Erol Hoca Fenerbahçe’ye imza attıktan sonra verdiği ilk demeçte şöyle konuştu : ”Bundan sonra ben değil biz diyeceğiz”. Bu çok güzel bir mesajdı. Takım birlikteliğine vurgu yapıyordu. Beraber düşünmeye , birbiri için mücadele etmeye,saha içinde birlikte hareket etmeye belli ki çok önem veriyordu. Şu ana kadar geçen ilk 4 haftada takıma vurduğu damga da bu Erol Hoca’nın. Beraber hareket eden bir takım. Ben değil biz diyen bir oyuncular topluluğu.
İşte tam da bunu gösteren , takım halinde yapılan bir önalan baskısıyla başladı oyuna Fenerbahçe. Kısmen başarılı da oldu. Rakibe çok top kaybı yaptırıldı. Ancak bunları yine pozisyona çevirmekte zorlandık. Elbette Sosa’nın devreye girmesi ve Samatta’nın takıma dahil olmasıyla bir ”tık” daha iyiydik ancak Thiam’ın bir türlü etkili olamaması, Valencia’nın çalışkanlığına rağmen Rodriguez’vari son top-son vuruş eksiklikleri, bir de tahmin ettiğimden daha fazla kapanan Karagümrük’e karşı Ozan’ın dar alanda sıkışması hücum zenginliğini azalttı. Çalım atan, adam eksilten oyuncu olmaması yine göze çarptı.
Diğer tarafa baktığımızda ilk yarı yine takım savunması iyiydi. Rakibe alan bırakılmadı. Erken kazanıldı toplar. Yardımlaşma üst düzeydeydi. Caner-Gökhan tempolu, Tisserand-Lemos dengeliydi. Gustavo da geçen hafta kaldığı yerden devam ediyordu. İlk 45 dakikada net bir pozisyonu yoktu rakibin.
Sonra nedense 45-60 arası topu rakibe bıraktık. Belki yine o bölümde Altay’a iş düşmedi ama oyun giderek Karagümrük’e dönüyordu. İşte o sırada Karagümrük hocası oyuncu değişikliği yaptı ve hareketli açıklar Darri ve Salibur’u oyundan aldı. Oysa her ikisi bizi oldukça zorluyorlardı. Yerlerine ise artık tempoları düşen Aatıf ve Jimmy Durmaz’ı aldı. Belki sonlara doğru Jimmy etkili gözüktü Fenerbahçe eksik kalınca ama bence bu değişiklik oyunu tekrar Fenerbahçe’ye çevirdi. Zaten hemen arkasından topa giderek daha fazla sahip olarak Sosa- Samatta ikilisi ile çok üst düzey bir gol attık. Bu gol sonrası akıllı oynayarak maçı rahatça hatta daha da farklı şekilde bitirebilirdik.
Maalesef talihsiz bir penaltı ile oyun tekrar rakibe döndü. Tolga’nın kaptırdığı toplar, akıllı kontralara çıkamamamız ve daha sonra Lemos’un Szabo’dan yediği depar sonrası yaptığı 2. penaltı ile neredeyse bir çuval incir berbat olacaktı. Neyse ki giderek büyüyen Altay sahneye çıktı. Giden maçı aldı. Takıma, arkadaşlarına, camiaya, taraftara büyük moral verdi. Milli maç arasına hepimizin huzur içinde girmesini sağladı.
Penaltıları konuşurken de hakemlerle ilgili iki çift laf etmeden geçmeyeyim. Öncelikle ikisi de penaltı bence lafım yok ama ilk sorum Yaşar Kemal Uğurlu’ya. ”Yaşar Hoca’m ilk penaltıda sırtı dönük oyuncuya eli verdin, eyvallah, eli doğal pozisyonda değil. Peki geçen sezon Antalya maçımızda Isla’nın ortasında yüzü dönük oyuncunun elle kesmesine niye vermedin penaltıyı? Kadiköy’de yenilip belki de ligdeki en büyük darbeyi almamıza sebep oldun?”
Ancak esas lafım VAR hakemi Serkan Tokat’a.”Serkan Hoca’m şimdiye kadar çok az Fenerbahçe maçı yönettin, hepsinde doğradın Fenerbahçe’yi. Artık sahada değil VAR’da Fenerbahçe aleyhine çalışıyorsun. Bugün ilk penaltıda Yaşar Kemal Hoca’yı uyardın. Peki geçen sezon Alanya maçında ne yapıyordun VAR başında. Son dakikada Mustafa Pektemek’in smacını görmedin mi? Neden Ümit Öztürk’ü uyarmadın o gün? Aynı gün Altay’ın ayağı çizginin 2 cm önünde diye Alanya’nın penaltısını tekrarlatmıştın. Bugün de almışsındır 2.penaltıyı büyüteç altına. Çok istemişsindir tekrarlatmayı ama olmadı.”
O yüzden Serkan Tokat ve onun gibilerden rica ediyorum. Bu sezon ”biz” diyen bir Fenerbahçe var. İyi oynar, kötü oynar. Kazanır ya da kaybeder. Lütfen sizler müdahil olmayın bu işe. Bırakın hakederse kazansın Fenerbahçe şampiyonluğu. Haketmiyorsa da yine başarısız olsun. ”Biz” bu sezon çok inandık, çok istiyoruz.
Siz gölge etmeyin hocam, hepinizden rica ediyoruz.
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72