Uzun seyahatler zincirimin son halkası Belçika’nın incisi ve bu yıl UEFA maceramızı bitiren Brugge’den döner dönmez zaten konsantre olmakta zorlandığım ligimizin derbi maçlarından Trabzonspor – Beşiktaş karşılaşması ilk yarısı itibariyle yaşadığım konsantrasyon problemini son derece haklı çıkarıyordu. Liverpool maçı taktiğini benimseyen Bilic sabırla önce rakibi yıldırıp sonra baskı kurmayı düşünüyordu ki bu planı da bu akşam gayet güzel işledi. Tabii burada rakibin etkisiz futbolu ve Trabzon seyircisinin genelde olduğu gibi takımına destek değil de köstek olan tavrı da Beşiktaş’ın ekmeğine yağ sürdü ve bu sezonki nispeten rahat deplasman maçlarından birisini oynadı. Özellikle de maçın son 15 dakikalık bölümünde fişi çok önce çekebilirdi ama maçın iyilerinden Tolgay’ın bencilliği buna engel oldu.
Beşiktaş’ta rakipleri Fenerbahçe ve Galatasaray’a göre bence en dikkat çekici farklılık takımdaki oyuncuların birbirine ve hocasına karşı olan sevgisi, mücadelesi ve dayanışması. Tekrar söylüyorum; FB ve GS daha kaliteli kadrolara sahip ama özellikle de sezon başından beri sakatlıklardan da çok muzdarip olan Beşiktaş sonunda sahip olduğu geniş kadroyla ve birbirine yakın kalitedeki oyuncularla önceki sezonlara göre ciddi bir istikrar yakaladı. Bu arada şunu da untmamak lazım ki bu takım sezonu Temmuz ayında zorluk derecesi yüksek Avrupa kupası maçlarıyla açtı ve hala da sezonun ilk yarısı gibi olmasa da belli bir tempoyu tutturmayı başarıyor. Bunda aslan payını da gene son haftalarda çok hafif bir düşüş olsa da Gökhan Töre’ye vermek lazım diye düşünüyorum. Bu akşam da ilk golün hazırlanışındaki rolü çok önemliydi. Sosa da bu akşam kendisinden bekleneni ve üzerine düşeni yaptı. Sosa’nın bu takıma yapabileceği çok ciddi katkılar var ve son viraja girilen bu dönemde Oğuzhan’ın gerek yaşı gerekse deneyimiyle üstlenemediği liderliği mutlaka üstlenmesi gerekiyor. Onun sağlayacağı katkı şampiyonluk düğümünü çözecek kadar kritik olabilir.
Beşiktaş, benim beğendiğim ve uzun yıllardır başarıyla hizmet eden Sivok’un varlığıyla defansta her zaman bir tık daha fazla güven veriyor. Aralarda attığı sürpriz goller de cabası. Yine de savunma kurgusu bence gelecek yıl daha da netleşecek ve Atınç’ın da ben o kurgunun içinde yer bulabileceğini düşünüyorum. Savunmanın %100 güven vermediği ama çok kötü de olmadığı bu sezonda orta sahada Veli ve Atiba’nın savunmaya yönelik performansları çok belirleyici oldu. Demba Ba attığı golde klasını gösterdi. O topu kontrol edip, saklayıp ardından da Hakan gibi bu akşam güzel kurtarışlar yapan iyi bir kaleciye o golü atmak her babayiğidin harcı değildir. Cenk’in ve özellikle de Tolga’nın bıktıran sakatlıklarından sonra kaleyi devralan Günay da gelecek için bayağı umut vaadediyor. Dikkatinizi çekerim; Beşiktaş haftalardır 3. Kalecisiyle oynuyor ve şampiyonluk yarışına devam ediyor ki buna da şapka çıkarmak lazım.
Sonuç olarak Beşiktaş bu akşam çok kritik bir virajı hasarsız ve neredeyse ciddi pozisyon vermeden döndü ki bu övgüyü hak ediyor. Ondan da fazlası Evliya Çelebi misali stadı olmadan binlerce kilometre seyahat eden takım bu kadar zorluğun olduğu bir sezonda son 5 haftaya lider giriyor. Biz Beşiktaşlılar için Mayıs ayında hala şampiyonluk rüyası görmek bile yabana atılır bir durum değildir ve sırf bu nedenle bile takım bir teşekkürü hak ediyor.
Cuma günü Brugge’de 1 Mayıs kortejlerindeki yaşlıları, çocukları ve yüzü gülen insanları görünce bizim de bu uygarlık düzeyine gelme hayalim yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen tekrar canlandı. UEFA kupasında yarı finalin kapısından dönen Club Brugge, mütevazı kadrosuyla bizi iki maçta da yenerek emeğe ve takım dayanışmasına dayalı çok mücadele eden karakteriyle bizden daha ileri gitmeyi başarmıştı. Beşiktaş da bazen çok sert eleştirsek de sürekli üzerine koyarak devam eden hocası, iyi niyetli ve çalışkan futbolcuları ve cefakar taraftarıyla emeğin ve dayanışmanın önemini ve değerini belki de en çok bilen camiadır. Dilerim ki sezon sonunda çekilen bunca çileler her türlü sürprize açık böyle bir sezonda şampiyonlukla taçlanır.
gorkem.isik@abcspor.com