https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

HERŞEY YÖNETİM KADROLARININ YETKİNLİĞİ İLE BAŞLAR…

Okunması Gerekenler

10 Ağustos tarihli yazımda “Herşey strateji ile başlar” demiştim ve konuyu açacağımı belirtmiştim. Evet, doğru herşey o stratejileri oluşturan kulübün yönetim kadrolarının yetkinliği ile başlar. Bu kadrolar o kadar önemlidir ki, herşeyin başıdır.
Stratejisi belli olmayan bir kulübün sürdürülebilir bir başarı sağlaması mümkün değildir, daha da ileri gideyim hayaldir. Tabii başarının da tanımı kulüp yönetimi tarafından yapılmalıdır. Ne başarıdır, ne başarısızlıktır? Ne sürprizdir? Ne mucizedir? Bu tanımlar kulübün tüm paydaşları ile çok samimi ve net olarak kulüp tarafından paylaşılmalıdır. Bu ilk başta belki taraftarları hayal kırıklığına uğratacak olsa bile yine de paylaşılmalıdır çünkü sonraki hayal kırıklıkları travma boyutunda olabilir….

Bu konuda kulüplerin üst yönetimlerine ve iletişim departmanlarına çok iş düşmektedir. Medyaya açık ve net sunumlar yapılarak kulübün değerleri, misyonu, vizyonu, hedefleri aktarılmalıdır. Bu herşeyin başıdır. İleride oluşabilecek iletişim kazalarını önleyecektir.
Şimdi, belki size sıkıcı gelecek, hep aynı şeyler diyeceksiniz, bize ders mi veriyorsun diyeceksiniz ama aşağıda belirteceğim konular inanın bir kulüp yönetiminde hayati önem taşıyor. Kulüp yönetimleri de sıkıcı bulduğundan hiç üzerinde durmuyor. Sonuçlar ortada…
Değerler ile başlıyorum. Değerler, kulüplerin üzerine inşa edildiği ve nesilden nesile aktarılan temel unsurlardır. Bir kulübün özüdür. Bu konuda Beşiktaş JK’yı kutlamak gerekir. Web sitesinde bile nettir ve göstermelik değildir. Her türlü etkinlikte ya da olayda değerleri ile ön plana çıkar. Beşiktaş JK’yı ayakta tutan değerleridir ve o değerlere de sahip çıkan taraftarlarıdır! Dünyadaki örneklerini Liverpool’da, “You’ll never walk alone” parçası eşliğinde taraftarlarının gerçekleştirdiği Anfield ritüellerinde ilgili kulüp değerlerini görebiliriz.

Misyon, var oluş sebebi, vizyon ise kulübün ilerde kendisini görmek istediği yerdir. Hedefler ise hem ekonomik hem de sportif olarak net olarak belirlenmelidir.
Strateji ise kulübün rekabet avantajı sağlayacağı alanlar üzerine geliştirilmiş planlar topluluğudur. En kritik nokta, bir kulüp için rekabet avantajlarının ne olduğunun belirlenmesi sürecidir. Bu arada hemen belirtmeliyim ki, her kulüp için rekabet avantajları farklı olabilir. Bu kulüplerin sahip olduğu akademilerde, ekonomik kaynaklarının yönetiminde, kulüp yönetimlerindeki liderlerinde, kulübün lokasyonlarında, yani her şeyde olabilir. Önemli olan bu rekabet avantajlarını yani rakiplere göre üstün olunan / olunabilecek unsurları belirleyip, üzerine yatırım yaparak büyütmektir. İlk başta herkes bizim kulübün “x” kulübünden ne farkı olabilir diye düşünebilir ama üzerinde durulursa yatırım yapılabilecek o kadar çok fark çıkacaktır ki. Dediğim gibi odaklanmak çok önemlidir. Pazarlamanın en önemli unsuru farklılaşmaktır. Farklılaşmak ayrışmayı getirir. Ayrışmakta kulübün desteklenmesi için en önemli nedenlerden bir tanesidir.

