DÜNYA KULÜPLERİNİN DEĞİŞEN LOGOLARI…
Bugünkü yazım biraz benim mesleğim ile yani pazarlama branşı ile ilgili. Yaklaşık 20 yılı aşkın pazarlama iş hayatımda pek çok marka ve alt marka için logo yaratma, revize etme gibi çalışmalar içinde bulundum. Oldukça fazla farklı tecrübelerim oldu diyebilirim. Bu tecrübelerimin ışığı altında dünya kulüplerinin logolarını inceleme ihtiyacını duydum. Ülkemizde benim çok anlam veremediğim bir şekilde, değişime hızlı adapte olan bir millet olmamıza rağmen kulüp logo’ları değişmiyor ya da daha doğrusu özüne bağlı kalarak revize edilmiyor. Açıkcası ben logoların özüne bağlı kalmayarak tamamı ile değişmesine karşıyım ama özüne bağlı kalarak revize olmasından da yanayım. Şimdi, her zamanki gibi dünyada neler olduğunu incelemeye başlayalım…
Logolar için günümüz tasarım ilkeleri basittir. Gereksiz metinler en aza indirilir, net çizgiler ve basit görüntüler ile birlikte anlamı iletmek için uygun renkler kullanılır. Nike, Starbucks veya Apple’ı düşünün. Uzun süredir büyük futbol kulüpleri geleneksel tema öğelerini içeren (özellikle İngiliz kulüpleri) tasarımları tercih ediyorlardı. Şu anda dünya kulüpleri logolarını dünyayı yöneten markalara benzer şekilde revize etmeye başladılar. Artık logoları çok daha basit bir hale gelmeye başladı.
Geleneksel olarak, bir futbol kulübü kurulduğunda, genellikle çeşitli semboller ve renklerden oluşan karmaşık bir tasarıma sebebiyet veren kendi kasabalarının veya şehrin ilüstrasyonunu baz alan logolar oluştururlardı. 1892 yılında Liverpool futbol kulübü tarafından kabul edilen logo, Liverpool şehrinin arması, Roma ve Yunan Tanrıları Neptün ve Triton’un yanı sıra iki “karaciğer” kuşu ve bir latince cümle içermişti. Yani oldukça karmaşık, değil mi?
Kulüpler logolarını zaman içinde uyarlayarak kulübün tarihindeki olayları temsil eden sloganlar, futbol ilüstrasyonları ve ikonlar eklediler. 1993’te Liverpool’un logosuna alevlerin eklenmesi, Hillsborough felaketinin kurbanlarını anmak içindi.
Aşağıda Liverpool, Tottenham ve Juventus’un tarih boyunca logolarının geçirmiş olduğu evrimi bulabilirsiniz.
İkinci dünya savaşı sonrası dönemde, kulüpler logolarını uluslararası tipografik stilin büyümesine parallel olarak modernize etmek için çaba sarf ettiler. Bu tasarım hareketi, renk ve yazı tiplerini standartlaştırdı ve en önemlisi futbol için süslemenin kaldırılması gerektiğini savundu.
80’ler ve 90’lar, geleneksel arma tarzı logoların yeniden canlandığını gördü, hem nostaljiyi teşvik etti hem de bir kulübün tarihindeki gururunu ve taraftarların ona olan bağlılığını pekiştirmeye çalıştı.
Son on yılda, kulüp logolarının sadeleştirildiğini bir kez daha gördük. Liverpool, Tottenham ve Juventus’un son logolarını bir düşünün. Karmaşık desenlere ve karmaşık tasarımlara sahip renkli logolar geride kaldı. Temiz çizgiler, minimal metin ve rengin yanı sıra basitleştirilmiş ikonografi ile birlikte modern, stilize bir kulüp kimliği yaratılmaya çalışılıyor.
Bu stilize kimlik, ticari gelirleri de artırmaya başladı. Son yıllarda sporun günlük hayatın içine girmesi, hatta bir hayat tarzı haline gelmesi, kulüpler tarafından üretilen tekstil ürünlerine rağbeti artırdı. Bu modern logo’lu spor kıyafetleri, spor salonlarında, öğle yemeklerinde hatta günlük yaşamın her türlü alanında kendine “şıklık” anlamında yer bulmaya başladı.
Bu sayede kulüpler bir çok uluslararası şirketin belirlediği trendi takip ediyor.
Starbucks logosu, bir deniz kızının ayrıntılı, bulanık bir çiziminden, bugün tanıdığımız ikonografik, dijitalleştirilmiş ve canlı renkli ilustrasyona doğru yavaş yavaş değişti.
Burberry, logosunu 2018 yılında revize etti. İkonik şövalyelerinden basit, metin tabanlı bir logoya geçiş, şirketin bundan sonrası için değişim ve modernizasyonu ön plana aldığını gösteriyor.
2016 / 2017’de, İngiliz Premier Ligi de (English Premier League) logosunu değiştirdi. EPL, modernleşme fırsatını değerlendirdi, dijital yayın formatlarına uygun olarak modernize etti. EPL’in geleneksel mavisi yerini şık bir mora bıraktı.
Tabii ki, tüm tasarımların kulüplerin hayranları tarafından olumlu karşılanacak diye de bir kaide yoktur. Zaten pazarlama ve özellikle de tasarım algı olarak son derece göreceli işler gibi görünsede işin özünde bir bilimdir. Yani, güzeli ve çirkini yoktur, doğrusu ve yanlışı vardır. Tasarımda işin estetiğinden çok doğruluğuna bakılır. Yani istenilen mesaj veriliyor mu, verilemiyor mu? Bütün mesele budur. Bu kurumsal markalar için de geçerlidir. Çok estetik olmayan bir iş çok doğru olduğundan hedeflenen başarıyı getirebilir. Yani, temel ilke basitlik ve kolay anlaşılır olmaktır.
Şimdi gelelim tekrar, kulüp logolarına… Juventus yeni logosunun lansmanını yaptığında, hayranlarına Juventus’un özünü nasıl temsil ettiğini belirten bir açıklama yapma gereği duydu çünkü yeni logo oldukça radikal değişimler içeriyordu. Juventus’un kimliğinin temel motifleri olan hücum eden boğanın ve tacın logodan çıkarılmış olması taraftarlar arasında fazla kurumsal ve anonim bulunmuştu. Juventus yönetimine göre yeni logoda, “Scudetto” şekli ve ikonik “J” ve “siyah-beyaz” çizgiler stilize bir şekilde korunmuştu.
Uluslararası bir kulüp kimliğinin küresel bir izleyici kitlesine hitap etmesi gerekir. Basit, temiz logolar o yüzden çok önemlidir. Premier League’deki oyuncuların % 62’den daha fazlası ingiliz olmadığından, uluslararası taraftar kitleleri EPL kulüpleri için kazançlı pazarlardır. EPL tüm dünyada en çok izlenen ligdir.
Uzun lafın kısası, tasarımda demokrasi yoktur! En iyi logolar basit logolardır. Onları hemen tanımanız ve anlamanız gerekir. Modern futbol kulüpleri şirketleşen futbol kulüpleridir ve önümüzdeki yıllarda artan sayıda kulüp, küresel pazarda kazançlı bir pay alma yarışında markalarını basitleştirecek ve uluslararası hale getirecektir.
Şimdi 3 büyük kulübümüzün logolarını da ekleyerek, biraz üzerinde düşünmenizi isterim… Acaba revizyona ihtiyaçları var mı? Fikirlerimi bir sonraki yazılarımda paylaşacağım.
Saygılarımla,
mail: halit.giray@abcspor.com
twitter: @halitselimgiray