Dama Çıkmak İsteyen Merdivenden İnmez!
Yaşasaydı bugün 75.yaş gününü kutlayacak olan büyük usta Manço’nun bundan tam 32 sene önce (Değmesin Yağlı Boya albümünde) söylediği bir söz bugün hala, hayat yolunda karşıma çıkan olaylara, bakış açımı belirleyen ana düsturlarımdan birisidir.
Ne diyordu Manço:
“Dama çıkmak isteyen merdivenden iner mi, insan attan inip hiç eşeğe biner mi?”
Her zaman tepeyi hedeflemek ve bu amaç doğrultusunda doğru enstrümanları kullanmak başarıya giden yolu bizim ayağımızın altına döşeyen en önemli etkendir. 2000 yılında UEFA Kupası ve Süper Kupa’yı alan Galatasaray o gün cümle aleme artık atın üzerine bindiğini ilan etmişti. Hedef bir kat daha üste çıkarak en nihayetinde dama ulaşmaktı.
Velhasıl aradan geçen 17 yıl boyunca buna uygun adımlar pek atılamadı. Teşbihte hata olmaz ama attan inip eşeğe binildi ve bu tercihler de kulübü, dama çıkmak şöyle dursun, bodrum katına doğru çekmeye başladı. Bugün hala bunun sıkıntılarını yaşıyor kulüp, maalesef.
Dursun Özbek, Tudor’un gönderilmesi akabinde yaptığı basın toplantısında sürekli Mayıs 2018’e vurgu yaptı ve beşinci yıl üst üste zarar edilmesi halinde kayyuma devirden bahsetti. Bana kalırsa bu laflar aba altından sopa göstermekten öte bir durum değildi. Kamuya mal olmuş kurumlarda kuralların birebir uygulanması benzer durumlardaki başka şirketlere uygulandığı kadar kolay olamaz.
Aslına bakarsanız geçerliliğini korusa da, burada de facto olarak kadük olmuş bir durum söz konusudur. 25 milyon taraftarı olan bir kulübe, genel kurul yönetim kurulu seçemese kayyum atanabilir ama, her sene vergi affı çıkan bir ülkede, 5 yıl üst üste zarar ettin diye değil SPK, MGK gelse kayyum atanamaz. Bu sebepten olayları yorumlarken bu ihtimali pek kaile almamayı öneririm.
Şahsi kanaatim, ortadaki tüm mesele ortaya koydukları nakit paraların ve teminatların kulübü yöneten kardeşler tarafından sağlama alınmak istenmesidir. Bu sebepten mayıs ayını beklemeden baskın seçim kararı almışlar ve kerhen de olsa Terim ile çalışmayı kabul etmişlerdir.
Bu kadar yüklü meblağları sağlama almak istemeleri çok doğaldır ama unutulmamalıdır ki, o para senin cebindeyken sana aittir; nereye ve nasıl harcandığı seni ilgilendirir ama çıkarıp GS için ortaya konulduğunda artık camiaya aittir ve mensup herkesin üzerinde yorum yapma ve hesabını sorma hakkı vardır. Kendi koyduğun para bile olsa onun hesabını camiaya vermek, o parayı doğru yere kullanmak gibi bir sorumluluk her zaman bakidir. Kulübe verilen paranın hesabını sormayı genel kurul üyelerine bıraktıktan sonra işin sportif boyutuna eğilmek istiyorum.
Terim ile çalışmak, daha önce de belirttiğim gibi, sadece ona imza attırmak ile olmaz. Onu yönetecek ekip de gerekir. Daha önce Süren, Dürüst ve Albayrak ile çalışan ve kulübe sayısız başarılar getiren Terim’in yönetilmesi zor bir insan olduğu kabul edilmesi gereken bir gerçektir ama Özbek’in yeni yönetim listesine baktığınızda yukarıda saydığım üçlü kalibresinde herhangi bir yönetici de göremediğimiz aşikardır.
Herkesin üzerinde mutabık olduğu bu gerçeğe rağmen Özbek neden Terim’i başa getirmiştir ve isteyerek mi getirmiştir, gibi soruları sormadan geçmememiz gerekmektedir.
Aysal döneminde yarım kalan bir hesap, bugün Terim’in önündeki en büyük motivasyondur. Bunu da 21 Aralık 2017 gecesi attığı tweet ile göstermiştir. “Nerede kalmıştık?” sözü Kuzey Yarımküre ’de yaşayan tüm GS taraftarlarının en uzun gecesini daha da uzatmaya yetmişken, geçmişe yönelik yarım kalan hesabı kapamaya geldiğinin bir kanıtı gibidir. Ertesi gün yapılan imza töreninde Terim, en son, antrenmanda kalmıştık diyerek Aysal dönemindeki gönderilme şekline göndermede bulunuyordu ve hedefi eksik olan tek kupa olan CL olarak koyuyordu. Bu da GS taraftarının yıllardır hayalini kurduğu en tepeye yani dama çıkma gayesinin tekrar hayata geçmesi demekti. Basın toplantısında hocanın ve başkanın tavırlarını dikkatli izlediğinizde, bir kez daha, başkanın hocayı yönetemeyeceğini anlıyordunuz ama GS için her iki taraf da birşeylere katlanıyor gibiydi.
