Avustralya Açık’ta yarı finalistler belli oldu. İlginç şekilde, yarı finallerde iki Rus ve iki Birleşik Amerikalı tenisçi birbirleriyle eşleşti. Yani bir Rusya – Amerika finali kesinleşmiş oldu.
Benim açımdan, turnuvanın şu ana kadarki sevindirici tarafı, hiç bir savunmacı raketin son 4’e kalamaması.. Yarı finallerdeki 4 oyuncu da hücuma dayalı tenis oynayan isimler.
Bu turnuva özelinde ortaya çıkan bir başka sav ise, Halep, Bouchard, Kerber gibi isimlerin daha çok genç olmalarına rağmen, Grand Slam kazanma ihtimallerinin çok az olması. İstikrarları ve savaşçı kişilikleri ile hep WTA Dünya Sıralamasında üst sıralarda kalacaklardır ama büyük turnuva kazanmak başka bir şey. Onlara baktığımda Ferrer’in kadın versiyonunu görüyorum, kendi seviyelerindeki, benzer stillerdeki oyuncuları rahatça yeniyorlar ama büyük turnuvalarda, üst turlarda kendilerinden güçlü bir rakiple, özellikle big hitterlardan biriyle eşleştiklerinde silahları yetersiz kalıyor ve varlık gösteremiyorlar. Bir şansları olabilmesi rakiplerinin çok basit hata yapması gerekiyor.
Ekaterina Makarova – Maria Sharapova
True Blue Rus, Amerikanlaşmış Rusa karşı… US Open’a yarı finalde veda eden Makarova, kariyerinin ilk Grand Slam finali için mücadele edecekken, Masha ise 6. Kariyer Grand Slam’i için oynayacak. Sharapova turnuvayı kazanır, Serena’da yarı finalde elenirse Dünya Sıralamasında 1 numaraya yükselecek. Bu, güzel tenisçiye artı bir motivasyon olacaktır.
İkili arasında mental avantaj Sharapova’da. Hem buralarda çok daha tecrübeli, hem de aralarındaki 5 maçın 5’ini de Florida’lı Rus kazandı.
Makarova yarı finale kadar, kuranın ve birçok önemli raketin ilk turlarda turnuvaya veda etmesi ile çok kolay geldi. İlk ciddi rakibi Halep’i, çeyrek finalde sıkıcı bir maç sonunda rahat bir şekilde geçti.
Sharapova ise en önemli sınavını ikinci turda vatandaşı Alexandra Panova karşısında verdi ve iki maç puanını çevirmeyi başararak, 3 sette rakibini geçti. Çeyrek finalde ise Bouchard karşısında yukarıda da saydığım sebeplerle hiç zorlanmadı.
Makarova’nın kazanabilmesi için muhakkak ilk servisini oyuna sokması lazım. Solak olması onun için bir avantaj da olsa, Maria yüksek ikinci servisleri cezalandıracaktır. Ayrıca yine cesur ve çizgilere oynaması lazım, ancak o şekilde rakibinin oyun planını ve psikolojik üstünlüğünü bozabilir.
Sharapova ağır favori olduğu maçta, çok fazla çift ve basit hata yapmazsa maçı kolay kazanacaktır.
Madison Keys – Serena Williams
Bir senedir sürekli yazdığım ve kendisinden birşeyler beklediğim Keys, turnuvanın en büyük sürprizine imza atarak yarı finale yükseldi. Seri başı olmayan dünya 35.si Illinois’lu raket, turnuva sonunda ilk 20’ye girmiş olacak.
19 yaşındaki Madison çok doğru bir tercih yaparak, ekim ayından beri Davenport’la çalışıyor. Koçu da, zayıfladıktan sonraki kariyeri boyunca aynı Keys stilinde oynadığı için, ondan öğreneceği çok şey var.
Yarı final yolunda Petra Kvitova ve Venus Williams gibi çok önemli rakipleri geçen Keys’in en büyük sorunu, Wimbledon’ı bırakmasına neden olan sol baldırındaki sakatlığın nüksetmesi.
Serena da şiddetli grip gibi sağlık sorunları ile mücadele etse de, yarı finale, tabiri caizse gümbür gümbür geldi. Zaten gününde olursa kimsenin yapabileceği birşey yok. Çeyrek finalde, 15 Ace attığı maçta Cibulkova’yı rahat geçerek buraya ulaştı. Daha önce 5 kez yarı final oynadığı 5 Avustralya Açık’ı da kazanması ise daha önce hiç karşılaşmadığı Keys için, bir başka korkutucu istatistik.
Keys WTA turun geleceği, bu konuda hiç şüphem yok ve Muguruza ile beraber en çok silaha sahip olan genç raket ama biraz da sakatlığı sebebiyle, böylesine motive bir Serena karşısında fazla şansı olduğunu düşünmüyorum.
emrah.seber@abcspor.com