1925 yılında, Büyükada’da Rum kökenli bir ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldiğinde, eminim babası Hristo bile bu topraklarda yetişmiş en büyük futbolculardan biri, belki de birincisi olacağını tahmin etmemiştir. Ama o daha ilkokuldayken, o günlerin tabiri ile topçu olacağını göstermişti.
16 yaşına geldiğinde futbol hayatını Büyükada’dan Taksimspora taşıdı. Artık profesyonel futbolcuydu ve Fenerbahçe ile Beşiktaş’ın ilgisini çekmişti bile. 4 senelik askerlik bile Lefter’i futboldan koparamadı. Veee rüyalarını süsleyen çubukluya artık kavuşmuştu. Kısa bir süre içinde tüm taraftarların kalbindeydi artık, insanlar özellikle onu seyretmek için maçlara koşuyorlardı.
Aradaki birkaç senelik Avrupa macerasından sonra yine Fenerdeydi. Artık o seyircinin gözünde alelade bir futbolcu değildi. Tam 15 sezon çubukluyu büyük bir gururla taşıdı. Liglerdeki ilk penaltıyı o attı . İlk defa o 50 kez milli formayı giydi. Milli formayla sahip olduğu gol rekoru 33 sene kırılamadı.
Devletten “Ordinaryüs” ünvanını altın madalyası ile beraber aldı. Ve ligimizin jübile yapılan ilk futbolcusuydu. Daha sonra antrenörlük yaşamı derken, en çok huzur bulduğu Büyükada’sında inzivaya çekildi.
Taaa ki 2012 yılında dek. Ve 13 Ocak’da Lefter’imizin cennete uçmasıyla Türk futbolunda bir devir kapandı. Kimbilir belkide Cennet Sporda en iyi arkadaşı olan Metin Oktay ile aynı takımda oynuyordur.
Mekanın cennet olsun, ruhun huzur bulsun büyük kaptan. Bu taraftarlar seni hiç bir zaman unutmayacak ve sarı-lacı çubuklu hiç kimsede böyle güzel durmayacak…