https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

CORONA GÜNLERİNDE BEŞİKTAŞK

Okunması Gerekenler

CORONA GÜNLERİNDE BEŞİKTAŞK

Gabriel Garcia Marquez’in çok sevdiğim kitabından esinlenerek virüsle yatıp virüsle kalktığımız bu günlerde tatsız tuzsuz derbiye böyle bir başlığı layık gördüm çünkü ancak duyulan aşk ve tutku sayesinde maçı izlerken yaşadığım heyecanı yaşamak mümkündü. İki takımın da taraftarı olmayan birisi içinse ancak uyku ilacı olurdu.

Seyircisiz futbolun gerçekten hiçbir zevki yok. Tabii yaşanan olağanüstü şartları düşününce başka çare de yok ama dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi liglerin ertelenmesi daha doğru bir karar olurdu bence. Sonuçta o sahada oynayan futbolcular ve kenardaki hocalar için de konsantrasyon sağlamak böyle bir ortamda çok zor. Maçın geneline bakınca galibiyete daha yakın olan ve özellikle ikinci yarıdaki oyunuyla daha fazla hak eden Galatasaraydı ama Beşiktaş da bence verdiği mücadeleyle alkışı hak etti. Burada özellikle de son haftalarda sürekli üzerine koyarak giden El Neny’e de ayrı bir parantez açmak isterim. Gökhan Gönül ve Boateng’in sakatlanmaları da Beşiktaş’ın oyun planını çok etkiledi çünkü zaten Galatasaray’a göre daha dar olan kadroda kenardan fazla katkı gelmedi.

Nitekim eğer Ljajic oyuna girdikten sonra daha etkili olabilse, N’Koudou hızını oyun aklıyla birleştirebilse, Boateng direkt forvet oynasa ve Burak bu kadar çok top ezmeseydi galibiyet de söz konusu olabilirdi ama haftalar önce pisi pisine yarıştan koptuktan sonra Beşiktaş’ın hedefi şampiyonluktan ziyade şampiyon olacak takımı belirlemek oldu. Trabzonspor ve Galatasaray karşısında alınan 1’er puan da sanırım sezon sonunda puan tablosunda etkisini gösterecek. Hakem iki takım aleyhine de birtakım hatalar yaptı ama zaten sıkıcı olan maçı daha fazla kesmemek için de elinden gelen çabayı gösterdi.

Türkiye’de yıllardır bütün federasyonları parmağında oynatan ‘yayıncı kuruluş’ belki de liglerin tatil edilmemesinden sorumlu, bilemiyorum. Avrupa’nın pek çok ülkesinde gündüzleri derbi bile oynanırken bizde maçların oynanma saatlerinde federasyonun üzerinde bir güce sahip olan bu kuruluş belki de bu anlamsız tablonun sorumlusu. İnsanların kalabalık yerlerde toplanmasına engel olmak için de yine birtakım ülkelerde olduğu gibi maçın şifresiz yayınlanması da ayrıca doğru olurdu diye düşünüyorum.

Bu hafta çok ses getiren Mesut Bakkal’ın ‘Mesut Bir Adamın Hikayesi’ kitabında değindiği meşhur 1986-1987 sezonunda Denizlispor’lu futbolculara teşvik primi verildiğini itiraf etmesi ve daha da vahimi doping aldıklarını yazması epey ses getirdi. Evet, o yıllarda teşvik primi yasadışı değildi ama hiçbir zaman ahlaki olduğunu savunmak da mümkün değil. Ayrıca doping her dönemde yasaktı ama özellikle o dönemlerde pek test yapılmadığı için futbol dışındaki pek çok spor dalında da oldukça yaygın bir problemdi. Zaten son 35 yıla bakınca bana göre şaibe sıralamasında açık ara birinci sırada olan takım hiç tartışmasız Galatasaray’dır.

Keşke İtalya’nın bile yapabildiği yüzleşmeyi bizler de yapabilseydik ve sürekli sorunları halının altına süpürmek yerine bütün şaibelerin üzerine gidip suçlu olanları cezalandırabilseydik de hak yerini bulabilseydi. Maalesef futbol da adaletsizlikte ülkeyi yansıttığı için ve o cephede Türkiye’de hiçbir ilerleme olmadığı için muhtemelen biz bu filmi daha yıllarca izleriz. Hele ki böylesi olağanüstü gelişmelerin yaşandığı günlerde futbol zaten gündemin alt sıralarında yer almalı ama böyle olağan dışı zamanlar aynı zamanda temizlenme ve arınma fırsatlarıdır. Umarım Türkiye de bir gün bunu başarır ve 31 Mayıs 1987’de evinde saatlerce ağlayan 13 yaşındaki o çocuk gibi başka çocuklar gözyaşı dökmez.

mail: gorkem.isik@abcspor.com

twitter: @gorkem7305

Son Haberler

DEDE-BABA-OĞUL, 3 NESİL MİLLİ FUTBOLCULAR KULÜBÜ

Kuşaklar boyu aynı mesleği yapan aileler vardır. Baba, dede mesleğini devam ettirir, oğlu da babadan devralıp kendi oğluna... Bunu futbola...

Benzer Konular