Spor dendiğinde akla gelen ilk ülke Amerika, ama Çin de son çeyrek asırdaki muhteşem deparıyla, Birleşik Devletler’in ensesine yerleşmiş durumda!..
Özellikle 1980’lerle başlayan ve 90’larda tamamen oturan yeni yapılanmanın meyvesini, 21’nci yüzyılla beraber katlayarak alan Çin, ileriki senelerde Amerika’nın önüne geçerse de kimse şaşırmamalı.
Çin, aslında pek bilinmez ama olimpiyat oyunları ile oldukça erken tanıştı.
Modern olimpiyat oyunlarının ilkine davet almışlar ama, Qing hanedanının hüküm sürdüğü Çin’in o zamanki imparatoru bu davete cevap bile vermemişti.
Daha sonraları oyunlara katılmak hep ülke gündeminde idi ama ilk katılım ancak 1936’da gerçekleşti. 11. Olimpiyat Oyunları’na 69 sporcu ile katıldılar ama madalya kazanamadılar.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında 1948 yılında yapılan 14. Olimpiyat Oyunları’na, ülkede iç savaş yoğun bir şekilde sürerken Çin, 33 sporcu ile katıldı. Ekip zaten sorunlu ve gecikmeli olarak katılabildiği oyunlarda yine sıfır çekmişti.
1949 yılı sonunda Çin Komünist Partisi (ÇKP) ile Ulusal Parti arasındaki uzun iç savaş sonucu ÇKP kazanmış ve Çin Halk Cumhuriyeti kurulmuştu. Ulusal Parti güçleri de Tayvan adasına çekilip orada 1911’de kurulan Çin Cumhuriyeti’nin devamı olduğunu savundukları bir yönetim kurdular.
ABD ve batı dünyası Tayvan’ın yanında yer alınca, Birleşmiş Milletler’de de Çin’i, Tayvan’daki yönetim temsil etmeye başladı.
Taa 1970’lere dek, yani ABD ile araları düzelmeye başlayınca, Çin’in Birleşmiş Milletler’deki, yanında Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ndeki koltuğu da Tayvan’dan Çin Halk Cumhuriyeti’ne geçti ve olimpiyat oyunlarına geri döndüler.
Bundan sonra yapılan 1984 oyunlarına Çin, 224 oyuncu ile katıldı ve 15 altın, 8 gümüş, 9 bronz madalya kazandı ve altın madalya sayısında dördüncü oldu.
Ve 1988 Seul’deki, “sadece” 5 altın sonrası, yeni yapılanma ile her olimpiyat oyunlarında, hep artan bir grafik ve kendi mabedleri Pekin’de yapılan 2008’de, toplamda 100 ve 48 altın madalya ile olimpiyat tarihindeki ilk birincilik!..
Çin kafilesi, 2024 Paris Olimpiyat Oyunları’nda da 40 altın, 27 gümüş ve 24 bronz madalya kazanarak ülke dışında gerçekleştirilen Yaz Olimpiyat Oyunları tarihindeki en iyi performansı sergilemişti.
Çin kafilesinin, 1984’te kazandığı ilk altın madalyadan çok değil sadece 6 Olimpiyat sonrası zirveye çıkması gerçekten takdire şayan.
Zaten onların domine ettiği, başta masa tenisi ve dalış (diving) olmak üzere bazı sporlar vardı ama birçok spor dalında ilk kez yazılan tarih; özellikle 21’nci yüzyıl doğumlu sporcularda madalya patlaması yarattı!..
Yüzmede erkekler 4×100 metre karışık bayrak yarışında, Xu Jiayu, Qin Haiyang, Sun Jiajun ve Pan Zhanle’den oluşan Çin takımı 3:27.46′ lık dereceyle ABD’nin 40 yıllık hakimiyetini sona erdirdiler. Senkronize yüzme, artistik jimnastik ve BMX serbest stil bisiklette de altın kazandılar.
