2014-2015 Euroleague sezonu sona erdi ve kupayı ev sahibi ünvanı ile çıktığı maçlar sonunda Real Madrid müzesine götürdü. Dün oynanan üçüncülük ve final maçlarını inceleyelim.
Ya Üçüncülük, Ya Hiç
Fenerbahçe Ülker yarı final maçını kaybettikten sonra, Obradovic’in de söylediği gibi Galatasaray maçından daha önemsiz bir maça çıktı. Maçın başında; moral bozukluğu ve konsantrasyon eksikliği nedeniyle, çok basit top kayıpları ve sonrasında rakipten gelen kolay sayılar gördük. Bu durum isabetsiz ve zorlama atışlar ile birleşince ilk çeyrek 13-27, ilk yarı da 24-48 skorla geçildi. Soyunma odasından Obradovic motivasyonu ile dönen Fenerbahçe Ülker; Zizis, Goudelock ve Bjelica’nın sorumluluk alması ile üçüncü çeyrekte 31 sayı buldu. Son çeyrekte de Goudeleck ve Semih ile sayılar üretmeye devam eden, savunmada da Semih’in hareketli olması ve Bjelica’nın kollarının hareketli olması ile rakibi top kayıplarına zorlayan Fenerbahçe Ülker 70-70’te skoru eşitlemeyi başardı.
Sanki şampiyonluk maçıymış ve sanki üçüncülük her şeymiş gibi enerji harcayan takım, 27 sayılık farktan geri dönmeye çalışırken, maçın sonunda diri kalamadı ve gerekli bitirici hareketleri yapamadı. Son dakika içerisinde skor 80-84 iken Melih’in bomboş durumda kaçırdığı üç sayılık atış isabetli olsa maçın son saniyeleri farklı olabilirdi. Sonuç olarak Fenerbahçe Ülker buralarda olmayı hak ettiğini ikinci yarıda gösterdi. CSKA ise Teodosic’in oynamadığı bir maçta, ikinci yarıda zorlansa da rahat diyebileceğimiz bir galibiyet aldı.
Burası Madrid Buradan Çıkış Yok
İlk günün sürprizini gerçekleştiren Olympiakos, Real Madrid karşısında final maçına da iyi başladı. Dunston ve Lojeski ile sayılar bulan Olympiakos, boyalı alanı da hareketli uzunları ile iyi kullanarak ilk çeyreği 15-19 önde kapadı. İkinci çeyrekte ise dengeyi kuran Real Madrid, Nocioni’nin de oyuna girmesi ile serbest atışlar ve üç sayılık atışlardan sayılar bularak ilk yarıyı 35-28 öne geçti. Real Madrid üçüncü çeyreğe de iyi başlayarak, Llull, Fernandez ve Carroll ile sayılar bulmaya devam etti ve 23.dakikada 40-29 öne fırladı. Olympiakos’un yine pes etmeye niyeti yoktu; Lojeski, Sloukas ve Printezis takımlarını ayakta tuttular ve 40-41 öne geçmeyi başardılar. Çeyreğin sonlarında evsahibi ekip tekrar vites yükseltti ve çeyrek 53-46 sonlandı.
Son çeyreğin başında Real Madrid üstünlüğünü devam ettirdi, Rodriguez ve Rivers’ın sayıları ile farkı 10 sayıya çıkardı. Sloukas’ın üçlüğü ile Olympiakos umutlansa da, Real Madrid’in hareketli savunması ve Rivers’ın baskısı ile Spanoulis yarı final maçında yaptıklarını yapamadı ve hiç devreye giremedi. MVP seçilen Nocioni’nin basketleri, savunmada yaptığı bloklarla fark giderek açıldı ve Real Madrid maçı 78-59 kazanarak kendi salonunda kupaya uzanmayı başardı.
Real Madrid bu maçı ve kupayı kazanırken, Fernandez, Llull, Reyes gibi oyuncuların rolünü zaten biliyoruz. Ancak Rivers’ın Fenerbahçe Ülker maçındaki, hatta Efes serisindeki kritik isabetleri, final maçında yine soktuğu şutlar ve savunmadaki katkısını, ayrıca Nocioni’nin kritik isabetleri ile savunmada yaptığı baskı ve blokları es geçemeyiz. Yine Carroll da hücumun tıkandığı noktalarda kendisine hazırlanan pozisyonları iyi kullanıp, sayılar bulmayı başardı. Basketbolda ilk beşin yanında kenardan gelen oyuncuların ne kadar önemli olduğunu ve maçtaki trendi devam ettirmesinin ne kadar kritik olduğunu bir kez daha gördük.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail : derya.cerasi@abcspor.com
twitter : @deryacerasi