Çin’de zor şartlar altında maçın ancak 2.yarısını izlerken Tolga’nın ıskaladığı topta 16 yıl öncesine geri gittim ve statta izlediğim o meşum GS maçında Fevzi’nin Halilagic’in geri pasında ayağının altından kaçırdığı topla uçan şampiyonluk hayalleri bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. Belki şu an için henüz uçup giden bir şey yok ama şampiyonluğa giden bir takımın böyle bir defans hattı ve kaleciyle buralara kadar gelebilmesi bile mucize sayılır! Beşiktaş, üst tarafı gran tuvalet, altında donla dolaşan bir adam gibi. Orta saha ve hücum hattı ne kadar oynayıp atsa da defans ve kaleci her şeyi berbat etmek için elinden geleni ardına koymuyor.
Yine topa sahip olmuşsun, pozisyon zenginliğin var, izleyene zevk veriyorsun vs. Vs. Vs. Artık 3 yıllık yapılanmanın üzerine zevk ve heyecan değil, şampiyonluk gerekiyor ve kıçı bu kadar açıkta olan bir takımla son 4 hafta bile sahip olunan avantaj endişeleri gideremiyor. Tolga’nın geçen sezon sonu satılmamasında gelen Şenol Güneş’in çok büyük vebali var. Brugge maçından sonra biletinin kesilmesi gerekip yeni bir kaleciyle sezona girilmesi şartken maalesef Şenol hocanın duygusallığı, kulübün basiretsizliğiyle birleşince bu sezon da önce Avrupa’dan elenmemizde şimdi de son 4 haftaya stres içinde girmemizde aslan payı kaleciye çıktı.
Devre arasında yapılan kaleci transferi de yaraya merhem olmadı, Boyko’ya da çok fazla bir şey diyemiyorum çünkü uyum için çok kısıtlı bir zamanı vardı. Üstüne üstlük tam o sırada Tolga’nın 1-2 maçta normal performansının biraz üzerine çıkması da zaten el mahkum kredisini arttırdı. Rhodolfo’nun sakatlığı tabii büyük talihsizlik, Ersan’a verilen 7 milyon Euro’nun cazibesine dayanmak da çok zor ama savunmadan dolayı kaybedilebilecek bir şampiyonluğun da telafisi yok.
Bir de yıllardır izlerim bu zenci forvetlerin Beşiktaş defanslarını nasıl maymuna çevirdiğini. Kone’ler, Moşe’ler, Isaac’ler derken mutlaka hızlı kontraatak fubolunu iyi oynayan takımlar Beşiktaş’ın başına bela olmuştur. Dün gece de Rodallega kabus gibi çöküp defansı hallaç pamuğu gibi attı. Eğer yıllardır bunun çözümü bulunamıyorsa, orada da ciddi bir teknik yönetim zafiyetinden söz etmek lazım. Bu tip takımların (Kasımpaşa, Akhisar, Başakşehir) geriden atılan uzun toplarla hızlı adamlarını pozisyona sokacağını ilkokul öğrencileri bile biliyorken tedbir alınamıyorsa çok yazık.
Dün yine Tanrı yüzümüze baktı da maç yine Tolga yüzünden 4-2 olabilecekken Cenk’le golü bulup son dakikada kısıtlı mucize kontenjanımızın çoğunu herhalde harcadığımız için Sosa’nın nefis frikiği direğe takıldı. Nasrettin hocanın eşeğini kaybedip tekrar bulması gibi giden iki puandan çok gelen bir puanın buruk sevincini yaşamak düştü bize de sonuçta.
Son beş maçta FB’nin bütün maçlarını kazanacağını düşünsek bile iki beraberlik hakkımız vardı ve bunun bir tanesini kullandık. Kalan dört maçta üç galibiyet ve bir beraberlik yeterli olacak ama bu savunmayla ve kaleciyle her şey bir soru işareti. Son üç sezondur takımla birlikte biz de yorulduk ve yıprandık, önümüzde kalan da sadece 360 dakika.
Umarım takım herşeyini ortaya koyup ipi göğüsler. Dün Serdar’ın gözyaşları en azından beceri ve kalitenin değilse de, harcanan emeklerin bir karşılığı olarak sevinç gözyaşlarına dönsün.
mail : gorkem.isik@abcspor.com
twitter : @ saturnocontro3