Haftanın bütün yorgunluğunun üzerine Cuma akşamı İstanbul’da medeniyetin en son ulaştığı noktalardan bir tanesi olan Başakşehir stadına girdiğimde başlama düdüğü yeni çalmıştı ve dışarıda hala yüzlerce insan bekliyordu. Taraftar yine coşkuluydu, takım coşkuluydu amma velakin Kasımpaşa da aynı Antalya gibi gazlı çıkmıştı maça. Düşünüyorum acaba karşımıza çıkan bu takımlardaki ekstra direnç ve azim nereden geliyor? Futbol oynayanlar bilir, bazen karşınızdaki takım iyi oynadıkça siz de şevke gelirsiniz ve potansiyelinizin maksimumuna çıkarsınız. Beşiktaş’ın kötü oynuyor diye eleştirilen rakipleri ise oynadıkları maçlarda herhalde karşılarındaki takımı bayıltarak puanları topluyorlar diye tahmin ediyorum. Onlar bayıltırken biz de herhalde ayıltıyoruz.
Bu sezon ilk defa bir maçta 3 golü kalesinde gören Beşiktaş’ta savunmada Ersan’ın yokluğu hissedildi. Milosevic çok kötüydü diyemeyeceğim ama kendine güvenli olmadığı ve maç eksiği her halinden belliydi. İsmail bugün afyon yutmuş gibiydi, ne hücumda ne de savunmada ne yapmaya çalıştığını çözemedim. Beck de çok iyi bir ilk yarının ardından ikinci yarıda aksadı. Yani, dolayısıyla hücumda yine göz dolduran ve üç gol atan takım savunmada rakibin yakaladığı biri 30 metreden şut olmak üzere bütün net pozisyonları içeri alma başarısını gösterdi ve Samet Aybaba’lı adrenalin bağımlısı günlere bizi geri götürdü. Bu maçtan önce 10 gol atıp sadece 5 gol yiyen Kasımpaşa’ya 3 gol atmak elbette ki bardağın dolu tarafı. Ancak savunmayı sağlam yapamadığın sürece sadece izleyenlere zevk verip böyle tek puanla, hatta bazen puansız evin yolunu tutarsın. Bugün de son dakikadaki penaltı golü diğer bir bardağin dolu tarafı gibi oldu ama ikisini toplayınca yine bir tam etmedi. Sanırım gece geç saatte yazınca benim de matematik mantığım Devlet Bahçeli gibi çalışmaya başladı, mazur görün.
Şenol Güneş’in artık bu Töre-Quaresma ikilemini çözmesi gerekiyor. Quaresma’nın riskli bir transfer olduğunu baştan beri biliyoruz ve geçen senenin yıldızı Gökhan’daki düşüşü de görüyoruz. Bu kadar yoğun maç trafiğinde ikisine de ihtiyaç olacaktır ama ikisi de yedek kalmaktan mutsuz oluyor. Hocanın burada ikisini de motive etmesi gerekiyor. Necip verdiği yanlış alarmın ardından bu maçta özüne dönmüş gibiydi, pek suya sabuna dokunmayıp bol yan pas yaptı ve bir de sarı kart gördü. Sosa’nın Gomez’e attığı ara pas ve Süper Mario’nun vuruşu çok kaliteliydi. Ayrıca bugün Kasımpaşa savunması ve kalecisi üç gol yemelerine rağmen gayet diri ve mücadeleciydi. Rıza hoca sağlam tekrar bir ekip yaratmış ve bir kez daha Beşiktaş’ın canını yaktı. 46 kez İsviçre milli takımının formasını giyen ve kariyerinde Basel ve B.Leverkusen gibi takımlar bulunan 27 yaşındaki Eren Derdiyok da klasını sergiledi.
Sonuç olarak tıklım tıklım tribünler çoğu kez olduğu gibi yine Beşiktaş’a yaramadı ve iki puan gitti. Yalnız alınan bir puan hele ki sürekli geriden geldiği ve son golünü de son dakikada attığı düşünülürse aynı Lokomotiv Moskova maçında olduğu gibi çok kıymetli olabilir. Zaten öyle dört puan fark falan bize göre şeyler değil. Ayrıca nemize lazım, yayıncı kuruluşu da şimdiden 2003-2004 sezonundaki gibi huzursuz etmeye gerek yok. Beşiktaş dediğin adamı hop oturtup hop kaldırır, kızgın kumlardan serin sulara fırlatıp aynı maçın içinde bile cenneti ve cehennemi yaşatabilir. Bizler de o vaat edilmiş kutsal toprak olan şampiyonluğu beklerken daha ne yürek çarpıntıları ve heyecanlar yaşayacağız, düşünmesi bile bir sonraki maçın hayalini kurduruyor. Bu yüzden de biz Beşiktaşlılar iflah olmaz bir aşkla ve artan bir şevkle ‘hep destek, tam destek’ diyoruz.
mail : gorkem.isik@abcspor.com
twitter : @saturnocontro3