Para mutluluk satın almaz ama mutsuzluk giderebilir diyor..
Alfred Hitchcock’un Sapık adlı başyapıtından aklımda kalan bir replikdir bu..
Mutsuzluk gidermek için gönül verdiğin futbol takımına başkan olmak kağıt üstünde fena bir fikir gibi durmuyor ama mutsuzluğunu 5’e-10’a katlama gibi bir riski de içinde barındırıyor. Ali Koç belli ki mutsuz. Kelepir fiyata bir İngiliz kulübü satın almak daha iyi bir fikir bence, istifaya da davet edilme ihtimalin yok.
Ben izlemedim yayını, başkan olduğum sürece bu takımı şampiyon yapmayacaklar demiş, kısmen haklı olabilir, Deniz Türüç’le, Cisse’yle, Lemos’la, Sangare’yle falan şampiyon zaten olamazdın ama bu sezon olabilirsin ara transferi pas geçmezsen, bir Fred’e bağımlısın ve bugün yine yok sahada ama rakip İstanbul, bu maçı Fred’siz de alırsın..
Osayi de yok, Kahveci de yok, Djiku da yok diyeceksiniz, Djiku önemli bir adam, Mert’i de 90 dakika görmek istiyordum o da şerrin hayrı mahiyetinde bir durum.
İsmail Kartal’ın en büyük iki sorunu bu zaten, ikinci bir taktiği yok ve kulübeden faydalanmıyor ki kulübe milli oyuncularla dolu.
Zor geçmesini düşünmediğim bir maçtı, klasik önde baskıyla başladı Fenerbahçe hatta 3.dakikada Dzeko çok basit bir golü kaçırdı ama bir kaç dakika sonra Cengiz göstere göstere uzaktan füzeyi yolladı ve Fenerbahçe çok erken skoru buldu.
Ne olduğunu anlayamayan İstanbulspor yaklaşık 10 dakika bocaladı, defanstan pasla çıkmaya çalışıyorlar falan, o ara maçı koparabilirdi Fenerbahçe ama beceriksiz vuruşlar, orta sahadaki yanlış pas tercihleri çok pozisyon harcandı. İlk 20 maçın 1.bolümü olsun..
İlk yarının 2.bölümüne geleyim, İstanbulspor yetenek fukarası bir takım değil, defansı bozuk bir takım, orta sahası da yumuşak bir takım, toparlanıp kaleyi yoklamaya başladılar. Ki ben Livaković’e hiç güvenmiyorum defans arkasına adam kaçıran takımlara karşı bugün gününde olsa da böyle bu durum var; İstanbulspor’lu oyuncular Fenerbahçe ceza sahası çevresinde çok rahat ikiye birler yapmaya başladılar ve 30’da Cengiz’in kaptırdığı bir topta da skoru buldular ve Livaković yine çizgide kaldı..
3. Bölüme geçeyim. Bu gol maçı zora sokabilecek bir goldü, son 15 dakikada Fenerbahçe 3 gol bulacak deseler inanmazdım ama golün 1 dakika sonrasında bir önde baskı golü buldu Fenerbahçe Cengiz’le ve maç içinde bir türlü 2 farkı yakalayıp maçı koparamayan Fenerbahçe skoru 3 farka taşıdı. Cengiz’den yine muhteşem bir füze ve arkasından Mert’i kaçırdığı pozisyonda Dzeko’nun klas plasesi ve enteresan bir ilk yarı ve enteresan bir skor oldu..
Bugün İsmail’e biraz alıcı gözüyle baktım, çok çalışkan, çok mücadeleci ama çok panik, kritik yerlerdeki her kararı yanlış. Fenerbahçe’nin daha iyisine ihtiyacı var, 100 maça çıksam 100’ünde de Crespo’yu oynatırım..
Bir diğer dikkatimi çeken de Tadić oldu, çok etkisizdi..
Ikinci yarı da Cengiz’in şahane golüyle başladı ve maç tamamen artık prestij ve istatistik maçına döndü, 63.dakikada bir de penaltı kazandı ama Tadić penguen style gelerek vurduğu penaltıyı yine kaçırdı..
Bunun muhabbetini yaptık daha evvel, kariyerindeki penaltı başarı yüzdesi Messi’den yüksek, Dzeko’nun yüzde 50, Tadić 80 üstü. Szymañski’nin hiç golü yok, hiç de atmamış. Penaltı işi biraz da psikoloji işi, şüphen varsa atamazsın bu sezon özgüveni yerinde değil gibi ve bence kaçırmaya da devam edecek..
Aslında bu maçın o dakikasında Tadić’in sahada olmaması lazımdı, Emre, King ve Batsuhayi’nin süre alması lazımdı, Tadić’in de dinlenmesi lazımdı..
Fenerbahçe’nin kazanmasını beklediğimiz bir maçtı, skor biraz sürpriz oldu. Maçın önemi ilk yarıyı lider bitirmekti ve bunu başardı. Skor haricinde Fenerbahçe’nin Cengiz’e, Cengiz’in de morale ihtiyacı vardı, bugün Cengiz muhteşem bir performans sergiledi, hiç gol kaçırmadı, gole aç bir vaziyette acımasızca hep daha fazlasını istedi, Cengo Cengaver..
mail: bruno.monte@abcspor.com
twitter: @BrunoMonte1907