Dün akşamki maçın en önemli benim tarafı Cocu (aktif zamanı) / Koeman (aktif zamanı) /Ersun hocanın karşılaştırılması idi. Şimdi transfer sezonu başlayacak ve herşey değişecek. Bu üçlünün yönetimindeki başarıları ile sondan ikinci Fenerbahçe’leri karşılaştırmak için güzel fırsat oldu. Lig yarı yılda bitiyorsa küme düşen bir takımın başındaki 3 hoca. Aman hemen başlamayalım. Ersun’un ne günahı var falan diye. Alınmayan her puanda hepsinin kabahati var. Ölmüşe duadan başkası okunmaz diyerek ilk ikiyi hızlıca geçelim:
Cocu: Şampiyon bir takımın hocası olarak geldi. İlk geldiği zamanlarda oynattığı topu beğenmedik diyemeyiz. Taaaki, Souza, Guiliano satılıp yerine başkaları alınıncaya kadar. O sırada Cocu ışığı gördü. Sonra ışık biraz büyüdü ve yallah.
Koeman: Aynı kadro ile “hayatının” fırsatını yaşadı. Biraz kalp masajı ile takımı diriltti, sonra takımının başında olmayacağını anladı, rölantiye aldı, bu mallarla ben mi uğraşacağım dedi.
Gelelim Ersun hocaya.. Nereye geldiğini hem biliyordu hemde çok isteyerek geldi. Olmayacak olan oldu. Dünki maç en önemli maçı idi. Derli toplu bir takım olan Antalyaspor ile karşılaştık. Ve yine dünyanın en sıkıcı maçını izledik. Ersun Hocanın etkileri bu aynı kadroda belli oluyordu, bunlar:
Önde basmak
Şut çekmek
Antalyaspor hücuma çıkarken faulle durdurmak
Bekleri ileride kullanmak
Tüm bunlar aynı oyuncu kadrosu ile yapılmış güzel dokunuşlardı. Ama:
Şutların kaleyi bulamaması ( hele Ayew’in bir vuruşunda yaptığı ağız açarak bağırma sahnesi var, sanırsın direği yaladı, bayağı iki adam boyu farkla gitti)
Slimani oyuna koyulduktan sonra Cocu dönemi gibi yararlanmaya çalışma
Roman’ın faulsüz durdurabileceği pozisyonlarda kırmızı görmesi ( Ersun hoca adım gibi biliyorum, yaptığına kızmamıştır, bu onun oyun stili, ama içinden “a be davar vur dedik öldürdün” demiştir.)
Yani lafın özeti şu, bu topçularla olmuyor. Olmayacakta. Karar anı. Ersun hoca için planlama zamanı.. Maç sonu düşündüm enson Fenerbahçe’de hangi topçuya vurdumduymaz demiştim diye, aklıma Baroni geldi. Ne küfür ederdik kendisine. Ama Broni dediğin adam 133 lig maçında 18 gol, 13 asist ile oynadığını hep unuttuk. Dünkü maç 82. Dakika Slimani’ye top atılıyor, taç çizgisi yanında, hiçbir tehdit yok, topu taça çıkarttı, durdurayım derken. Sonra da alkış. Ben bu alkışa da uyuz oluyorum. Neyse sinirlerimizi germenin anlamı yok. Guus Hiddink’in çok güzel bir lafı var:
“Sanılan aksine yıldız futbolcularla çalışmak zor değildir. Asıl zor olan kendini yıldız sananlarla çalışmaktır.”
Bayıldım bu lafa. Bu lafa istinaden ben olsam :
Nargileciler grubunu yollarım ( Slimani, Benzia, Ayew, Aatif, Dirar)
Öz Fenerliler grubunu af ederim ( Volkan Demirel)
Gençleri tutarım: Ozan Tufan, Barış, Ferdi, Elif.
Ve birkaç transferle, ama hızlıca, takımı hazırlar, ikinci yarıyı ilk 5 de bitiririm.
Bu arada Comoli konusu zor bir konu. Başarısız olduğu net ama başkanın hak verdiği de net. Son konuşmasından anlaşılan bu. Göreceğiz. Transferleri ve satışları o yapacak belli. Bekleyelim. İyi sattığı net, iyi satın almadığı de net. Ama bu sefer Ersun hoca al diyecek o da net! Volkan Ballı hamlesi ile Comoli beklentileri azaldı. İyi satsın ve Ersun’un istediklerini alsın yeterli.
Haydi sağlıcakla
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: yakup.borekcioglu@abcspor.com
twitter: @Yborekcioglu