22.04.2017 tarihinde Rize’de oynanan Ç.Rizespor – Başakşehir maçından sonra yaşananlar hepinizin malumudur. Akabinde, ellerinde çiçekler kapıda sırılsıklam Turkuvaz Medya’nın kapısına dayanan kaptanları ve şürekasının kabahatlerinden büyük özür dileme tiyatrosunu da 02 Mayıs günü yayınlanan yazımda dile getirmiş ve 2019 yolunda safların belli olmaya başladığını da eklemiştim.
Geçtiğimiz hafta sonu Akhisar’da yaşanan rezalet ise oyunun ikinci perdesinin sahneye, yine aynı oyuncu grubu tarafından, konduğunu gözlerimizin içine sokmakla meşguldü.
Uğur Uçar’a yapılan ve kanaatimce Serginho’nun sadece sarı kart görmesi gereken pozisyonun akabinde hakem Uğurlu’nun etrafını saran geçen yıl Rize’den sabıkalı, Lucescu’nun gençleşen yeni Milli Takımı’ndaki 1.yedek kontenjanından 29 yaşındaki genç(!) Mahmut Tekdemir, hayattan sabıkalı kaptanları ve Barcelonalı milli gururumuz(!)dan oluşan malum trio Türk futbol ve hakemlik tarihinin en can sıkıcı olaylarından birine imza attılar.
Başakşehir kaptanı Belözoğlu’nun hakemi sahanın ortasında azarlaması ve hakemin de neden olduğunu anlamadığım biçimde ona karşılık vermesi ile oluşan görüntü sporu gerçekten seven herkesi şok etti. Bir hakemin mahallenin ağır abiliğine soyunan bir futbolcu ile göğüs göğüse, omuz omuza, kafa kafaya horozlanması 35 yıldır spor seyreden bir kişi olarak ilk kez gördüğüm bir olaydı. Sahada dokunulmazlığı ve otoritesi FIFA kuralları tarafından koyulan bir müessese olan hakemlik kurumunun ayaklar altına alınması gerçekten de anlaşılması güç bir durumdur ve ülkemizde gün geçtikçe de itibarsızlaştırılmaktadır.
Yakın zamanda yine bu dörtlüyü medyanın önünde birbirlerine çiçek verip sevgi sözcükleri sıralarken de görebiliriz ama vazo bir kez kırıldı artık ne kadar yapıştırırsan yapıştır zamk tutmuyor maalesef. Çünkü artık bu yapılanlar emek ile oynamaya başlıyor ve emeği çalmak da toplumdaki her ahlak anlayışına göre büyük bir problem teşkil ediyor.
Nasıl oluyor bu peki?
Sen herkesin içinde hakemi azarlıyorsun, genç hakemimiz de aklı sıra rüşt ispatlıyor, bak yıllardır kimsenin “hık” diyemediği Belözoğlu’na nasıl geçirdim diyor ama farkında değil ki o sırada oradaki ekip onu suya götürmüş ve susuz getirmek üzere…
Tüm konsantrasyonu dağılan hakem arkadaşımız neredeyse 1 metre dışarıda olan topu da göremiyor ve dönen bu top gol oluyor; bu golden sonra dağılan Akhisar’ın oyuncusu, bence, Belözoğlu’ndan daha az şiddetli itiraz etmesine rağmen kırmızı kart görüyor, maç 2-1 bitiyor ve hakemi ortaya alan trio muzaffer komutan edası ile İstanbul’un yolunu tutuyor. Bunu da bir yere not eden MHK, “Uğurlu” hakem geri dönüp intikam peşinde koşmasın diye bir daha Başakşehir maçına atama yapmıyor…
Son cümle hariç bunları hepsi yaşananlar, hiçbiri teori değil. Son cümlenin de ne kadar gerçek olacağını yaşayıp göreceğiz ama beni en çok üzen konu Anadolu takımlarına örnek olması gereken bir proje olan Başakşehir organizasyonunun siyaset, haksızlıklar ve komplo teorileri ile anılması oluyor.
