Fenerbahçe’nin ligin ikinci yarısındaki bütün puan kayıplarında aynı senaryoyu izledik. Oyunun genelinde topa sahip olan, oyunu rakip sahaya yıkan, çok bol pozisyona giren ama gol atamayan sarı-lacivertliler “ahlar”, “vahlar” arasında Trabzon ve Konya maçlarında berabere kaldı, Akhisar’a mağlup oldu.

Fenerbahçe’nin ortasahası, bekleri, defansı hiç haketmedikleri bir forvet hattıyla birlikte oynuyorlar. Emenike’nin bu sezon hem istatistikleri hem takıma katkısı Guiza’dan kötü. Sow taraftar ve medya tarafından muhtemelen sadece “Alnı secde görüyor” kategorisinden torpilli ama Emenike’den geri kalır yanı yok(!), en kötü sezonunu geçiriyor, özellikle bugün sahanın en kötü isimlerindendi. Isterdim ki sahada 3 tane daha Kuyt olsun, hırsı, mücadelesi, liderliği ve oyun olarak takıma katkısını tartışmam bile ama o da takım gol kısırlığı çekerken ilaç olabilecek bir isim değil.

Önümüzdeki hafta olası bir puan kaybında “şom ağızlı” yakıştırmalarını göze alarak “Dost acı söyler” kabilinden uyarımı yaptıktan Galatasaray’la devam edeyim. “Kadıköy’deki son GS galibiyetini dün gibi hatırlıyorum” diyebilmek isterdim ama aklımda sadece havanın berbat olduğu ve Hakan Şükür’ün gol attığı kalmış. Düşünün ki gol atan ismi bile yanlış hatırlıyorum, gollerin Hasan Şaş, Marcio ve Moldovan’dan geldiği maç hakkında… Az buz değil, 16 sene… O galibiyet öncesi de 7 yıllık bir seri var gene Fenerbahçe’nin ligde mağlubiyet görmediği…

Hayır dile kolay, 23 Aralık 99 doğumlular liseye başladı, yakında üniversite yollarına düşecekler, reşit olup oy kullanacak, askere gidecekler…