https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

NO PANIC !

Okunması Gerekenler

brunoNasreddin Hoca’yı konuşmacı olarak bir köye davet etmişler. Vaaz içindir muhtemelen…
– Gelirim ama alırım 500 akçenizi demiş.
Köylülerden parayı topladıktan sonra davet etmişler Hoca’yı.
Hoca anlatmış anlatacağını. Can kulağı ile dinlemiş köylüler. Konuşma bittikten sonra Hoca çağırmış ulemadan birini. Şimdi sahiplerine geri verin o paraları demiş.
Şaşırmış köylüler, ” ey hoca, niye toplattın parayı, şimdi niye geri dağıtıyorsun?”
Hoca demiş ki:
– insanoğlu bu, parayı ödedi mi can kulağıyla dinler birinci sebebi bu. Bır de adamın cebinde para oldu mu bi başka konuşuyor demiş ?
Bi cebinde para varken konuşmak kolay bir de her şey olup bittikten sonra ” Ben demiştim “demek kadar kolayı yok!
Sezon başından bu yana taraftarın tartıştığı iki konu var; Bir bu hocayla bu iş olur mu, iki bu kadro bu sene de yeter mi ?
– Bu takımı kimse şampiyon yapmadı, ben yaptım demekle bu iş olmaz. Profesyonellikte böyle bir mantık yok. Velev ki doğru bile olsa Daum’lar, Zico’lar, Aykut’lar, Denizli’ler,Ersun’lar falan. Bunlar saygın adamlar. Olmaz öyle şey!
Kastettğin şey, takımlar değil camialar şampiyon olur manasındaysa katılırım. Seyirci, A takım kadrosu, teknik ekip, yönetici hepsi bir bütün olmadan şampiyonluk gelmez diyorsan doğrudur.
Sezon başından bu yana hem hocanın hem de eldeki malzemenin yeterli olmadığı fikrini savunduğum için testi kırıldıktan sonra ötüyor demesinler.
Testi daha kırılmadı, kırılacak, o yüzden söylüyorum bunları.
Emenike kalenin ağzından, hatta nerdeyse içinden topu üstten dışarı vurduğunda ben de bağırdım hepiniz gibi:
Emeni-keyim lan senin diye !
Emenike o topu içeri atsa da bildiğimden şaşmam, Fener Antep’e 5 attı, yine bildiğimden şaşmadım. Diğer rakiplerinin forvetleri çift rakamları çoktan gecmiş, hatta Demba Ba 20’lere çıkmışken, bizim Nijeryalının gol sayısı sadece 4! Hatta bizim hocaya da 23 Nisan çocuğu benzetmesinde bulundum.
Hep iddia ettiğim şey, ligin ikinci yarısında takımların hedefleri netleşecek, lig sertleşecek, çok kritik virajlar gelecek ve o gün hocanın tecrübesi, saha kenarındaki duruşu, soyunma odasındaki nutku ve oyuna müdahaleleri devreye girecek.
İşte bu noktada puanlar kaybetmekten korktum ve daha hala korkuyorum.
Esasında ligin ilk yarısının çok büyük bir bölümünde Fenerbahçe kötü oynadı. Başlarda fiziki kalitesi ve kondisyonu da kötüydü. Orta sahası çok yavaş oynuyordu. Rakip kendi sahasına gömülüp alanı daralttı mı pozisyon üretemiyor, Emenike gibi bir tek vuruş ustasıyla da gol atamıyordu ancak hocanın saha kenarında kuru yaprak gibi sallandığı dakikalarda hep bir şeyler oldu. Penaltılar oldu, komik defans ve kaleci hataları oldu, ya da bir duran topla bir gol oldu ve bir şekilde Fenerbahçe kazandı.
Yani Akhisar ve Trabzon maçının fotokopilerini izledik. Yani tesadüf değil. Hatırlayın biz bu filmi gördük.
Burdan çıkan sonuç çok açık; Fenerbahçe ile mi oynuyorsun. Alanı iyice daralt. Özellikle ceza yayının önünü kalabalık tut. Adam kılıklı iki stoperin varsa maçı beraberliğe götürürsün. Bu kadar yavaş oynayan takımın bir sihirbaza ihtiyacı var. Bu takımda sinirbaz çok ama sihirbaz yok.  Heykeli dikilen adam da yok artık, malum sebeplerden! Crouch gibi, Drogba gibi bir kulesi de yok. Emenike gibi oyun zekası, top stopu sıfır, koordinasyonu olmayan bir de santrforu var. Alırsın baba 1 puanı, ihtiyacın sadece 1 puansa… Fener her zaman bu kadar beceriksiz olmaz o ayrı bi konu ama yine de berabere kalma ihtimali iyi bir yüzde.

