Trabzon’u deplasmanda yenip gelmişsin. Tekrar şampiyonluk yarışına tutunmuşsun. Üstelik rakibin Galatasaray da bir gün önce 3 puan kaybetmiş.
Ne beklersin böyle bir durumda ? Büyük bir istek, arzu, coşku, motivasyonla maça başlamayı değil mi? Halbuki tam tersi, Göztepe maçında olduğu gibi uyuşuk bir şekilde sahaya çıktık. Neden ? Hakikaten sormak istiyorum. Neden ?
Son derece yavaş bir oyun. Kağnı arabası temposunda paslaşmalar. Adam geçen yok, şut çeken yok, başarılı verkaçlar, araya paslar, ortalar yok. Fenerbahçe’nin ilk yarıdaki futbolunun hiç bir şekilde izahı yok. Bir de üstüne son haftaların en iyi kapanan takımı Antalyaspor’a karşı yine saçmasapan, amatörce bir golle yenik duruma düşüp durumu iyice zorlaştırıyorsun. Halbuki bak Galatasaray’a, Beşiktaş’a, kazandığı maçların çoğunda erken attıkları gol sonrası rahatlayıp işi bitiriyorlar. Biz de ilk golü attığımız tüm maçları kazanmışız şu ana kadar. Peki neden maçlara bu kadar baskıdan yoksun başlıyoruz? Anlamak mümkün değil.
Göztepe maçından farklı olan kısım son bölümdü. Erol Hoca 3’lü defansa döndü, risk aldı. Pozisyon da buldu, risk alınca pozisyon da verdi ama bambaşka bir devre oynandı. Tabii o uyuşuk oyunla, son bölümdeki tempo arasında maalesef, üzülerek söylüyorum ki biraz da Mesut farkı vardı. Mesut sakatlanıp oyundan çıkınca oyunumuz hızlandı, mücadelemiz arttı. Bunu Mesut’u eleştirmek için söylemiyorum. Bileği de fena burkuldu, uzun süre olmayabilir, çok üzüldüm durumuna. Ama bu kadar fizik olarak hazır olmadan oynaması ciddi handikap yaratıyor. Bunu kabul etmemiz lazım.
Ilk devredeki kötü futbolun sebeplerinden biri de en başta Tisserand’ın yaptığı facia hataydı. O hata maçı iyice zora soktu. Ozan Tufan yine bunalıma girmiş gibiydi. Zaman zaman böyle dönemleri oluyor. Samatta bu maçta kendisine gösterilen güveni boşa çıkardı. Novak ta oyun içerisinde neredeyse hiç yoktu. Bana sorarsanız Caner’in kulağını çeker, gerekli dersleri almasını sağlar sonra da onu tekrar takıma kazandırırım.
Öte yandan ikinci devredeki baskıda Valencia’nın hem çalışkanlığı hem de rakip defansı zorlaması katkıda bulundu. Attila, Pelkas ve Sosa da katkı verdiler ona. Oyuna giren diğer oyunculardan Cisse ise kaçırdığı gollerle maçın kaderini etkiledi. Cisse’den zaten oyuna katkı beklemiyoruz. Tek beklentimiz girdiği pozisyonlarda tecrübesiyle tek vuruşu yapıp gole gitmesi. O ise bugün maalesef tam tersini yaptı, hepimizi de üzüntüye boğdu.
Sonuç olarak büyük bir fırsat kaçırdık. İyi kapanacağını hepimizin bildiği Antalya’ya karşı nasıl bir oyun planıyla maça başladığımızı ben anlamadım. Dolayısıyla bu kaçan fırsat yüzünden Erol Hoca haklı olarak yine eleştirilecektir. Takımın bu kadar temposuz maça başlaması yine hocaya yazacaktır. Geçen haftaki yazımın başlığı ”konsantrasyon” idi. Demiştim ki ”yeter ki bundan sonraki maçlara da Trabzon maçındaki gibi konsantre olalım”. Olamamışız maalesef. Bu da Erol Bulut’un sorumluluğundadır. Maça başlarken böylesine plansız, temposuz, konsantrasyonsuz olmanın açıklaması yok. Neden diye soruyorum ama cevabını ben de bilmiyorum. İnşallah Erol Hoca biliyordur. Ona göre de bir çözümü inşallah çok geç olmadan bulacaktır.
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72