Quentin Tarantino’nun 2009 yapımı ‘Inglorious Basterds’ filmi o yıl epey de ses getirmişti. Ben sinemada değil, yıllar sonra evde izleyip çok da beğendiğimi hatırlıyorum. Zaten Tarantino filmlerinde ana tema genelde insanlığın bitmeyen adalet arayışı ve intikam dürtüsüdür ki haliyle bunun her zaman müşterisi olacaktır çünkü adalet çoğu zaman tecelli etmiyor. Pazar günkü Fenerbahçe maçında da gerekli olan tek şey adil bir yönetimdi ama Türk futboluna yıllardır çöreklenen çete normal haline bırakılsa zaten Fenerbahçe’nin kazanma ihtimali daha fazla olan maçı garantiye almak için yine gereğini yaptı.
Diaby diye bir adam geldi bu sene, sanırım Lens’ten sonra Beşiktaş taraftarını kanser etme görevi ona verildi. Kaleye sadece 30 cm. mesafeden gol atabilecek bir kabiliyete sahip görünen bu arkadaş saç baş yoldurtmaya devam etti. İkinci yarı artık hoca bile kendisine tahammül edememiş olacak ki yerini futbolu uzun süre önce bırakmış olan Oğuzhan’a bıraktı. Savunmaya Ruiz döndü diye sevinmiştim ama maç eksiği kendini belli etti, rakip 11 kişi olsa bugün defansta ciddi sıkıntı yaşayabilirdik. Sağ ayaklı N’Koudou ikinci yarı nihayet sağ kanada geçince hem verimi arttı hem de çok şık bir gol attı ama hoca ona bile dayanamamış olacak ki kendisini çıkarmadan önce tekrar sol kanada aldı.
Beşiktaş taraftarı bu akşam hakemin maçın fişini erken çekmesini protesto ederek ve gollerde fazla tepki vermeyerek derdimizin adalet ve hakkaniyet olduğunu gösterdi. Tekrar ediyorum, kötü oynayabiliriz ve rakip bizden güçlü olabilir ama yenileceksek de hakkıyla yenilmek isteriz. Şu anda okuduğum Daron Acemoğlu’nun ‘Ulusların Düşüşü’ kitabında çok kabaca özetlemek gerekirse toplumlar ve devletler arasındaki gelişmişlik farkını yaratan temel unsurun bağımsız kurumlar olması geliyor. Vatandaşların sisteme güvendiği ve inandığı ülkelerde sermaye rahat hareket ediyor ve girişimciliğin önü açılıyor ve bunlar da beraberinde gelişmeyi getiriyor. Epey seyahat eden birisi olarak diyebilirim ki insanlar dünyanın her yerinde aşağı yukarı aynı. Dürüstlükleri, üçkağıtçılıkları, kurnazlıkları, zekaları, aptallıkları iyilik veya kötülükleri birbirlerinden çok farklı değil.
Tek çare TFF’nin bağımsızlığı ve özerkliği, MHK’nin ince hsaplara girmeden hakemlerin maçları adil bir şekilde yönetmesi. Yoksa biz bu yerli ve milli film izlemeye daha yıllarca devam ederiz ve Premier League’e bakıp bakıp iç geçiririz.
*Türkçe tercümesi için arama motorlarına bakınız
mail: gorkem.isik@abcspor.com
twitter: @gorkem7305