Dün oynanan Trabzonspor-Fenerbahçe maçının, isminin ağırlığınının çok altında kaldığına dair hemen herkes hemfikir olmuş durumda. Oyun, maç boyunca sıkışırken iki takım da yaratıcılık adına hemen hiç varlık gösteremediler. Trabzonspor evrilme süreci içerisinde ve yepyeni bir takım yaratıyor iken, oyunu kendi sahasında kabul edip, ani kontrataklarla gol aramak dışında çareye sahip değildi. Dolayısı ile, taraftarları durumu çok da garipsemedi. Fenerbahçe’nin ise oturmuş kadrosu ile nasıl olup da tüm maç bu derece kısır kaldığına dair pek bir geçerli açıklaması bulunmuyor.
Keza, geçen sene boyunca devam eden yaratıcı oyuncu eksikliğininin, başkan Aziz Yıldırım’ın kişisel olarak çok beğendiği Diego Ribas’ın transferi ile son bulduğu ortak aklın ileri sürdüğü idi. Ancak, Diego Ribas henüz dar alanda ekstra yaratıcılık gösterecek kadar öz güvene ve takım içi entegrasyona sahip değil. Ne orta sahadaki takım arkadaşları, ne de forvet hattındakiler onun oyun stiline henüz alışkın değiller. Dolayısı ile dün gece Trabzon’da Fenerbahçe’nin oyunu oldukça kısıtlı bir çerçevede kaldı. Görünen o ki, ya teknik kadro Diego Ribas’ın takıma alışma sürecini oynayarak atlatmasını bekleyecek, ya da Raul Meireles’in geri dönmesi ile eski oyun düzenine dönüp, ileri uçtaki elemanlarının bireysel becerilerine bel bağlayacak. Üstelik, zaman içerisinde Diego Ribas’ın dar alanlarda etkili olup olmayacağı, ya da takım arkadaşlarına uyum gösterip gösteremeyeceği kesin değil.
Hatırlanacağı üzere bu ilerideki 3’lü, Aykut Kocaman döneminde orta saha merkezden ve kanat beklerinden kimi zamanlar yarım görmekte iken, genelde defansif kurgudaki takımın ani ataklarında etkili olmak üzere görevlendiriliyorlardı. Ersun Yanal döneminde ise, kanat bekleri azami ölçüde ileri kat ederek forvet hattına destek verirken, orta sahadaki 3’lü dönen ve seken ikinci topları toplamak için presle basarak, kaptıkları toplarla ileri uç oyuncularının rakip defansı yerleşmeden yakalamalarını sağlıyorlardı.
İsmail Kartal ise bu 2 oyun sisteminden daha çok Aykut Kocaman’ınkine yakın bir düzeni tercih etmişe benziyor. Topun takımda kalmasını tercih ederek, bolca pas yaptırmak ana oyun felsefelerden biri. Ancak yana ve geriye doğru yapılan paslar ve ağır tempoda seyreden bu oyun yapısının karşısında rakip defansların boş alan bırakmayacağını düşünmek pek güç değil. Dolayısı ile rakip Fenerbahçe’nin üzerine gelmiyorken, ani çıkışlarla aranacak kontra atak sayısı da minimize olmuşken, oyunun bu derece kilitlenmesi normal sonuç oldu.
İsmail Kartal, eğer bu oyun düzenini benimseyeceğini önceden belirlemişse, mutlaka yaz sezonunda Aziz Yıldırım’a açık oyuncusu takviyesi yapılması konusunda ikna etmeliydi. Zaten, Aydın Karabulut’un transferini son 2 günde istediğini, fakat bunun gerçekleşememiş olduğu basında çıkmıştı. Bire birde rakip defans oyuncularını ekarte edecek ve çalım atabilen, sıfıra inen ya da içeri kat eden açık oyuncunuz olmadan, oyunun sıkıştığı anlarda hiçbir maçta bu engeli kolay aşamazsınız!
