Maç öncesi Fenerbahçe taraftarı toplanmaya başladığında içimde bu geceye dair iyi hisler uyanmaya başlamıştı bile. Tanıdık yüzler, eski tribüncüler, farklı gruplardan bir dolu deplasman emekçisi hepsi uzun süre sonra biraraya gelmişti. Bu birliktelikte belki de yıllarca devam eden yasaklar sonrası ilk derbi deplasmanı olması rol oynadı. Belli ki çok özlemişti Fenerbahçe taraftarı Beşiktaş ve Galatasaray deplasmanına gitmeyi..
Bunun sonucunda müthiş bir coşku ve özgüvenle düştük Vodafone Arena yollarına.. İşte o coşku zaten Fenerbahçe’nin en önemli eksiği sezon başından beri yazageldiğim gibi. ”Sadece Fenerbahçe” pankartı aslında herşeyi izah ediyordu. Tek ses tek yürek olmuşlardı, küskünlükler kırgınlıklar bir günlüğüne de olsa rafa kalkmıştı. Hiç bir taraftar grubu kendini ön plana çıkarmaya çalışmadı. Sadece Fenerbahçe’lerine sarıldılar, hem de sımsıkı. İşte bu birliktelik ve coşku sahaya da yansıdı. Kayseri maçına göre sahaya bambaşka bir mücadele koyan Fenerbahçe vardı sahada.
Ha çok mu iyi oynadılar? Kesinlikle hayır. Hatta Beşiktaş ilk yarının özellikle 2.bölümünü domine etti. Sağlı sollu ataklarla yıprattılar Fenerbahçe’yi.Bu dönemde 3 pas yapamadı orta sahada Fenerbahçe. Zaten Jozef ve Mehmet Topal ile atakları yönlendirmeye çalışırsanız, biraz da baskı yerseniz top yapıp oyuna hükmetme şansınız yok. Beşiktaş’ın Fenerbahçe’ye en büyük üstünlük kurduğu nokta da bu işte, orta sahadaki ”yetenek” üstünlüğü.
Tam bu baskı gol getirecek, Beşiktaş öne geçecek derken , Tosiç’in kırmızı kartı geldi. Şimdi bakıyorum Beşiktaş camiasında büyük isyan var, pozisyon öncesi Van Persie’nin yaptığı harekete itiraz ediyorlar, ayrıca maç içinde özellikle Van Persie’nin, maç sonunda da Volkan’ın yaptığı provokatif hareketlere tepki var.
Evet Van Persie rakip oyuncuları ve tribünleri tahrik etti. Volkan’ın hareketi de çok gereksizdi. Ama kardeşim senin oyuncun Van Persie’ye kafa atıyor, yavaş ya da hızlı farketmez, kafa atıyor. Resmen takımını yakıyor. Van Persie’ye kızacağınıza biraz Tosiç’e kızsanıza..!
Senelerdir söylenir durur, klişedir: ”Derbilerde sakin kalan kazanır”. Hakikaten de böyledir bu iş, bir çok örneği vardır. Bugün Beşiktaş üstün götürdüğü karşılaşmada sakin kalmayı beceremedi, o yüzden de kendi sahasında yenilgiyle tanıştı ilk defa.
Sakin kalmayan sadece Tosiç ve Beşiktaş’lı futbolcular değildi. Hocası Fenerbahçe’li futbolcuya saldırdı, boğazını sıktı. Taraftarı sahaya girdi, yedek oyuncuları da sahaya müdahele etti. Koridorda yaşanan rezillikleri saymıyorum bile. Fenerbahçe menajeri Hasan Çetinkaya’nın kafasının yarılması da hepsinin üstüne tuz biber ekti.
Şimdi bu kadar çirkin görüntü yaşanmışken, hem de kendi kendinize ”efendi” lakabını takmışken, kusura bakmasın Beşiktaş camiası biraz şapkasını önüne koyup özeleştiri yapacak. Sahada bir futbolcu provokatif hareketlerde bulundu diye bunlardan hiçbirini yapmaya hakkınız yok. Şenol Güneş te takımını sakinleştireceğine ateşe benzin dökmeyi tercih etti, ha bana sorarsanız Talisca’yı oyundan çıkartarak ayrıca teknik olarak ta takımına zarar verdi.
Şu anki ruh hali 100.yıl şampiyonluğunun ardından bir sonraki sezonu veren Lucescu ruh halinin benzeri. Bu şekilde devam ederse camiasını ve futbolcularını iyice gerer ve vereceği zarar tahmininden de büyük olur.
Fenerbahçe tarafına dönersek mücadele daha önceki üst seviye maçlarda olduğu gibi çok çok iyi. Oyun ise aslında özellikle ilk devre ışık vermedi yine. İkinci devre içinse ”akıllı” oynadı diyebiliriz. Kjaer-Skrtel ikilisinin bezdiriciliği, Jozef’in ikili mücadelelerdeki başarısı, Lens’in yine en önemli hücum istasyonu oluşu dikkat çeken notlardı ama bu galibiyetle her şey güllük gülistanlık demek mümkün değil.
Güllük gülistanlık olan tek şey bir günlüğüne de olsa taraftarın oluşturduğu bütünlük. Ben Fenerbahçe yönetiminin yerinde olsam ne yapar ne eder bu birlikteliğin devam etmesi için elimden geleni yapardım. Belki 10 numara transferinin yerini tutmaz ama 10 numara hareket olur.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72