Bu ‘Keep Calm’ yani ‘sakin ol’ kalıbı sosyal medyada epey popüler bir jargon olarak kullanılıyor. Ligin yaklaşık üçte ikilik bölümü geride kaldı ve en iyi futbolu oynayan iki takım kıyasıya bir mücadele içinde. Geçen haftaki derbiden sonra tabii dahili ve harici bedhahlar hemen devreye girip Beşiktaş’ın finalleri oynayamamasından, Şenol hocanın yarışların sonunu getirememesinden dem vurmaya başladılar.

Maça gelirsek, Beşiktaş klasik futbolunu oynadı. Eskişehir bulunduğu yeri hak eden bir oyun sergiledi ama yaklaşık 85 dakika boyunca çok diri olan Beşiktaş da açıkçası rakibe hiç müsamaha göstermedi ve belki direnmek istediyse de fırsat vermedi. Öyle ki Gomez’in iki gol atmasına rağmen kaçırdıkları ve ezdiği toplar diğer hücum oyuncularının her zamanki eveleyip gevelemesiyle birleşince bu sezonun bilmem kaçıncı tarihi farkı yine kaçtı haliyle. Çok pas yapmak, dikine oynamak iyi hoş ama elindeki malzeme bir Iniesta-Messi-Suarez-Neymar değilse bazen çok abartılı gelmeye başlıyor ve gol de gecikirse sıkıntı katsayısı artıyor.

Gecenin yıldızı ise kuşkusuz sakatlanıp çıkmasına rağmen Quaresma’ydı. Sağda oynuyor, solda oynuyor, yan oynuyor, dikine oynuyor ve hepsinden de önemlisi sinirlerine hakim olup bir lider gibi oynuyor. Futbolunun sonbaharında ve olgunluk çağında Beşiktaş’la daha önce yaşayamadığı şampiyonluk bu sene ona yakışacak gibi görünüyor.
Ikinci golde Gomez’e ayağının dışıyla yaptığı asist harikaydı ve kesinlikle Olcay ve Kerim’e göre beceri konusunda 10 gömlek üstün. Tabii geçen hafta FB maçında o golü atsaydı kredisi daha da fazla olacaktı ama kalan haftalarda ona çok ihtiyaç olacak ve umarım o da bu şansı iyi değerlendirir. Geçen senenin yıldızı Gökhan Töre’nin çoğunlukla kaybolduğu bu sezonda Quaresma’nın önemi daha da artıyor.

Marcelo şu ana kadar daha güven veren bir top oynarken Delgado da hırsı ve hızıyla göz dolduruyor ama zorluk derecesi yüksek maçlarda daha net bir yargıya varabileceğiz. Tolgay’ın dönüşü muhteşem olmamakla birlikte bu kadar uzun bir sakatlıktan sonra zaten öyle bir beklenti de yoktu. Dönmesi bile şu an için kadro derinliği açısından yeterli. Olcay’ın direkten dönen şutuna çok yazık oldu, böyle bir morale ihtiyacı vardı ve kilidi de açmış olacaktı ama onun yerine bahtına yine tribünlerden bol homurtu ve söylenme düştü.

Sonuçta 1996 ve 2011 yılında Fenerbahçe kaynaklı iki büyük travma yaşamış ve özellikle de ikinci travmanın şikeyle olduğuna inandığı için kendini kanıtlama ve başarılı olma arzusu çok fazla. İki kadroyu yanyana koyun, başkanları yanyana koyun, Kadıköy faktörüne karşı stadı olmayan takımı yanyana koyun ve sezon başında yaptığı transferlerle zaten favori olan Fenerbahçe’nin önünde yola devam ettiğimizi ve iyi futbolumuzu da unutmayın. Evet, benim hatırlanacaklar listem şu anda bu kadar. Bizim desteğimiz devam ettiği sürece takım da bunları unutmaz ve yoluna devam eder.
mail : gorkem.isik@abcspor.com
twitter : @saturnocontro3