Bu bilinen bir gerçek ki, dünyanın en pahalı oyuncuları artık açık/forvet oyuncuları. Bu eksiklik şu anlık Fenerbahçe’yi bekleyen en büyük tehlike ve Aziz Yıldırım’ın tahmin ettiğinden daha büyük bir sorun. Düşünürsek, dünyada 4-3-3’ü benimseyen, fakat elinde açık oyuncusu bulundurmayan tek takım Fenerbahçe olabilir. Kuyt , Emenike ve Sow, forvet olarak da oynayabilecek santrafor patentli oyuncular. Açık oyuncusunun ise bambaşka bir kavram olduğunu biliyoruz. Ersun Yanal’ın istifası sonrası yapılan açıklamalardan öğrendiğimiz kadarı ile hoca, Eskişehirspor’dan Erkan Zengin’in transferini istemiş, ancak Aziz Yıldırım’dan ret cevabı almış.
Aziz Bey, ‘Bana bu oyuncuyu nerede ve kimin yerine oynatacağını açıklayamadı, ben de hayır dedim’ ‘Bizim elimizdeki adamlardan daha mı iyi?’ şeklindeki çıkışlarıyla Fenerbahçe’nin önündeki en büyük sorunu anlayamamışa benziyor. Keza, Fenerbahçe’nin ileri uç adamlarının hiçbiri açık oyuncusu değil ve bire birde rakip takımın beklerini geçecek kenar oyuncularına sahip değilseniz kapalı defanslarını açmak için uzaktan şut ve duran toptan başka tercihiniz kalmaz. Ersun Yanal orta saha elemanlarına pres yaptırarak kazanılan toplarla ve atılan uzun ve ani paslarla bu problemi avantaja dönüştürdü; ancak onun bu çözümü olmaksızın Fenerbahçe kadrosu sorunlu bir yapıda bulunuyor.
Her iki teknik direktörün de başkanda transfer olarak açık oyuncusu istemesi en azından biraz kendisini şüpheye düşürseydi, Aziz Bey, aynı zamanda Emenike ve Sow’un kendilerinin yerini tehdit eden kimse olmadığından yaşadıkları formsuzluğun da önüne geçmiş olacaktı. Bu oyuncuların aşırı rahatlığı ve zigzag etmesi kuvvetle ihtimal olan form durumlar Fenerbahçe için diğer bir büyük sorun. Futbol 11 kişiyel oynanan bir oyun. Ancak 24-25 kişilik kadrolara sahip olunmasının sebebi, kötü olanların kulübede oturması, iyi olanların oynaması için değil, daha çok, aşağı yukarı iki aynı düzeydeki oyuncudan daha sağlıklı ve daha formda olanının oynaması üzerine kurlu anlayışın başarıyı getirdiğinin artık biliniyor olması. Yedek kulübesinden gelip fark yaratacak oyuncunuz yoksa, ya da az sayıda ise, uzun vadede büyük sorunlar yaşayacağınızı ön görmek kahinlik sayılmaz. Hem oynayan oyuncunun formu zamanla düşecektir hem de pozisyonu olmayan yerde mecburen oynayacak olanlar takımın performansını aşağıya çekecektir. Hele ki, Afrika Kupası gibi bir gerçek yaklaşıyorken, bizce transfer yapılmamasının mutlaka olumsuz getirileri olacaktır.
Bizim önerimiz, Fenerbahçe’nin elinde kanat oyuncusu bulunmadığı açık bir gerçek ise ve iki hücum özellikli bek ile kaliteli bir 10 numaraya sahip iken, sistemin 4-3-1-2 olarak seçilmesi. Bu sayede, hem ilerideki 4 uç oyuncusunu 2 pozisyon için ekonomik kullanmış olur, hem de güçlü olduğunuz orta sahada 1 oyuncu daha fazla bulundurarak oyunu domine edebilirsiniz. Diğer yandan da, Diego Ribas’ın düşük defansif özelliklerinin neden olabileceği defansif kırılganlı da bertaraf etmiş olursunuz. Dolayısı ile, orta saha merkezde Topal – Meireles – Emre – Diego Ribas şeklinde bir baklava düzeni bizce şu anda gözüken en mantıklı çözüm.