Ersun Yanal’ın elindeki malzemede aynı malzemeydi ama o takım daha önde ve öldürücü bir presle başlıyordu, daha çabuk ve dikine oynuyor yıpratıyor, 85.dakikadan sonra pili biten rakibine karşı ayakta kalmış bir pozisyonda son darbeyi vuruyordu. O takım daha diriydi ve hem hücumda hem savunmada daha dengeliydi. Çünkü anahtar kelime olarak söylüyorum daha SİSTEM’liydi.
Şimdi bütün bunları görecek bu malzemeyi doğru etüd edecek bir sistem hocası lazım. Bi tarzı olmalı, bir sistemi olmalı hoca dediğinin.
İsmail Kartal çok az maç hariç dikine ve çabuk oynayan orta saha kurgusunda Topal’ın yanına ve önüne koyacağı ikiliyi bir türlü oturtamadı.
Papaz Emre Ersun’dan sonra bayağı rahatlamış.  Zaten yaşının gereği biraz da yavaş oynamak zorunda. Topu alıyor, iki eveliyor, bir geveliyor, ileriye doğru oynayamıyor sonra veriyor yanındakine ama tüm bunlar vakit kaybı. Rakip yerleşti bile.
Meireles Premier lig topçusu. Eyvallah daha çabuk ve daha tek pasçı ama burası Premier lig değil! Nerde öyle sürat ?. Premier Lig’de de adam zaten kesici ve atak yönlendiriciydi. Defans arkasına dikine pas atan yaratan bir adam değil. Sağdan soldan bindiren hızlı kanatların önüne top atan bir oyuncu. Ordan akıp giden yok ki Fener’de?
O yüzden bu üçlü üretmez. O zaman elinde Diego var. Onu oynattığında da orta saha  savunması düşüyor ve öyle aman aman bir iş de yapmadı daha ama yine de o potansiyeli var. İsmail Hoca
Ligin ikinci yarısında  Topal – Selçuk- Diego diye bir üçlü buldu. Zorunluluktan, tesadüfen… Gerçekten de zorluk derecesi yüksek maçlarda olabilir bir üçlü ancak Topal-Raul-Diego daha şık olur.
Raul hızlıdır, çok çabuktur. Çok koşar. Orta alandaki boşluğa daha ilaçtır.
Bu üçlü bir şekilde çalıştı, aranan savunma ve hücum dengesini sağladı. Emre’nin iyileşmesi ve İsmail Hoca’nın Emre’ye yer açmak zorundaymış gibi hissetmesi bir anda takım kimyasını bozdu, bu işi kıvırıyor galiba dediğimiz hocanın kalibresini de gözler önüne serdi. Emre takım savunmasını azalttığı gibi hücumda takımı da yavaşlattı. Hocanın Antep maçının ilk yarısında bunu görememesi, şans eseri devreyi önde bitirip orta saha kurgusunu değiştirmesi, orta saha kurgusunu değiştirirken hala Emre’ye dokunmaması, Akhisar maçında ilk onbirinden tut oyuncu değişikliklerine kadar herşeyi yanlış yapması ve orta sahayı işlevsizleştirmesi gösterdi ki bu hoca acemi. Zaten iki tane kıytırık Anadolu kulübü çalıştırmakla tecrübeli olunmaz, Fenerbahçe bugün hala bu noktadaysa ve şampiyon da olacaksa takım tecrübesinden olacaktır!
Akhisar maçı çok can alıcı bir örnektir, maçın başında oynanan oyuna uygun oyuncular saha kenarında, maç başka bir maça dönmüş, orta saha oyundan düşmüş o dakikada saha kenarında olması gereken adamlar bu sefer sahada.
Rakibin Hocası görüyor. Okuyor oyunu. Baktı Kuyt yok, ardından bir hamle. Sonra bir de Diego oyuna girdi ardından tak Lua Lua.
Bu mudur ? Budur!
İşte bahsettiğimiz tecrübeli hoca faktörü bu. Zaten de o yüzden dedik ki, 4. yıldızı bu hocayla takmak gibi bir niyetin varsa, takviye yapman şart. Taraftar forumlarında herkes söyledi bunu.
