İlk yarının resmen sonlandığı bu akşamki Beşiktaş maçıyla birlikte, zirvede üç büyüklerin kümelendiği klasik bir tablo ortaya çıktı. Beşiktaş’ı bu tabloda dezavantajlı kılan faktör kendi sahasında (aslında en zor deplasmanı sayılabilecek Olimpiyat Stadı) oynadığı iki derbiyi de kaybetmiş olması ve üzerinde rakip sahada oynayacağı Fenerbahçe ve Galatasaray maçlarında derbi kazanamama baskısını hissedecek olmasıdır.
Ben burada çok da umutsuz değilim çünkü Beşiktaş rakip sahada üzerine gelen rakiplere karşı özellikle de savunması iyi bir günündeyse Gökhan-Olcay ve Kerim gibi hızlı adamların kanatlardan ve ortadan besleyeceği Demba Ba’yla şansı olabileceğini düşünüyorum. Bu gece de az seyirci ve kötü zemine karşın Olimpiyat Stadı’nın yaydığı o negatif enerji yerine, kaleci Tolga’nın da dediği gibi başka hangi stat olursa olsun Beşiktaş için kötünün iyisidir! Üstelik ben bunu kombine kart almış bir taraftar olarak söylüyorum.
Bu arada bu yıl Dünya Kupası nedeniyle mi bilmiyorum ama yıllardır eleştirdiğim Ağustos’un ilk haftası başlayan ve bazı şehirlerde aşırı sıcaklardan futbolculara baygınlık geçirten lig fikstürü bu sezonda ileri alındı ve yine saçma bir şekilde bir ay ve hatta daha da uzun sürebilen ve yabancı futbolcuları hoş tutmak için Noel zamanı başlayan yarıyıl tatili de bu yıl kısa kesildi. Umarım gelecek yıl da böyle devam eder.
Gelelim maça.. Beşiktaş pek çok maçta olduğu gibi yine ilk yarıyı cömertçe çöpe attı. Koskoca 45 dakikada Gökhan Töre’nin kişisel çabalarıyla yaratmaya çalıştığı 1-2 pozisyon dışında kayda değer hiçbir fırsatın yaşanmadığı sürede, Beşiktaş rakibe de pek ciddi bir pozisyon vermedi. İkinci yarının başlamasıyla herhalde iki takım da oynadıkları futboldan utanıp bir silkindiler ve maç hareketlendi.
Kerim Frei – Oğuzhan değişikliği çok olumluydu ve sonuca da hemen yansıdı çünkü Kerim’in zorladığı pozisyonda kazanılan frikikte Demba Ba’nın yaptığı vuruş çok ustacaydı ve kilidi açtı. Ondan sonraki bölümde oyuna tamamen hakim olan Beşiktaş özellikle de ikinci golden sonra çok rahat farkı daha da açabilirdi ama kanatlardan bu kadar hızlı ve rahat inebilen takımda kötü ortalar ve son vuruşlarda aynı beceri olmayınca son dakikalar genelde Beşiktaş maçlarında yaşanan stresin aksine rahat ama kaçan fırsatlara hayıflanmayla geçti.
Pedro Franco’nun maçın bitimine üç dakika kala gördüğü kırmızı kart ise bir Beşiktaş klasiği oldu ve kırmızı kart rekoruna koştuğu sezonda bu maçı da boş geçmemiş oldu. Beşiktaş bugün kesinlikle yenileceği bir futbol oynamadı ama ilk yarı ortaya konulan oyun büyük bir hayal kırıklığıydı. Gençlerbirliği ise ileri uçta özellikle Stancu’nun eksikliğini çok hissetti ve maçın hiçbir bölümünde kazanabilecek izlenimi vermedi bana göre.
Devre arasında yapılan transferlere bakınca, hepsinin isabetli olduğunu düşünüyorum. Opare sağbekte Serdar’ın ağırlığına çare olabilir ama deneyim azlığı ve Türkiye’deki hakemlerin kart konusundaki cömertliği sıkıntı yaratabilir. Yine de hızı ve çevikliğiyle ikinci bir Recep Çetin olabilir, tabii daha kontrollü olanı tercih sebebidir. Milosevic de Sivok’un ayrılmasından sonra yeteneği ve kalıbıyla defansta önemli katkı sağlayabilir ama ben Atınç’a da kesinlikle şans verilmesi gerektiğini ve Beşiktaş’ın geleceğinde önemli bir yeri olabileceğini düşünüyorum.
Tolgay Arslan da Gökhan, Olcay, Oğuzhan ve Kerim gibi genç gurbetçi futbolcuların içinde ciddi bir forma mücadelesi verecek ve bence kadro derinliğine katkı sağlayacak. Oğuzhan’daki düşüş son haftalarda çok belirgin ve böyle giderse Sosa’nın sakat olmadığı hiçbir dönemde forma yüzü göremez! Üzülüyorum çünkü Oğuzhan’da çok büyük bir yetenek, yumuşak bileklere sahip kafasıyla oynayan bir futbolcu olduğunu görüyorum ve bunu sahaya yansıtamaması hem Beşiktaş, hem de Türk futbolu için bir kayıp. Motta’yı bu yıl geçen seneki formunun çok altında görüyorum ve İsmail eğer kendisinde olduğunu bildiğim potansiyeli tekrar sahaya yansıtırsa formayı kapar.
Sonuç olarak gençleştirme operasyonuna devam edip zeki, çevik ve heyecanlı bir kadroyu bütçeyi aşırı zorlamadan kurmaya çalışan yönetim ve Bilic, stadın olmadığı bu sezonda hiç de fena gitmiyorlar. Ancak derbi maçlarda ortaya çıkan deneyim eksikliği ve soğukkanlılığı koruyamama hastalığına da çare bulunursa kadro değeri GS ve FB’nin çok altında olan Beşiktaş bu yarışı enerjisi, arkadaşlığı ve başarıya açlığıyla sonuna kadar zorlayacak gibi görünüyor.