20 yaşındaki Pan Zhanle 100 metre serbest disiplin yarışında, 46.40 ile hem dünya hem de olimpiyat rekoru kırarak zirveye çıkarken, kadınlar tenisinde de şampiyon, 21 yaşındaki Zheng Qinwen oldu. Ve hepsini yazmaya kalksak satırlara sığmaz diğerleri…
Çin neyi değiştirdi de bu kadar başarılı oldu sorusunun cevabı kısaca şu;
1998 Seul’de sadece 5 altın madalya kazanınca, yeni bir düzenlemeye gittiler okullarda. Okullarda derken burası çok önemli!! orta-lise değil, ilkokullarda…
İlkokullardaki beden eğitimi dersleri “branş hocaları” ile verilmeye ve 3 saat zorunlu artı 1 saat de seçmeli hale getirildi. Bölgelerin özellikleri de dikkate alınarak merkezi bir müfredat programı oluşturuldu. Merkezi hükümetin verdiği önemle eyaletler, iller ve belediyeler de bunu uygulamak için çalıştı.
Hem kimin hangi spora yatkın olduğu o yaşlarda tespit edilip dataya giriyor, hem de scout yönü güçlü ve donanımlı hocalarla, “firesiz şekilde” yetenekler heba olmadan sporcu havuzuna dahil ediliyordu.
Antrenman bilimine göre sporcuların yetişmesi için kritik dönemler bizim ülkemizde 14-15 diye görülür ama aslında çok geçtir!.. Bilimsel veriler bunun en geç 9-10 yaş olduğunu belirtir.
Yani genel kas gelişimi, yetenekli olduğu branşa göre çalışmalar daha o yaşlardan tespit edilip yapılmalıdır.
Doğru! eğitim ve sistemin en güzel örneğini, ülkemizin gururu Mete Gazoz’dan da görebiliriz. Hala spor antrenörü olan, okçuluktan gelme bir milli sporcu babanın yanında, tüm kasları gelişsin diye yüzmeye, her iki kolu gelişsin diye basketbola, parmak hassasiyeti ve her iki beyin lobu gelişsin diye piyano eğitimlerine gönderilmiş, pilates ki hala devam ediyor. Mehmet Ergin hocadan da aldığım ek bilgi; pilates ve yüzme okçuluğu en iyi tamamlayan sporlardır.
Kısaca okçuluk eğitimine paralel olarak başlamış diğer sporlar da ve bu uzun vadeli programı yapan devlet değil, eğitimci olan babası. Yani bu çocuk babası gibi okçu olur diye, 3-4 yaşında eline, “sadece” oku-yayı verip salmamışlar sahaya!..
Peki Mete, deneyimli hoca Metin Gazoz’un oğlu olmasa, olimpiyat şampiyonu olup buralara gelebilir miydi? Bu detayları öğrendikten sonra bence hayır!..
Çok da uzatmadan; devletin spora, sporculara verdiği maddi destek, modern tesisler, çocukların küçük yaştan alınıp yetiştirilmesi, disiplinli çalışma (ve sabır), profesoyenellerden pedagojik destek büyük etken. Ancak daha da önemli bir nokta var. Sporun bütün eğitim hayatı ve toplum hayatı içinde önemli bir yeri olması.
Ve bilim-teknoloji-data gibi olmazsa olmazların yanında, maalesef bizim mantaliteye ters ama; bizdeki gibi “yetiştirilmesi gereken yetiştiricilerin”, sırf ahbap çavuş ilişkisi ile değil, cidden işin uzmanı, bir bakışta çocuktaki yeteneği anlayacak scout uzmanı bilirkişilerin direksiyonda olması!..
Nasıl para olmadan akıl, akıl olmadan da para çok bir işe yaramıyor. Burada da bu tüm parametreleri eksiksiz şekilde birleştiremedikten sonra, daha çooook “biz 90 milyon nüfusa rağmen, niye başarılı olamıyoruz” şarkısını söyleriz ülkece…
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: burak.belgen@abcspor.com
twitter: @BurakBelgen