Geçen hafta yurtdışı, iş gezisi derken maç sabahı saat 02h00 AM’de İstanbul’a geldim ve birkaç saat uyuduktan sonra kendimi haliyle her zamanki maç öncesi Bağdat Caddesi eğlencesinde ya da başka bir deyişle –karnavalında- buldum. Saat 16h15 civarı, lise tarafına yakın olan sokağın görüntüsü ise gördüğünüz gibiydi, tam bir karnaval havası ve herkes olacaklardan emin, adeta maç daha başlamadan kazanılmış coşkusu vardı.
Kesinlikle maç için teknik yorum yazmayacağım çünkü bizde önemli her müsabaka sonrası sadece futbol değil 70 milyon teknik adam ve bir o kadar da futbolcu çıkar! İlk yazımda yazdığım gibi Saraçoğlu’nda hepimizin tek güç ve dik duruş sergileyip oraya rakip kim gelirse bu baskıyı hissettirmemiz gerek. Dün akşam tribünde halen ahenk yoktu Trabzonspor maçına kıyasla ancak mahşeri! kalabalık ve inanılmaz coşku ezeli! rakibimizi bazı dakikalarda ciddi derecede panikletti ve baskıya soktu.
Maç başladı ve nasıl bitti anlamadım ama bazı noktalarda ise kafamda değişik sorular oluştu haliyle, bunlardan bir tanesi maç öncesi yumruk Show yapılırken Emenike’nin çağrılmayışı ve santra yapılmasına birkaç dakika kala Migros üst Tribün tarafında yumruk Show için –nezaketen- çağrılmasıydı. Zaten maç içinde Emanuel Emenike oyundan çıkarken sizlerde televizyonda yapılan ıslık ve tepkiyi duymuşsunuzdur!
Bundan daha enteresan olan ise, taraftar tezahürat ile Alper Potuk için dakikalarca İsmail Kartal’a baskı yaptı ve daha sonra aynı şekilde Pierre Webo için aynı hamleyi yaptı ve neticede her ikisi taraftarın istediği zamanda oyuna girdi. Taraftar bir nevi yardımcı teknik direktörlük görevi üstlendi ve takımın ihtiyacı olan değişiklikleri tribünden objektif olarak dile getirdi.
Belki güzel ama bir o kadar düşündürücü ve insana ‘’Olması gereken ne? Uluslararası bir teknik adam bu baskıyı nasıl karşılardı? ‘’ sorularını bizlere sordurdu.
Her şeye rağmen galip gelmek ve elimizdeki kaybedilen avantajı geri getirmek çok keyifliydi. İki hafta sonra tekrar Beşiktaş maçında Lacivertin yanına Sarı olmaya gideceğim ve desteğim sezon sonuna kadar tribündeki kader arkadaşlarımla devam edecek ama yeni senede ne olur derseniz! İşte bekleyin ve görün çünkü bu taraftar biraz bezmiş ve istim üstünde aynı şartlarda devam edersek seneye bizleri ve takımımızı tribün anlamında daha dramatik günler bekliyor diyebilirim. O bakımdan tam bize göre olan ‘’Yumurta kapıya dayanmadan’’ önlem almak ve kimseye bizim üzerimizden prim yapma şansı vermemek gerek, hele ki televizyondaki sözüm ona yorum! yapan ama programlarının yüzde 80’ni Fenerbahçe üzerinden Goy Goy’la geçiren başka bir deyişle ‘’Mental Mastür…’’ yapanlara şans vermemek gerek!
Diğer taraftan Galatasaraylılara söyleyecek şey ise; suç bizde değil kader bu ne yapalım, kader ve kısmete kendini bağlayan dostlarımız 16 yıldır devam eden kadere razı olmak zorundalar. Rahmetli babam bu tip olamayacak şeyler için heveslenenlere ‘’ Fakirin ümidini bilmem ne edeyim ‘’ derdi çünkü fakir hep ümit edermiş ama olmazmış der gülerdi.
Son olarak; ne güzel ki benim minik oğlum bile Fenerbahçe’nin ezeli! rakibini yendiğini görebildi ve işte bu yüzden her zaman Lacivertin yanında Sarı olmak çok keyifli ve gurur verici.
Haydin talk to you later !
Barbaros GÜVENİR