https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

ADI, ŞAMPİYONLAR LİGİ…

Okunması Gerekenler

ADI, ŞAMPİYONLAR LİGİ…

“Football Business” ile ilgili yazılarımda son dönemde yoğun olarak medya ve sponsorluk konularına eğilmiştim. İlerleyen haftalarda ise taraftar etkileşimi (fan engagement) merchandising ve kulüp yönetim yapıları ve mülkiyeti modellerini de (club’s governance structure / ownership model) inceleyeceğim.

İşin özü futbolda, futbol topunun şekli dışında herşeyin değiştiğidir. Yani durum, oyunun salt bir oyundan çıkıp bir “business” haline gelmesi durumudur. Açıkcası ben bu duruma karşı değilim. Ancak, bazı değişimler yapılırken, değişimin dengelerinde adaletli ve hassas davranılması gerekmektedir. Avrupa’da futbolun yasalarını koyan kuruluş UEFA’dır. UEFA’nın da en önemli ürünü Şampiyonlar Ligidir.

UEFA’nın, Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi yayın satışı üzerinden elde ettiği gelir 3 milyar €’nun üzerindedir. Yaklaşık % 10’luk payını organizasyon düzenleme bedeli olarak kendisi almaktadır. Geriye kalan kısım ise Şampiyonlar Liginde ve Avrupa Liginde oynayan kulüplere belirlenmiş olan belirli kriterler dahilinde dağıtılmaktadır. Ama Şampiyonlar Ligi kulüplerine dağıtılan miktar Avrupa Liginde oynayan kulüplere dağıtılan miktarın en az 4 katıdır.

Sampiyonlar Ligi ile ilgili eleştirilerimi yapmadan önce Avrupa ligleri ile ilgili kısa bir bilgi vermek isterim.

Hepimizin bildiği gibi, Avrupa’nın en büyük gelire sahip 5 ligi (Big Five – Beş Büyük) Premier League (İngiltere Ligi), La Liga (İspanya Ligi), Bundesliga (Almanya), Serie A (İtalya Ligi) ve Ligue 1 Fransa Ligi)’dir.

Bu liglere “Big Five” yani “Beş Büyükler” denir. Bu beş ligin dışında kalan diğer ligler futbolun seyir sahnesinde ne yazık ki yardımcı rollere sahiptir. Kimisinin rolü diğerine göre daha büyük, kimisinin ki ise daha küçüktür.

Şimdi gelelim, yazının ana konusuna…

UEFA, 2018 yılında Şampiyonlar Ligi Katılım Formatında değişikliğe gitmiştir.
Yeni açıklanan katılım format ile, Avrupa’da en yüksek ülke puanına sahip 4 ligin ilk 4 sırasındaki takımlar Şampiyonlar Ligine direkt katılım hakkı elde etmişlerdir. Yani, La Liga, Premier League, Serie A ve Bundesliga’da kendi liglerini ilk dört sırada bitiren kulüpler herhangi bir ön eleme oynamadan direkt olarak Şampiyonlar Ligi’ne gidebileceklerdir. (Daha önceden bu dört ligde ilk üç sırayı bitirenler Şampiyonlar Ligi’ne direkt gidebiliyorlardı. Dördüncü sıradaki takımlar ise ön eleme oynayarak Şampiyonlar Ligi’ne katılmaya çalışıyorlardı.)

Ülke puanı sıralamasında, 5. ve 6. sırada olan ülkeler, kendi liglerini ilk 2 sırada bitiren takımlarını doğrudan Şampiyonlar Ligi’ne gönderirken, 7. 8. 9. ve 10. sıradaki ülkeler ise sadece şampiyonlarını direkt olarak gruplara gönderebileceklerdir.

Yani;
4 Lig (1.2.3.4.) x 4 Takım = 16 Takım
2 Lig (5.6.) x 2 Takım = 4 Takım
4 Lig (7.8.9.10.) x 1 Takım = 4 Takım

Ayrıca bu 24 takıma ek olarak Şampiyonlar Ligi ile Avrupa Ligi şampiyonları da turnuvaya grup aşamasından başlamaya hak kazanacaklarından, yeni sistemle 32 takımdan oluşan grup aşamasına 26 takım ön eleme oynamadan katılmaya hak kazanmış olacaklardır. Yani sadece 6 takım ön elemeleri geçip turnuvaya katılmaya hak kazanacaklardır.

Yani, işin özeti 32 takımlı grupların 18 takımı (16 +2) Beş Büyüklerden gelecektir. Bu eskiden 13 (9 + 4) takım ile sınırlı idi.

Yani yeni uygulama 5 Büyüklerden 5 yeni takımı sisteme otomatik olarak dahil etmiştir!

Peki buna neden gerek vardı?

Aslında bu 18 takımın sadece 5’inin ülke şampiyonu olduğunu da hatırlatmak isterim. Peki nerede kaldı Şampiyonlar Ligi’nin adının anlamı?

UEFA’nın Şampiyonlar Ligi’nde yaptığı ikinci önemli değişiklik ise parasal ödül dağıtımında yapılan değişikliktir.