Sizlere dikkat çekici bir kulüp olarak Athletic Bilbao’yu verebilirim. Bask değerlerine göre yönetilen, misyonu ve vizyonu çok net olan, hepsinden önemlisi tüm bunların iletişimini çok doğru yapan bir kulüp yönetiminden bahsediyoruz. Athletic Bilbao’nun hedefi şampiyonlar ligi şampiyonluğu değildir ama sadece Bask bölgesinden yetişen futbolcular ile La Liga’da tarihinde Real Madrid, Barcelona ile birlikte küme düşmeyen üç takımdan birisidir. Bu büyük bir başarı değil midir? Şimdi, ülkemizde Altınordu FK benzer bir örgütlenme içindedir. Takdir ile izliyorum. AFC Ajax, SL Benfica yıllardır oyuncu fabrikası olarak çalışan ekonomik ve sportif başarılarını birlikte yürütebilen kulüplerdir. Tüm bunlar strateji ve planlama gerektirir. İnanın, biz de benzer kulüplere sahip olabiliriz.

Şimdi, bu akademik bilgiler ışığı altında ne demek istediğimi çok iyi anlıyorsunuz diye düşünüyorum.
Kulüplerimizin değerlerine göre teknik direktörler seçilse, doğru vizyonlara göre doğru hedefler belirlenip, doğru bütçeler oluşturulup, profesyonel, işinin ehli yöneticiler tarafından yönetilse, kulüplerimiz zarar eder mi?
Yabancı sınırlaması için bu kadar kavga çıkar mı?
TFF’nin limitleri için bu kadar kıyamet kopar mı?
Sezon ortasında 3-4 kulübümüz dışında tüm kulüplerimiz teknik direktör değiştirir mi?
Diyeceksiniz ki, bunlar sadece Türkiye’de mi? Hayır, tabi değil ama biz Avrupa’nın en kötü yönetilen kulüplerine sahibiz diyebilirim. Hiç bir kulübümüzün inanın yıllara bölünmüş 5 yıllık bir planı yoktur. Olsa bile göstermeliktir. Bir yere sunum için hazırlanmıştır. Diyeceksiniz ki, hangi sektörde var? Yaparsanız, olur. Zorda, olsa yine olur. Yeter ki, üzerinde düşünmek, kafa patlatmak gerekir. Bana kimse ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumu bahane göstermesin. Zaten bunu baştan bahane olarak görürsek, kısır döngüye çoktan girmişiz demektir.

Bir ligin değerli olabilmesi için ligi yöneten kulüp yöneticilerimizin değerli, konularında uzman ve yetkin olmaları gerekir. Yani, konu Federasyon, Kulüpler Birliğindeki yöneticiler ile başlıyor. Sonra, kendini geliştirmekle hiç uğramayan teknik direktörlere, havadan nasıl para kazanabilirim diye gelen yabancı oyunculara, fırsatçı menajerlere, sporu spor olarak sevmeyen taraftarlara kadar gidiyor. Bu kadar mı karanlık ve kötü? Biraz öyle… Tabi ki, sistemin içinde çok doğru ve işinin ehli ve kendini sürekli geliştiren yöneticiler, teknik direktörler, menajerler ve futbolcular var. Ama, doğanın kanunu ne yazık ki, kötü iyiyi kovuyor.

Düzelir mi, düzelir. İdealler ile düzelir. Planlama ile düzelir. Suçlama kültürünü bırakırsak düzelir. Sadece kendi işimize bakıp, odaklanırsak, düzelir. Çok çalışırsak, düzelir. Kendimizi geliştirmeye adarsak, düzelir. Akademiye değer verirsek, düzelir.

Ama, dediğim gibi herşey en tepeden başlar, kulüplerimizin en tepesinden, başkanından, yönetim kurulu üyelerine, yönetim kurulu üyelerinden yöneticilerine, yöneticilerinden futbol direktörüne, teknik direktörüne ve en nihayetinde futbolcularına kadar gider…

Unutmayalım, sahanın dışını düzeltmeden sahanın içinin düzelmesi mümkün değildir. Futbol kulüplerimiz, neyi, neden ve nasıl istediklerini bilmelidirler. Bir şirketin neyi, neden ve nasıl istediğini bilmesi gerektiği gibi. Bu soruların cevapları bilinmeden bir kulüp doğru ve verimli yönetilemez!

Saygılarımla,
Halit Selim Giray.

mail: halit.giray@abcspor.com

twitter: @halitselimgiray

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Son Haberler

EUROLEAGUE’İN YENİ YÜZÜ, YÜKSELEN DEĞERİ PARİS BASKETBOL

Geçen sezonun EuroCup şampiyonu Paris Basketbol, ilk Euroleague sezonunda ne yapacak herkesce soru işareti idi. T.J. Shorts gibi çok kısa...

Benzer Konular