https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

MUCİZE

Okunması Gerekenler

Bir yandan son saniye golünün coşkusunu yaşıyorum hala, ama diğer taraftan tribünde olamamanın burukluğu var içimde. 84-85’ten beri deplasman yasakları hariç Istanbul’da hiç bir Galatasaray veya Beşiktaş maçı kaçırmamışken, küfür cezası yüzünden 33 yıl sonra öyle bir maç kaçırdım ki, inanılmaz.

9 kişiyle, son saniyede gelen gol ve alınan mucizevi beraberlik yıllarca hatırlanacak.
O gol sevincini tribünde yaşamak için çok şeyler verirdim.
Neyse ben maça gitmeyeyim de. yüzü gülen biz olalım farketmez.
Aslında tam da beklendiği şekilde geçti oyun.
Topla daha çok oynayan, pozisyonlar bulan Beşiktaş.
Sahaya iyi yayılmaya çalışıp cılız ataklar yapmakta bile zorlanan Fenerbahçe.
Bekliyorduk bunu zaten.
Hocamız Advocaat’ın istediği bu.
Aman alan bırakmayalım.
Aman herkes topun arkasına geçsin.
Rakibe pozisyon vermeyelim.
İyi de hocam Fenerbahçe’yiz biz.
Gücümüze gidiyor böyle etkisiz futbol.
Tamam son haftalarda sonuçlar istediğimiz gibi.
Ama kabul edelim, şans da yanımızda sürekli.
Böylesine bir futbolla uzun vadede başarılı olmak mümkün değil.
Çekirge bir sıçrar iki sıçrar, ama hep sıçrayamaz.
Bugün normalde sıçrayamadı, ama son saniyede bir mucize oldu.
9 kişi kalmışken şişirdiğimiz topta kendi kalesine attı, Beşiktaş’lı oyuncular.
Kötü oyunumuzda tabii ki beklerimizin etkisi büyüktü.
Ligin ikinci yarısında, İsmail Köybaşı mı Hasan Ali mi daha kötü diye tartışırken, bu maçta ikisine birden tahammül etmek zorunda kaldık. Hadi Hasan Ali ilk devre en azından ters kanatta oynamasına rağmen açık vermedi, ama İsmail resmen şov yaparcasına, bir bekin yapabileceği ne kadar hata varsa yaptı.
Geri pasla rakibi pozisyona soktu. Çalım yiyerek, ara pasla, uzun pasla her şekilde arkasına adam kaçırdı.
Bu sahneyi gördükçe geçtiğimiz yıllar geldi aklıma.
Fenerbahçe’nin rakiplerine göre en büyük artısı bekleriyken, artık yumuşak karnı bekleri oldu. İnanılır gibi değil.
İlerideki üç oyuncumuzun da yokları oynadığını, Alper’in bol bol pas hatasıyla göze battığını da belirtmeden geçemeyeceğim. İkinci yarıda oyuna giren Salih de hatalar yaptı, ama en azından çabaladığını hissettirdi. Örneğin Emenike’yi pozisyona sokarken attığı pas, bütün sezon göremediğimiz cinstendi. Ben olsam, kötü de oynasa ligin son 4 maçında Salih’le başlarım oyuna. Kaybedecek neyimiz var ki? En azından gelecek sezon öncesi bu çocuğa biraz özgüvenini kazanma şansını veririz.
Bu arada hakem Fırat Aydınus’tan da söz etmemek olmaz.
Fenerbahçe’lilere gösterdiği iki kırmızı kart da doğru.
Ama Beşiktaş’lı oyunculara da özellikle ilk devre kartlarını çıkartmakta cimri davrandı. Bu maçta kartlar adaletli dağılmadı.
Öte yandan galiba eğrisi doğrusuna denk geldi.
Beşiktaş eksik kalmasa, kim bilir yenecekti belki Fenerbahçe’yi.
Böylesi daha iyi oldu.
Son olarak deplasmanda Fenerbahçe’yi destekleyen ve bugün 33 yıl sonra aralarında olamadığım kardeşlerime seslenmek istiyorum.
İlk kez bir derbide Fenerbahçe taraftarının sesini televizyondan dinlemek zorunda kaldım. Bu tarihi gecede alınan bir puanda ve yaşanan mucizede hepsinin payı var. Seslerine yüreklerine sağlık.
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72

Son Haberler

DEDE-BABA-OĞUL, 3 NESİL MİLLİ FUTBOLCULAR KULÜBÜ

Kuşaklar boyu aynı mesleği yapan aileler vardır. Baba, dede mesleğini devam ettirir, oğlu da babadan devralıp kendi oğluna... Bunu futbola...

Benzer Konular