Galatasaray’ın maçı kazanması için birçok şeyin bir araya gelmesi lazımdı ama olmazsa olmazı çok iyi başlamak, rakip maça ısınıp savunmasını sertleştirmeden skor avantajını yakalayıp çift hanelere çıkartmaktı. Belki o zaman Cuma günü kadınlarda Ekaterinburg karşısında alınan zaferin bir tekrarını Palau Blaugrana’da da gerçekleştirebilirlerdi.
Maça da tam istedikleri gibi 9-0 başladılar, hatta bu sayı farkı ara sıra azalsa da maçın hiçbir dakikası 4 sayının altına düşmedi ve periyod 21-14 sarı-kırmızlıların üstünlüğüyle sona erdi.
2.periyoda baskı yaparak başlayacağı belli Barca karşısında 2.çeyreğin başında direnip farkı korusa da, sonrasında güçleri yetmedi ve Katalanlar ilk kez bitime 38 saniye kala öne geçebildikleri maçta devreyi 35-33 geride kapamalarına rağmen temsilcimizin burnuna kadar yanaştılar.
Ama ilk devre sonunda skorun kapanmasından çok daha önemli birşey geldi temsilcimizin başına; Takımın en önemli yıldızı Arroyo’nun sakatlanması!
Hem Carlos’un yokluğu, hem artan savunma dirençleri ve seyirci baskısı, hem de özellikle iki Yunan hakemin ard arda kıyakları ile Katalanlar 3.çeyrekte sazı tamamen ellerine alıp, son periyoda da 10 sayı farkla önde girdiler.
Maç da zaten daha 10 dakika kalmasına rağmen resmi olarak olmasa da bu çeyreğin sonunda bitmiş oldu.
İlk periyodda bulduğumuz 21 sayı normalin üstündeydi ve düz mantıkla Barca gibi savunma takımına karşı deplasmanda 21×4’den 84 sayı bulamayacağımıza göre bunun böyle gitmeyeceği belliydi kabul ve diğer iki çeyrekte atılan 14’er sayılar da makuldu yani bekleniyordu ama 3.çeyrekte yenen 26 sayı fişi çeken en önemli etkendi diyebiliriz. Sarı kırmızılılar rakiplerinden kalite olarak en az bir level düşük de olsalar bir çeyrekte 26 sayı yiyecek bir takım değiller!
Tabii ki takımın açık ara en önemli hücum silahı, sadece hücum değil hem tecrübe hem kalite hem de oyun zekası ile en önemli dişlisinin sakatlanarak çıkması da bu farkın açılmasındaki diğer önemli etken, belki de onsuz dezorganize hücum setleri sonrası verilen ribaundlar ve kaptırılan toplar yenen 26 sayının tetikçisiydi.
Benim hiç umudum yoktu ama yine de son periyot 2-3 basketle maça tekrardan ortak olur muyuz hayaliyle girmişken, ne olduğunu bile anlayamadan 2 dakika içinde hücumda 0 çekip yenen 11 sayıyla fark 21’e çıktı ve maç resmi olarak da bitmiş oldu!
Maçın bundan sonrası iki takım açısından da antreman havasında geçerken, Katalanlar beklenildiği üzere sahasındaki maçta temsilcimize servis kırdırtmadı.
Bir önemli ekleme de, bu seviyelerde oynamak cidden çok farklı. Hakem kararları, oyuncu psikolojisi, seyircinin maçın içine girişi maalesef seyrederek değil yaşanarak elde edinilebilecek tecrübeler.
Bu dalgalı sulara en alışık oyuncusu Carlos Arroyo da yokken, sarı kırmızlıların bu hortumdan sağ salim çıkmaları mucize olurdu ve maalesef olmadı!
Umarız Carlos’un durumu ciddi değildir. Onun bu seride olmaması demek, zaten maçlar öncesinde % 80-90 ile Barca’ya bakan F4 bileti, ilk maç sonunda erken rezervasyonla şimdiden ellerine geçmiş demektir..