Kulübün satılacağı, hatta satıldığı ve bunun sezon sonunda açıklanacağı konuşulurken, para ile üyelik satan yayıncı kuruluşta bile, taraftarı olmayan bir kulüp için ortadan yorumlar yapılıyor olması bu işin şirazesinin ayan beyan kaçtığının bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Belki de kanaldaki en güvenilir yorumculardan olan arkadaş bile Emre’nin hareketlerine değil ne söylediğine bakın, o önemli diyor. Bunu birkaç kez tekrar ediyor, sunucu dayanamayıp itiraz edecek gibi oluyor ama yorumcu ısrar ediyor. Aman Başakşehir itibarsızlaştırılmasın, değerini yitirmesin!!!
İnsan merak ediyor, o vücut dili ile bir insan karşısındakine ne tür “sevgi” sözcükleri söyleyebilir diye. Velev ki Belözoğlu o şekilde bağırarak ama sürekli “seni seviyorum hocam” diye konuştu, bu durumda Mevlana’nın aşağıdaki veciz sözü boş çıkıyor çünkü ben başka türlü anlıyorum ve eminim ki ekran başında, stadyumda birçok insan da benim gibi anlıyor. Ne diyor Mevlâna:
“Sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır”
Mevlana’nın sözünün doğruluğundan yola çıkarsak hakem tüm ülkenin gözü önünde itibarsızlaştırılmış ve küçük düşürülmüştür. Ayar çekildiğinde kıvama gelen bir hakem müessesi ile lig yarışında adaletten bahsedilemez çünkü çok bağıranın istediğini aldığını gören tüm paydaşlar, ister istemez benim neyim eksik psikolojisine girecektir. Bu da kaosun fitilinin yakılması demektir.
İki hafta sonra GS-Başakşehir maçı olacak ve şimdiden bu maç için soru işaretleri oluşmaya başladı. Siyaseten itilen bir takıma karşı GS kendini karşı ve mazlum tarafta konumlandıracaktır ve bu da reaksiyonlara, duygulara yansıyacaktır. Unutulmaması gereken husus GS’nin bir sonraki iç saha maçının BJK ile olacağıdır. Bu da herkesin kendi kendine yorumlaması gereken bir dip nottur.
Anadolu’daki kulüplerin herhangi bir sahip ya da taraftar katılım payı ile hayatını sürdürmesi İstanbul takımlarına göre nispeten zordur. Şahsi kanaatim, yerel otorite ve sivil toplum kuruluşlarının şehrin potansiyeline göre altyapısını, tesisini, kalıcı gelir kaynaklarını ve profesyonellerin elinde kurumsal yönetimini oluşturdukları şehir kulüplerini rayına oturtup, kendine münhasır bir futbol felsefesi çerçevesinde kendi ayakları üzerinde, şirketler gibi yürümelerini sağlamaları ve yönetimlere devretmeleri en sağlıklısı olacaktır. Bunun A.Ş şeklinde olması da en sıhhatlisi olacaktır.
Başakşehir’in buna örnek teşkil etmesi ve öncü olması için o kadar güzel zemin var ama maalesef siyasetten, kapılar ardında yapılan pazarlıklardan bir türlü asli olması gereken işleri olan “spor”a konsantre olamıyorlar. Olan da ülkenin sporuna, gençlerine ve kaynaklarına oluyor.
Bir toplumda adalet mekanizması ile ilgili soru işaretleri oluşmaya başladığında, insanların beynini komplo teorileri kemirmeye başlar, bir kere kemirilmeye başlandı mı o beyin artık doğru yaptığını da yanlış algılamaya başlar. Ve algılar manipüle olursa da topluluğun altına dinamit konmuş gibi olur zira toplumun direksiyonunda insan, insanınkinde ise algıdır.
Bu kadar foto finish kokan bir sezonda adalet algımızı yitirmememiz dileğiyle zira mayıs ayında çok ihtiyacımız olacak aynı önceki mayıs aylarında olduğu gibi…
Herkese sıhhat, akıl, huzur ve spor dolu bir hafta dileğiyle…
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: osman.cetin@abcspor.com
twitter: @msdoc78