ayrı görüş aslında basketbolun ne kadar özgürlükçü olduğunun göstergesi.
Biraz maziye gitmek istiyorum. Ben bir Detroit Pistons taraftarıyım. Pistons taraftarı olma sebebim ise savunma idi. 1985 yılından itibaren Detroit Pistons’ı takip etmeye başladım. Yaşım 18 olmasına rağmen eski maçları sonradan izledim ve şunu fark ettim. 1985 yılından başlamak üzere Jordan’ın o müthiş yıllarını durdurabilen tek bir takım vardı. O da Detroit Pistons’tı. Bunun sırrı ise Chuck Daily’in yaptırmış olduğu acayip düzeyde agresif savunma ve takımın arkadaşlık düzeyinin muhteşem olmasıydı. 1985 yılında belki o istediğimiz başarıyı yakalamadık ancak 86-87-88-89-90 yıllarında beklenilen başarılar, beklenilen şampiyonlar gelmişti.
O yıllardan sonra Jordan egemenliği olmaya başlamıştı ancak yine savunma ön plandaydı. 97-98-99 derken milenyum çağına girmiştik. “Showtime Lakers” dediğimiz Los Angeles Lakers’ın Shaq ve Kobe’li o domine dönemine giriş yapmıştık. Oynadıkları basketbol hücum basketboluydu. Bu oynanan basketbol o zamana kadar görülmemiş bir basketboldu ve taraftarların gözüne çok hoş geliyordu. Zamanla bu basketbol tarzı savunma basketbol tarzının yerini almaya başlamıştı. Şimdilerde oynanan hücum basketbolunun temelinde aslında “Showtime” ın katkısı çok büyüktür. Bu basketbol tarzı gerçekten NBA’e çok yakışıyor aslında ancak Avrupa için bu söylenebilir mi orası kişilerin düşüncelerine kalmış.
Bu kadar NBA’den bahsettik birazda Avrupa basketbolundan bahsedelim. Aslında Avrupa basketbolunda bir dönem Yugoslav ekolü dediğimiz basketbol ekolü vardı. Savunma ağırlıklı olan bu ekölde önemli bir nokta vardı. O da fastbreak idi. Fastbreakte “üçlü örme” dediğimiz üç kişinin aynı hırka örermiş gibi yaptığı fastbreakler o zamanın hücum için vazgeçilmez silahıydı. Şimdi ise bunu sadece coachlar idmanlarda yaptırıyor ama hiçbir maçta uygulanmıyor. NBA’in Avrupa’ya açılması da bu kanıyı değiştirdi. Amerikalı oyuncuların beklenenden çok Avrupa’ya gelmesi savunma basketbolundan hücum basketbola geçişinin daha hızlı olmasına sebebiyet verdi. Alley ooplar, smaçlar, uzaktan şutlar… Artık bizi bunlar sevindiriyor.
Aslında hücum basketbolunun bir diğer yanı da hakemler. Hakemler gerçekten artık çok hızlı düşünmeleri gerekiyor. Çünkü zamanın basketbolu o kadar anlık ki bir anda her şey değişebiliyor. İşte bundan dolayı hakemlerin karar verme yetisi çok zor oluyor. Bundan dolayı yanlış kararlar çok fazla çıkabiliyor. Basketbolda anlık düşünme çok önemli bir hal almış durumda. Eskiden de anlık düşünmek önemliydi ancak şimdi anlık düşünmeyen kişilerin kesinlikle basketbolda yeri yok!
Sonuç olarak istesek de istemesek de bir devir değişti. Jenerasyon değişmesi, sosyal medyanın artık tüm dünyaya egemen olması, haberlerin anında bize ulaşması, teknolojinin değişmesi vb. gibi değişimler bile her şeyi değiştiği gibi basketbolu da değiştirdi. Artık bu basketbol, bizim için bir moda haline geldi. Eski basketbolu maalesef artık göremeyeceğiz. Yine de basketbol kimyasını kaybetmediği sürece basketbol bizim hayatımızın hep bir parçası olacak. Basketbol bizim için bir yaşam tarzı.
Saygılarımla…
Emin Can OĞUZ
mail : emincan.oguz@abcspor.com
twitter : @emincanoguz11