Yeni düzenleme ile UEFA 2018-2019 sezonunda Şampiyonlar Lig’inde parasal ödül dağıtımında değişikliğe giderek, Pazarlama Havuz Gelirleri’nin payını % 30’dan % 15’e indirmiştir.

Pazarlama Havuz Geliri peki ne demektir? Lokal yayıncıların havuza katılım payı oranında ilgili kulüplere para dağıtılmasıdır. Katılım payı değişmediği sürece kulüplere dağıtılacak tutar da değişmeyecektir. Tam aksine havuza katılım payı artıkça ilgili ülkelerin takımları havuzdan artış payına parallel olarak gelirlerini artıracaklardır.

Peki, son değişiklik ile ne olmuştur?

“Takım Katsayısı Sıralaması” (Team Coefficient Ranking) adı altında yeni bir parasal ödül dağıtım kriteri geliştirilmiş ve dağıtım kriterleri içinde % 30’luk paya sahip olmuştur.
Diğer parasal ödül dağıtım kriterlerinin aldığı paylar ise, Şampiyonlar Ligi’ne Katılım Payı % 25 (Ben hoşgeldin parası diyorum), Sportif Performansa Dayalı Gelirlerin payı ise % 30’dur.
“Takım Katsayısı Sıralaması” yeni bir kriter olup, kulüplerin son on yıllık performansları baz alınmaktadır.

Peki durduk yere neden böyle bir kriter ortaya çıkmıştır? Orta ya da küçük ölçekli ligden gelen, geçmişinde ciddi başarıları olmayan ama başarılı sonuçlar almaya başlamış bir kulüp neden geçmişi ile cezalandırılmaya çalışılır? Tam tersine teşvik edilmesi gerekmez mi? Yoksa Şampiyonlar Ligi çok yakın bir zamanda aynı takımlar ile oynanan ve sürprizsiz bir lig haline gelecektir.

Unutmayalım ki, futbolun keyfi sürprizlerdedir.
UEFA’nın “takım” ve “ülke” katsayısı uygulaması işin özünde sportif başarısı olan takımlar ve bu takımların bulunduğu ligleri ödüllendiren bir uygulamadır. Yalnız, bu uygulamalar “Beş Büyük” ligi sportif ve finansal açıdan büyüten, diğer taraftan orta ve küçük ölçekli ligleri tam tersine küçülten uygulamalardır.

Bu değişiklikler UEFA’nın sadece beş büyük ligden oluşturulacak yeni bir organizasyona ilişkin gizli düşünceler içinde olup olmadığı sorusunu da ayrıca akıllara getirmektedir.
Süper Lig ve kulüplerimiz için artık zor günler gelip çatmıştır. Ülke katsayısında ilk ona giremediğimiz sürece ligimizi şampiyon olarak tamamlayan ilgili takımımız artık ön eleme oynamaya mahkum kalacaktır. Ne acı değil mi?

Şampiyonlar Ligi artık ülkemizde ne yazık ki ulaşılması giderek zorlaşan bir lig haline gelmektedir. Belki bu düşüncem ile çok tepki çekeceğim ama adının da bence sadece Lig Şampiyonlarını temsil etmediğinden değişmesi gerekmektedir. Bu yıl 32 takımlı gruplarda sadece 14 ülke liginin şampiyonu yer almakta idi.

Yazımın sonunu Kadınlar Futboluna bırakmadan edemedim. Kadınlar futbolunda Şampiyonlar Ligi 2001 yılında oluşturulmuştur. UEFA’nın önemli ürünlerinden biri haline gelmektedir. Aynı benzer formatların oluşturulmaması işten bile değildir. Ülke kadın futboluna yatırım yapmamız bir zorunluluk haline gelmiştir.

Bugünlerde oynanmakta olan Kadınlar Şampiyonlar Ligi takımlarına baktığımızda, ilk 16’ya kalan kulüpler İspanya (2), Almanya (2), İngiltere (2), Fransa (2), Danimarka (2), İsveç, Norveç, İtalya, Avusturya, Çekya ve Kazakistan ülke liglerine aittir. Yine 16 kulübün 9’u (% 56’sı) “Beş Büyük”lere aittir ama erkeklerdeki gibi “Beş Büyük”lerin ezici bir üstünlüğü yoktur. (Erkeklerde ilk 16 takıma baktığımızda, Almanya (4), İspanya (4), İngiltere (3), İtalya (3), Fransa ve Portekiz’e aittir. Yani 16 kulübün 15’i (% 94’ü) “Beş Büyük”lere aittir.)

Bu, ülke kadın futbolumuz adına bir fırsattır. Kadınlar Şampiyonlar Liginin temelleri atılırken, kendimize ülke olarak ilk beş ligi hedeflemeliyiz!

Saygılarımla,

mail: halit.giray@abcspor.com

twitter:@halitselimgiray

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Son Haberler

OLMUYOR

Bütün maçlarımız bıçak sırtı. Kalmadı kredimiz. Sürekli ölüm kalım için sahaya çıkıyoruz. Böyle olunca da öne geçmek şart stresi azaltmak için. Yapamadık...

Benzer Konular