Jonah Lomu yaşasa bugün 45. doğum gününü kutlayacaktı. Fakat ben aşağıdaki yazıyı yazdıktan yaklaşık bir sene sonra 18 Kasım 2015’te böbrek komplikasyonuna bağlı bir kalp kriziyle hayatını kaybetti. Sağlığı ona, fazla değil 5 yıl sorunsuz oynama şansı verseydi ragbinin dünya sporundaki etkisi inanın kat be kat fazla olurdu.
Dünyada topla oynanan sporlardaki en güçlü oyuncu JONAH LOMU ‘dur. Bu benim sübjektif bir yorumum değil tartışmasız bir gerçektir. Daha sonra reklamlarda kullanılan sloganda da belirtildiği gibi “futbol gençlerin oynadığı bir oyundur, ragbiyi erkekler oynar ama bir panelvanı ancak Jonah Lomu devirebilir”. Vaktiniz olduğunda, internetten rakip savunma oyuncularını ne hale getirdiğini izleyin bana hak vereceksiniz.
Genlerinde Tonga kanı da taşıyan bu 1975 doğumlu Yeni Zellanda’lı ragbi oyuncusu, ragbinin dünya çapındaki ilk süperstarıdır. Kendisinden önce gelen Campo lakaplı, kaz adımının mucidi (üç dört kısa adımdan sonra birdenbire hem hızlanıp hem de adımlarını mümkün olduğunca uzatarak fuleli adımlarla rakiplerini ekarte etmek, bir nevi Metin Tekin’in koşu stili) Avustralyalı David Campese de süperstar olarak adlandırılabilir ama onun etkisi ancak ragbinin arka bahçesi olan, Birleşik Krallık, Okyanusya, Güney Afrika ve Fransa’da olmuştur.
1995 Dünya Şampiyonasında yarı finalde İngiltere karşısında yapmış olduğu 4 try (Amerikan futbolundaki touchdown) onu bir anda dünya vitrinine çıkarmış ve ilk global ragbi süperstarı böylece doğmuştur!
İleriye pas yasak olduğu için zaten çok zor bir spor olan ragbide hemen hemen bütün futbolcular güçlü fiziğe sahiptirler, ragbi futbol gibi değildir, forvetler (diğer oyunculara göre daha iridirler, ilk atakları onlar yaparlar) pozisyonları hazırlar, bekler ve kanat oyuncuları yakaladıkları boşluklarla sayıları yaparlar. Jonah Lomu 1.96 boyunda 128 kilo ağırlığında bir oyuncu olmasına rağmen, ki bu ölçüler forvet rakamlarıdır, inanılmaz gücü ve 100 metreyi elinde topla 10,89 gibi akıl almaz bir sürede koşabildiği için kanat oyuncusu olarak oynayabilmiş ve rakiplerine sahayı dar etmiştir. Pozisyonuna göre üstünlüğünü açıklamak için biraz abartılı da olsa; Yaya Toure fiziğinde Messi ya da Shaq ölçülerinde Kevin Durant’i gözünüzün önüne getirebilirsiniz.
LOMU, normal bir kanat oyuncusu rakibini teke tek yakalarsa, ya feyk atarak ya da süratiyle ondan uzaklaşarak onu geçmeye çalışır, oysa ki Jonah bodoslama rakibinin üzerine doğru koşar ve tabiri yerindeyse onun üzerinden geçer!
Sol çizgide topu sol eline alıp, koşmaya başladığı zaman bizim zamanımızda Rıdvan Dilmen’in kapalının önünden sağdan topla gitmesi gibi, bütün stad birşeyler olacağını hisseder ve onunla beraber ayağa kalkardı. Ben kendisini canlı seyretme şansını yakalamıştım. Hiç gözümün önünden gitmeyen sahne ise simsiyah All Blacks (Yeni Zellanda ulusal ragbi takımın bütün dünyaca bilinen ismi) formasıyla yine top sol elinde koşarken yandan uçarak gelen en az 100 kiloluk oyuncuyu sağ eliyle havada yakalayıp yere çalması ve hızından hiçbir şey kaybetmeden koşmaya devam etmesiydi.
İşin en ilginç ve acı tarafı ise 1995 yılından beri ciddi bir böbrek hastalığına sahip olmasıydı. O yüzden kendi ifadesiyle hiç bir zaman %100’ünü sahaya yansıtamadı, hastalığını bir şekilde 2004’e kadar saklamayı başardılar, oysaki 95’ten beri haftada 3 gün diyalize gidiyordu. Artık neredeyse tekerlekli sandalyeye mahkum olmak üzereyken herşeyi açıkladılar ve 2005 yılında böbrek nakli gerçekleşti. Ondan sonra tekrar spora dönmeye çalıştı ama böylesine bir oyuncuyu tekrar All Blacks formasını giymedikten sonra hiç birşey tatmin etmedi ve 2007’de sporu tamamen bıraktı.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: emrah.seber@abcspor.com
twitter: @SeberEmrah