Kaybedecek hiç bir şeyi olmamanın dayanılmaz hafifliği… Olursa ekime kadar, olmazsa da yapacak bir şey modunda bir Celtic takımı. Bu tarz maçlar hem zevkli geçmeye hem de sürprize gebe maçlardır. Maçın ilk dakikalarında Mehmet Topal’ın ayağından çıktıktan sonra Kaleci Gordon’un elinden seken sert şut direkte patlamasa belki de çok zevkli bir ilk yarı bizi bekliyordu.
Baskılı oynamak isteyen Fenerbahçe’de bugün cezalı Kjaer ve Nani eksikti. Ba ve rüzgarın oğlu Markoviç onların yerine sahadaydı ama en çok da akıl eksikti. Şuursuzca başlatılan ataklarla kanatları kullanmak isteyen bir Fenerbahçe vardı ama topa sürat kazandırmayınca süratli kanat forvetlerin etkinliği de azalıyor. Yarı sahasında oyunu kabul eden, ani ataklarla hücuma çıkan, dikine ve hızlı oynayan ve çabuk alan daraltan Celtic, Fenerbahçe’nin organize olmasına imkan vermedi. Fenerbahçe bir Anadolu takımı değil, iki kesici ön liberoyla oynayamaz eğer rakibi durdurmak gibi bir niyeti yoksa. Ben top oynayacağım, rakibi yarı sahasına hapsedeceğim diye bir niyeti varsa orta sahayı kısaltacak, teknik kapasiteyi artıracak. Bunu yapmazsa üretemez. Topla adam eksilten orta saha oyuncularıyla rakibin dengesini bozarsın, yoksa at topu kanatlara, at topu kanatlara orada oyun sıkışıp kalır, yaptığın ortalarda rakibin orasından burasından döner.
Ya da süper bir 10 numarayla oynaman lazım ama bu adam Diego değil ! Bir futbolcu Avrupa’nın önemli liglerinde önemli takımlarında orta saha oynadıysa kalitesi bellidir ama nasıl bu kadar üretkenlikten uzak olur anlamak zor. Evet Diego üretmiyor, ekseninde dönüyor, dönüyor hayret başı da dönmüyor. Alper süratli beklere karşı etkisiz, ön liberolar yan pas yapıyor, Markoviç’in koordinasyon sorunu var biraz ve pozisyonsuz bir oyun ama işin acı tarafı çok tanıdık bir manzara. Diego’nun şutunda kaleciden seken topa Souza’nın şutu var, Gökhan’ın iki yönlü müthiş bir oyunu var, Ba’nın kritik bir müdahalesi var akılda kalan ilk 30dakikada. Gelişen kontratakta Gökhan’ın kaçırdığı Markoviç kaleci Gordon’un timing hatasını iyi değerlendirip topu boş kaleye yuvarlayınca Fenerbahçe rahatladı ve ilk yarı bu skorla bitti. İkinci yarı enteresan bir maç oldu. Fenerbahçe yine baskılı başladı ama pozisyon üretemedi. Özellikle Markoviç’in parladığını söyleyebiliriz. 65.dakikada Diego rakibine manasız bir tekme atıp oyun dışı kalıncaya kadar ilk yarının kopyası bir maç izledik.
Bu dakikadan sonra Celtic’in hocası hamleler yaptı, çift santrfora döndü, defans hattını öne çıkardı, takım olarak hücum düşündü. Öte yandan futbol filozofu Pereira ise deyim yerindeyse mel mel baktı. Sahada etkisiz bir Alper var, al Alper’i kenara, koy Ozan’ı; orta sahaya direnç ve hız getir, rakip gol atmaya geliyor, aldığın topları at Markoviçe, bitsin gitsin. Pereira rakip gol atsın diye adeta bekledi ve beklenen golü de göstere göstere attılar. 80.dakikada Ozan’ı oyuna aldı ama takımın en etkili oyuncusu Markoviç’in yerine, ardından Fernandao – Caner değişikliğine giderek ben bu skora razıyım mesajını da çok güzel verdi Pereira. Celtic bu maçı kazanabilirdi. Tur bu stadta, bu güzel seyircinin gözleri önünde gidebilirdi. Allahtan korkulan olmadı.
Diego resmen bugün takımını sabote etti. Zaten Pereira’nın Souza’dan, Diego’dan vazgeçmesi için bir maraz lazım. Kart olabilir, Allah göstermesin sakatlık olabilir. Bu anlamda Diego’nun lüzumsuz kartı iyi oldu, Nani ve Markoviç o bölgeyi oynayabilecek kapasitedeler ve tek topu seviyorlar. Turlamak çok güzel, Pereira ile işimiz var, Teşekkürler rüzgarın oğlu, sen Allah’ın bir lütfusun Gökhan !!
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail : bruno.monte@abcspor.com
twitter : @BrunoMonte1907