Peki, neden katlanıyorlar?
1-Terim için bu son şans zira başarılarla dolu bir kariyer ama sonuna doğru kötü anılmaya başlandı ve geçmişte yapılanlar bir kalemde silinme tehlikesi altında.
2-Terim’in 96 yılından beri en büyük hayali CL kupasını kaldırmak ve bunu yapabileceği tek yer Galatasaray, yani yuvası. Bu sebepten motive bir şekilde dört koldan bu işe sarılacak.
3-Terim’in ileride Beckenbauer’in Bayern’e başkan olması örneğinde olduğu gibi GS’ye yönetici olma ihtimali yıllardır konuşulan bir konu ve bunu kebapçı baskını ile değil, Avrupa’dan alınacak bir kupa ile meşrulaştırabilir.
4-Terim şu anda yerel ligde Güneş, Avcı, Kocaman ve Çalımbay ile yarışacaktır. Futbola olan motivasyonunu kaybetmemiş bir hoca için adrenalin yüklü ve kendini tekrar ispatlamak için uygun bir ortam olduğu kesindir.
Karşı taraftan baktığımızda;
1-Özbek döneminde kendinden önceki birçok dönemde olduğu gibi attan inilip eşeğe binilmiştir. GS tüm vizyonundan 180 derece dönmüş ve kısır döngü içinde debelenir hale gelmiştir. Artık bıçak kemiğe dayanmıştır ve hem derin GS’nin tahammülü hem de taraftarın tahammülü kalmadığı kesindir. Terim tercihi tabiri caiz ise köprüden önce son çıkıştır.
2-Özbek için Terim, Demokles’in Kılıcı gibi tepesinde sallanan bir tehdittir. Başarısız olması durumunda Terim tehdidi bir daha uzun bir süre geri dönmemek üzere bitecektir, aksi olduğunda ise GS zaten başarılı olduğu için sorgulanmayacaktır. Başarısızlık durumunda, aynı Tudor’u getirirken dediği gibi, camia istedi getirdim diyecektir ve işin içinden sıyrılacaktır. Aksi durumda ise tarihe geçen başkanlardan birisi olma ihtimali aşikardır.
3- Mesele eğer verilen paraların geri temini ise ve bu paralar sadece ve sadece şampiyonluğun gelmesi akabinde CL’ye girmeye endeksliyse, Özbek için Terim bir nevi tahsilat aracıdır. Göz ardı etmememiz gerekir.
4- Seçim döneminde Terim’i getirmekten ve onun şartlarına katlanmaktan başka çare yoktur zira sen getirmezsen rakip aday onun ismini vererek seçimi kazanacaktır. Bu kati bir gerçektir çünkü işsiz bir Terim her zaman kozdur ve taraftarın ilk tercihidir. Hele böylesi kaos dönemlerinde Terim kaçınılmazdır.
Her iki açıdan da bakıldığında bu durum win-win ya da lose-lose olma ihtimalli bir rulettir.
İşin sportif kısmına baktığımızda Terim’in elinde CL’nin üst katmanlarına giden yolda kullanabileceği önemli bir araç olan 2000 jenerasyonu vardır. Milli takım hocasıyken üzerine titrediği ve GS’ye toplanan(!) bu adamlardan bir 71-72 jenerasyonu oluşturabilir. Kaderin cilvesi odur ki Terim’in zirve yaptığı yıl olan 2000’de doğan çocuklar, yeni bir kariyer zirvesi için hocanın elindeki en önemli enstrümandır.
Her ne kadar genel kurul paranın hesabını sorar dediysek de kulübün finansal bir sıkıntının içinde olduğu gerçeğinden yola çıkarak altyapının ve oradan çıkacak değerlerin önemi günümüzde bir kat daha artmıştır. Mevcut kadronun içine yapılacak altyapı oyuncusu enjeksiyonu ve orta vadede bazı oyuncuların elenmesi ile GS’nin önümüzdeki 10 yılını kurtaracak takımı kurmak Terim’in en büyük hedefi olmalıdır.
Ancak bu şekilde GS en tepelerde tekrar gezmeye başlar ve attan hiç inmeden ve eşeğe binmeden hayatına devam eder…
Herkese akıl, huzur, sıhhat ve spor dolu bir hafta diliyorum…
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: osman.cetin@abcspor.com
twitter: @msdoc78