Huyumuz kurusun Fenerbahçe olarak derbi kralı olduğumuz bir çok sezonda Anadolu takımlarına kaybettiğimiz beklenmedik puanlar sonrasında defalarca şampiyonluğu vermişizdir. Maalesef nehirleri geçip derelerde boğulmak bizim camianın kötü bir alışkanlığıdır. 4 maç üstüste kazanıp zirveye yaklaştıktan sonra bugünkü Karabük mücadelesi tam anlamıyla bir ”derede boğulma” maçıydı. İlk devre oynanan oyun sonrası belki ”acaba yine mi” dedik ama neyse ki korkulan olmadı, ikinci yarı biraz vites artırınca galibiyet serisi 5 maça çıktı.
Aslında soğuk ve yağışlı havaya rağmen iyi bir taraftar desteğini alarak sahaya çıkmıştı Fenerbahçe. Bu destek daha fazla da olabilirdi ama herkesin gözünden kaçan bir şey var. İki kale arkasından 4’er blok küfürlü tezahürattan ceza yedi. Muhakkak kartların çoğu devredilmiştir ancak bu ceza konusunun üzerinde biraz durmak istiyorum. Kasımpaşa maçında ne küfür edilmiş ki bu kadar kişi ceza yemiş ? Anlaşılır gibi değil. Geçenlerde Fenerbahçe yönetimi ”merdiven boşluğuna” verilen haksız ve orantısız cezaya isyan etti ancak sadece merdiven boşluğu değil, küfürlü tezahürat ve yöneticilerin demeçlerine verilen cezalar da , sözkonusu Fenerbahçe olduğunda orantısız hale geliyor. Tabii ki tribünlerde küfür azalsın ancak Fenerbahçe taraftarı ”gak” dese ceza, ”guk” dese tribün kapama. Buna artık bir dur demenin vakti geldi. En ufak ve kısa süreli tepkilere bile ”sıfır tolerans ” ile ceza verilmemeli, ha eğer illa verilecekse de bu sadece Fenerbahçe taraftarına uygulanmamalı .
Neyse bu konuda biraz doluyum ve isyanımı dile getirmek istedim ama şimdi Karabük maçı özelinde bir kaç kelam edelim. Neden bu kadar zorlandık bugün, özellikle ilk yarıda ? Kasımpaşa maçındaki baskıyı neden kuramadık ? Öncelikle o maçın başarılı kanat oyuncuları Dirar ve Aatıf bugün fazla etkili olamadılar. Sıfıra inip rakip defansın dengesini bozacak ortalar kesemediler. Ayrıca hücum preste de Kasımpaşa maçı kadar etkili değildiler. Dolayısıyla Karabük çıkarken kaptığımız toplarla rakibi dengesiz yakalayamadık. Bunu Kasımpaşa maçında çokça yapmıştık.Bir de hep gol sayısına takıyoruz ama Janssen’in hücum pres konusundaki katkısını aradık bugün. Tribünden Mehmet kardeşim beni devre arasında uyardı : ”Bugün Janssen’in eksikliğini çok hissettik” diye . %100 katılıyorum bu yoruma. Soldado farklı bir santrafor. Oyunu rakip alana yıktığımızda, sürekli ceza alanına top indiğinde etkili olabilir ama hücumda çoğalamadığımızda kalabalık rakip defansın arasında kaybolma riski bugünkü gibi çok fazla. Halbuki Janssen sırtı dönük top alıyor, güçlü fiziğiyle rakip stoperlerle çok iyi boğuşuyor ve sağa sola servisler yapıp orta saha oyuncularının hücuma katılmasını sağlıyor .
Bir diğer eksiklik ilk yarıda herkesin söylediği gibi Valbuena’ydı tabii ki. Aykut Hoca forma adaleti adına son maçlarda iyi performans sergileyen oyuncularla devam etti ama bir gerçeği unutmamak lazım. Hala ”yetenek” konusunda eksikliği var Fenerbahçe’nin. Ben son haftalardaki galibiyetlere rağmen sürekli bu eksikliğe dikkat çekmeye çalıştım. Hatta bana kızan arkadaşlarım oldu .”Bırak ta galibiyetin tadını çıkaralım,neden keyfimizi kaçırıyorsun” dediler bana . Tamam ben de Aatıf ve Dirar’ın oyun disiplinine sadık kalmalarına, çok koşup beklerine yardım etmelerine saygı duyuyorum. Bursa gibi sert bir deplasmanda bu tip oyunculara öncelik vermemiz de anlaşılabilir bir tercih. Ancak kendi sahamızda Karabük ile oynarken kilidi açacak yaratıcı oyunculara öncelikle ihtiyacımız olduğu da yadsınmaz bir gerçek. Üstüne üstlük hafta arası çok ta önemli olmayan Adana Demirspor kupa maçını son derece ciddiye alıp oynayan, müthiş mücadele eden bir Valbuena vardı. Fizik olarak ta hazır göründü. Neyse ki Aykut Hoca da 60., 70. dakikaya kadar beklemedi. Devre arasında Valbuena’yı oyuna aldı ve o da bir asist bir golle maçı kazanmamızı sağladı. Bundan sonra sanırım fit olduğu sürece Valbuena ilk 11’in değişmez oyuncusu olacaktır yine.
Ben bugün skora etki etmese de Guilano’yu beğendim. Neustaedter de sessiz sedasız bu takımın 1. stoperi konumuna geldi. Belki büyük hedefler için yeterli görülmeyebilir ama yedek kaldığı dönemde hiç surat yapmadı, sırasını bekledi. Sezon başındaki bireysel hatalarını da oynadıkça ve kendine güveni geldikçe azalttı. En azından profesyonelliğine şapka çıkartılmasını haketti. Bir diğer kendine güvenin ne kadar önemli olduğuna örnek Mehmet Topal’dı bugün. Maça kötü başladı. Bol bol pas hatası da yaptı. Hatta tribünden zaman zaman tepki de gördü ama golünü atıp maçı kopardıktan sonra morallendi. Ondan sonra kaptığı toplarda da, pas yüzdesinde de gözle görülür bir artış oldu. Takımın en tecrübelilerinden biri olsa da moral ve özgüvene her futbolcunun fazlasıyla ihtiyacı olduğunu gösterdi.
Öte yandan bugün takıma esas moral ve motivasyonu ikinci yarının başında ”okul açık” önderliğindeki muhteşem koro verdi. Bakın geçen sezondaki gibi boş tribünlere oynansaydı belki bu maçı çeviremeyebilirdik. Alınan 3 puanda taraftarın da payı var bu akşam. Belki yönetimin ufak bir rötuş yapmasına ihtiyaç var geldiğimiz noktada. Maraton ve kapalı alt bloklarının fiyatları çok astronomik, üst katla aralarında uçurum var. Bu bölümlerin de fiyatları makul seviyelere çekilirse stadın full çekmesi sağlanabilir. Derelerde boğulmama adına 50.000 kişiyle beraber Kadiköy yine ”çıkış olmayan” günlerine geri dönebilir.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72