Geçen sezon aynı sahada oynanan maçın tam tersi oldu ilk yarıda. Bu kez önde baskı yapan Başakşehir’di, çıkarken kaptırdığı toplarla sıkıntı yaşayan ise bizdik. Hem de öyle böyle değil çok top kaptırdık ilk yarıda. İki pas yapamadık yine Beşiktaş maçının başında olduğu gibi. Bu kayıplarda Jailson ve Eljif’in teknik yetersizlikleri, Zajc’in ise yumuşak kalması etkili oldu. Geriye bir tek Tolgay kalıyordu. O da ayağına her top aldığında iki kişi buldu başında. Sonuçta kilitlendik kaldık. Koskoca 45 dakika hemen hemen hiç bir şey yapamadık.
Geçen sezonki oyunu oynayamadık. Önde baskıyı yapan biz olamadık ama şunu da kabul edelim öndeki altılı tamamen değişikti. Giuliano ve Fernandao o baskıda çok etkililerdi. Kanatlarda oyun disiplinine sadık Aatıf ve Dirar vardı, orta göbekte ise top kapma canavarı Jozef. Bu kadro ile aynı topu oynayamamamız çok ta anormal değildi aslında. Yapmamız gereken hiç olmazsa biraz daha top yapabilecek oyuncuları sahaya sürmekti. Tolgay’a oyunu kurgulamak için yardım edecek birilerine ihtiyaç vardı. Ersun Hoca da Eljif’in yerine Mehmet Ekici’yi alarak ikinci yarıya başladı.
Bu değişikliğin ardından oyun döndü. Fenerbahçe gitgide oyuna ağırlığını koymaya başladı. Pozisyon üstüne pozisyon buldu. Zajc ta oyunun içine girdi, ceza alanı koşuları yapıp çok önemli fırsatlar yakaladı. Maalesef kullanamadı. Ekici, Moses, Soldado kendilerini hissettirdiler. Her an 2-1 öne geçebiliriz derken de maçın sonuna doğru olmadık bir gol yiyerek yenildik. Halbuki ikinci devre oynadığımız futbolla en azından bir beraberliği haketmiştik. O 30 dakikalık futbola yazık oldu. Ligin alt kısmından bir türlü kurtulamadığımız için de çok kötü oldu.
Bu maç şunu gösterdi. Futbol yetenekli oyuncularla oynanıyor. Bakın Başakşehir Emre-İrfancan orta saha göbeğiyle, yani mücadele gücünden çok yetenekleri ve oyun görüşleriyle bildiğimiz adamlarla şampiyonluğa gidiyor. Biz ise sadece Tolgay’a bıraktık oyun kurma işini. Abdullah Avcı da bu handikapımızı bildiği için ilk yarı onun üstüne oynadı ve mat etti bizi. Tolgay da bu baskıyla iyice yıprandı, hem ilk golde İrfancan’dan yediği çalımda hem de ikinci golde Mossoro’nun kaçışına cevap verememesinde hatalıydı. Bu baskıları yememek için de en iyi savunma topun sende kalması. Bunun için de pas trafiğinde aksamayacak birden fazla oyuncuya ihtiyacın var.
Bir başka ihtiyaç ta gelecek sezon için kaleci olacak gibi gözüküyor. Kariyerine, Fenerbahçe’liliğine , zamanında gösterdiği üst düzey performansa saygım sonsuz ama Volkan Demirel’in artık hareketlerindeki yavaşlamayı görmemek mümkün değil. İnşallah son haftalara biraz rahatlamış olarak gireriz ve 4-5 hafta Berke’yi kaleye geçirme imkanı buluruz. Trabzon’da genç Uğurcan, Ankaragücü’nde Altay kaleyi devraldılar ve üst düzey performans sergiliyorlar. U-19 Milli Takım kalecisi Berke’nin de aynısını yapmaması için bir sebep yok. Eğer oynatamazsak böyle bir yeteneğe de yazık olacak.
Bir başka yazık olan da Fenerbahçe deplasman seyircisiydi bu akşam. %5’lik seyirci ne kadar sahaya etki edebilirse o kadar etkiliydiler. Yine ikinci devredeki takımın ayağa kalkışında rolleri vardı. Sezon başından beri olduğu gibi deplasmanı Kadiköy’e çevirdiler. Bu akşam Beşiktaş maçı yüzünden cezalıydım, yanlarında olamadım. Orada olamadığıma çok üzüldüm. Bu skordan daha iyisini hakeden Fenerbahçe’nin eşsiz deplasman taraftarı arasında bulunmak isterdim. Hakikaten yazık oldu. Puan durumu açısından da çok ama çok kötü oldu.
İki haftalık araya biraz daha rahat girmek için haftaya Sivas maçından galibiyetle ayrılmak ta şartoğlu şart oldu.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72