Beşiktaş son yılların en dominant, en baskın futbolunu oynadığı karşılaşmada Trabzonspor’u sadece bireysel kalite eksikliğinden dolayı yenemedi. Maçın en özetlenmiş hali bu olabilir ancak.
Daha detaya girecek olursak; Beşiktaş açısından en kötü senaryo ilk golü yiyen taraf olmaktı, zira ilk golü yiyip de kazandığı tek maç yoktu. Üstelik bu gol çok da erken gelince adeta maça mağlup başlamış gibi oldu. Atiba’ya faul tartışmalarına sebebiyet veren bir top çalmanın ardından hızlı gelişen Trabzonspor kontrasında sol çaprazdan ceza sahasına giren ligimizin en iyi forveti Sörloth, adeta bir santrafor son vuruşu nasıl olur dersi vererek Karius’u avladı. Bu tip golleri en son Mario Gomez’in attığını görmüştüm ligde.
Beşiktaş’ın bir sıkıntısı da bazı rollerin henüz oturmamış olması. Beşiktaş maç içerisinde çok tehlikeli iki frikik kazandı mesela ve Burak bunların ikisini de heba etti. Çünkü yakın mesafeli frikiklerde nasıl vuracağını bilmiyor, her seferinde baraja takılıyor. Ljajic yoktu, ama olsa da Burak efendi Caner’le bir olup kullanmasına izin vermiyor! Başka birinin kullanması da ne hikmetse gündeme bile gelmiyor. Caner demişken, o da hem bu frikiklerde hem kornerlerde berbat vuruşlar yaparak duran topların bir avantaj olmasının önünde tek başına büyük engel oluşturuyor. Gerekirse 60 metre koşarak korner (hatta taç) atmaya gitmesi saçmalıktan başka bir şey değil, zaten tribünler bile tepki verdi maç içerisinde buna. Sergen hocanın bu konularda bir an önce ağırlığını koyması gerekiyor.
Maçın ikinci yarısı Beşiktaş oyunun tüm hakimiyetini eline aldı ve rakibini sahasına hapsetti. Gerçekten tribündeki biz taraftarlar açısından çok özlenen bir görüntüydü bu, işte büyük takım böyle oynar dedirten bir oyundu. Var gücüyle sağlı sollu geldi Beşiktaş, rakip Trabzonspor bu kadar baskıya karşı bir yere kadar dayanabilecekti, nitekim öyle oldu. Üst üste pozisyonlardan sonra 57’de Boateng’in klasıyla gelen beraberlik golü de durdurmadı Siyah-Beyazlı oyuncuları. Kulübe simge olan Kartallar gibi saldırmaya devam ettiler, bu da Vida’nın ayağından öne geçiren golü getirdi.
Lakin futbolda sistemler ve taktik varyasyonlar önemli olduğu kadar, bunları kağıt üzerinden sahaya taşıyacak kaliteli ayaklar da bir o kadar önem taşıyor. Beşiktaş’ın da gün itibariyle Sergen Yalçın yönetiminde sancısını çektiği eksiklik budur. Beşiktaş çok uzun süredir görmediğimiz kadar rakibini bunaltan bir oyun oynamasına karşın kötü bir kalecisi ve çoğunluğu Beşiktaş düzeyinde olmayan hücum oyuncuları olması nedeniyle oynadığı güçlü oyunun karşılığını alamadı. Nihayetinde bu oyun bir sonuç oyunu. Sen istediğin kadar doğru bir futbol oyna, o topu karşı kalenin önüne kadar getir, eğer son darbeyi vuracak oyuncuların bunu beceremiyorsa yaptığın onca doğrunun karşılığını alamıyorsun. Veya zorda kaldığın anlarda kalende seni ayakta tutacak bir son adamın yoksa, rakibin tek fırsat da bulsa fişi çekebiliyor.
Trabzonspor sezonun hiçbir maçında bu kadar kalesine gömülüp, bu kadar az pozisyona girmemişti. Ancak atanı ve tutanı iyi olduğu için istedikleri 1 puanı almayı başardılar. Beşiktaş 2-1 öne geçtikten sonra farkı arttırabileceği çok net pozisyonlar buldu. Özellikle Diaby’nın kaçırdığı iki fırsat vardı ki, anlatılır gibi değil. Biraz beceri sahibi olsa en az 5 gollü bir galibiyet alabilirdi Beşiktaşlı oyuncular bu futbollarıyla. Ancak ne yazık ki futbolun en sevmediğim kanunu işledi ve yine atamayana attılar. Geçen haftanın ardından bu hafta da Beşiktaş 3 puanı hak ettiği bir karşılaşmayı kazanamamış oldu.
mail: olcay.nurlu@abcspor.com
twitter: @olcynrlu