Şöyle elimin tersiyle ağızlarına iki tane çakmak istediğim ikizler var bir Sakız reklamında. “Anne televizyonu aç, anne televizyonu aç” diye taciz ediyorlar analarını.
Keşke biz de ” başkan santrfor al” diye aynı şekilde kapısında  yatıp taciz etseymişiz Aziz Yıldırım’ı.
Peki şampiyonluk uçup gitti mi elden ? Masa başı oyunlarıyla bir şampiyon seçildiyse ve bu Fenerbahçe değilse bunu bilemem. Fuat Avni de değilim!
Normal şartlarda hiç bir şeyin elimizden uçup gittiği yok. Hele ki bu fikstür avantajıyla…
Sadece doğruları yapmak ve dik bir duruş sergileyerek kenetlenmek çok önemli.
Dedik ya, takımlar şampiyon olmaz, camialar şampiyon olur diye. Camia dedin mi önce seyirci isteyecek bu şampiyonluğu. Hem Passolig yüzünden, hem heyecan vermeyen bir hoca ve hem de heyecan vermeyen bir takım yüzünden seyricinin çok büyük bir kısmı stadyumdan çekildi. Aziz Yıldırım’a diktatör tavırları yüzünden küsüp gelmeyenler de var tabii.
Sezon öncesi yaşanan kısır transfer dönemi ister istemez heyecanı bir iki tık azalttı. Ardından ihtiyaç olmasına rağmen devre arasında transfer yapılmaması da tansiyonun yukarı çıkmasını engelledi besbelli.
Lider olunacak bir maç bu denli boş trübünlere oynanması, şampiyonluk seyircinin o kadar da ipinde değilmiş gibi bir hava yarattı bende. Böyle şampiyon olamazsın! Öncelikle seyirci stadı doldurmalı. Seyirci istemeli.
İsmail Kartal doğruları bulmak zorunda. Geri dörtlü zaten tartışılmıyor öndeki Topal’la beraber. Emre’yi bi yanına alacak hoca. Kulübeye. Emre artık tamam.
Emre ve Emenike başına daha da büyük bela olacak İsmail Hoca’nın haberi yok.  Webo’dan mutlaka faydalanmalı. Özel olarak ilgilenmeli. Aynı şekilde Diego’da sonuna kadar ısrar etmeli. Ne kadar çok dakika Diego, ne kadar çok dakika Webo o kadar köfte.
İsimlere takılmayacak. Mesela Alper solda, Kuyt sağda, ortada Diego, arkalarında Topal-Meireles veya Selçuk bana göre oturmuştu. Israr edecek.
Sow iyi mi ? Geçecek santrfora. Değil mi, Webo geçecek.
Sow solda iyi mi, Diego orta sahayı düşürdü mü, Alper hemen o bölgeye gibi gibi.
Şampiyonluğun en kilit ismi ise Alper. Fenerbahçe kritik pek çok maçtan sıyrılıp bugün hala ligin zirvesinde bir yerdeyse Aslan payı Alper’indir.
Öyle veya böyle şampiyon olmak zorundayız. Şampiyonluğu çok istiyorum ama bir o kadar da seneye İsmail Kartal’ı o kulübede görmek istemiyorum. Şampiyon oluncaya kadar da destek vermeliyiz diyorum kendisine önce tribünleri doldurmak şartıyla.
Umarım müstakbel takımına karşı ( mesaj anlaşılmıştır herhalde) bu hafta kazanıp yeni bir seriye başlangıç yapacaktır İsmail Kartal’ın takımı.
Aksini düşünmek bile istemiyorum, bu camia Dostlar sağolsun demez, çok kişiye Emenike-yim  lan senin şeklinde nokta nokta nokta der yetkililere burdan sesleniyorum !!

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

bruno.monte@abcspor.com

Son Haberler

AMATÖRCE

Yedigimiz iki gol de olacak iş değil. İlkinde ortada fol yok yumurta yok. Rakibin ne baskısı var ne pozisyonu....

Benzer Konular