Kadrosunda benzer kimya ve denge sorunları yaşayan Louis Van Gaal, bu haftaki QPR maçında Manchester United’ı bu düzende oynatarak takımındaki sorunları önemli derecede yok etti. Orta alandaki baklava düzeni ya da 4-3-1-2 /4-1-3-2, futboldaki en sağlam ve en dengeli oyun düzenlerinden. Eğer elinizde 3’lü defans oynamak için gerekli stoper tipleri ya da 4-3-3 için gereken açıklar bulunmuyorsa, her zaman sığınılacak en güvenli limanlardan biri. Ayrıca bu sistemde Dirk Kuyt, hem ileri ikiliyi Webo ile beraber yedeklerken, bir diğer yandan da, takımda yedeği olmayan tek oyuncu olan Gökhan Gönül’ün görevini de, aynı Hollanda Milli Takımı’nda yaptığı üzere, o olmadığı zamanlarda hücum beki olarak oynayarak üstlenebilir.
Trabzonspor açısından bakarsak ise, gelecek oldukça açık gözüküyor. Şu an için henüz takım içerisinde kimin nerde oynayacağı pek açık değilken, zamanla gözükecek ki, Halilhodzic’in elinde oldukça alternatifli bir kadro bulunuyor. Bosingwa’nın sağ beke, Oscar Cardozo’nun santrafora geçeği dünkü kadroya, stoperde de Aykut Demir ve Mustafa Yumlu dahil olacak. Avraam Papadopoulos ise bence eldeki en iyi stoper ve uzun vadede Essaid Belkalem’i kesecek. Sol bekte İshak Doğan’ın dışında, 10 numaraya Özer Hurmacı ve 8 numaraya da Soner Aydoğdu önemli alternatifler sunabilecek kalitede oyuncular.
Sefa Yılmaz’ın dışında Serdar Gürler de sağ açıkta oynamaya başladığında Vahid hocanın önyargılarını kıracak kadar yetenekli bir oyuncu. Keza, dün sağ açık olarak başlayan Fatih Atik Guingamp’dan bildiğimiz, oldukça sıradan bir isim. Hoca kendisini Fransa’dan tanıyor olsa da, Fatih, kariyerinin tek yılı dışında, geri kalanını Tours ve Boulogne formalarıyla 2.ligde geçirdi. Asla Trabzonspor’un oyuncusu olduğuna, özellikle de Sefa Yılmaz ve Serdar Gürler’den daha iyi olduğuna inanmıyoruz. Ancak görünen o ki, ara transfer döneminde Emre Güral ‘a yol görünebilir. Çünkü, Deniz Yılmaz’ın sakatlıktan dönmesi ile birlikte hücum hattında opsiyonlar oldukça çoğalacak.
Vahid Hoca, hemen herkesin bildiği üzere takımını defansif olarak son derece üst bir seviyeye zaman içerisinde çekecektir. Trabzonspor, oldukça zor gol yiyen ve takım olarak hareket eden bir takıma dönüşürken, ileride Waris Majeed ve Oscar Cardozo takımın gol yükünü çekebilecek kalitede oyuncular. İçerideki maçlarda Cardozo iyi beslendiği takdirde çuvalla gol atabilecek kapasitede bir oyuncu. Üstelik dar alanda şapkadan tavşan çıkararak da beklenmedik golleri çok sayıda atabiliyor. O markaj altındayken veya deplasmanlarda ise, Waris Majeed esas rolü üstlenebilecek seviyede, son derece kabiliyetli bir santrafor/forvet. Gana Milli Takımı’nın uzun vadede en büyük ümidi olan santraforu. İlerideki 3 pozisyonda da kullanılabilir olmasının yanında, patlayıcı kuvveti ve sürati ile de son derece tehlikeli bir oyuncu. Mustapha Yatabare ise tamamlayıcı forvet rolünü üstlenecek kalitede bir oyuncu. O da Waris gibi ilerideki 3 pozisyonda birden oynayabiliyorken, ayırca kafa toplarında da oldukça tehlikeli bir golcü. Dolayısı ile, Trabzonspor adına, bu geniş kadro yapısından ümitli olmamak elde değil.