SUPER BOWL LVI: BİR ŞEHRİN HİKÂYESİ
Elli altıncısı düzenlenecek profesyonel Amerikan futbolunun bu en büyük olayında, Los Angeles Rams ve Cincinnati Bengals takımları kozlarını 13 Şubat’ı 14 Şubat’a bağlayan gece saat 02:30’da, Los Angeles SoFi Stadium’da paylaşacak. Aslında bu yalnızca Los Angeles ile Cincinnati’nin değil, bir eyaletin, yani Ohio’nun ve aslında bir şehrin, yani Cleveland’ın mâkus hikâyesi.
LOS ANGELES RAMS
Başkent Columbus’tan sonra Ohio eyaletinin ikinci en büyük şehrinde, yani Cleveland’ta 1936 yılında kurulan Cleveland Rams, 1945 yılında Super Bowl dönemi öncesi ilk NFL şampiyonluğunu kazandıktan sadece bir ay sonra, mali güçlüklerden yılmış olan takım sahibi Dan Reeves tarafından Los Angeles’a taşındı. Bu, Cleveland şehrinin ve Ohio eyaletinin NFL’deki ilk büyük hayâl kırıklığıydı; ama sonuncusu olmadı.
Los Angeles’a giden Rams 1951’de bir kez daha şampiyon olsa da sonraki 28 uzun yıl boyunca başarıya aç kaldı. 1979’da biraz umutlansalar da Super Bowl XIV’de efsane QB Terry Bradshaw’lu Pittsburgh Steelers’a 31-19 yenildikten sonra her şey sadece daha da kötüye gitti. 1995’de ise NFL’e artık ilgisi azalan Los Angeles’tan Missouri eyalatindeki St. Louis şehrine taşındılar.
Los Angeles’taki fanatik Rams taraftarları, tıpkı Cleveland’takiler gibi bu taşınmayı hiç tasvip etmedi. Şampiyonluksuz efsane başantrenör Dick Vermeil’in hatırı bile önemsenmedi. Takımın as oyun kurucusu olan QB Trent Green 1999 yılında ciddi bir sakatlık geçirince, yine başka umutsuz bir sezon başlamıştı bile. Yedeği Kurt Warner adında, en son Avrupa’da ve kapalı küçük salonlarda düzenlenen Arena liginde oynamış, kimsenin umursamadığı, hayâl kırıklığı içindeki bir oyun kurucuydu. Vermeil ona güvendi ve takvimler 30 Ocak 2000 tarihini gösterdiğinde, bir Sindirella hikayesi gerçek oldu. Efsane QB Kurt Warner hiçlikten doğdu, St. Louis Rams’i Super Bowl XXXIV’ün ve yeni milenyumun ilk şampiyonu yaptı. Ertesi yıl ağır favori oldukları karşılaşmada eğer GOAT yani “Greatest of All Times” (tüm zamanların en büyüğü”) kabul edilen QB Tom Brady ile oynayıp kaybetmeseler, belki de bir şampiyonluk hanedanı bile kuracaklardı. Gerek o yenilgi, gerek Warner’ın yaşadığı birkaç talihsiz sakatlık, Rams’i tekrar felakete doğru sürükledi.
2015 yılında kalp kırıklığı sırası bu kez St. Louis halkındaydı. Demografisi değişen Los Angeles yeniden Amerikan futboluna aç hale gelmişti. Rams eski yuvasına geri döndü. Super Bowl XXXIV’deki rakipleri Tennessee Titans’ın Başantrenörü Jeff Fisher uzun süredir Rams’in başındaydı. Ancak Rams’teki son sezonunda 4 galibiyet, 12 yenilgi gibi çok kötü bir seri yakalayınca 2016 yılında kovuldu.
Takım sahibi Stan Kroenke ile Genel Menajer Les Snead bu noktada, uzun hem de çok uzun süre tartışılacak bir karar verdi. 30 yaşındaki Washington Hücum Koordinatörü Sean McVay’i takımın başına getirdiler. Sean McVay ise tartışmaları 2019’da Super Bowl LIII’de New England Patriots’ın karşısına çıkarak sona erdirdi. O Super Bowl kaybedilse de umutlar güçlendi. Ve aynı 2019 yılının ortasında, 2022 yılındaki Super Bowl LVI’nın oynanacağı yer belli oldu: Rams’in evinde, yani Los Angeles’ta.
Geçtiğimiz yıla kadar tam elli dört Super Bowl boyunca hiçbir NFL takımı doğrudan kendi sahasında maç oynanamamıştı. Kendi şehirlerinde ya da yakınlarında oynayanlar oldu; ancak kendi stadyumunda kimse NFL’in en büyük maçına çıkmamıştı. İlk önce geçtiğimiz yıl Super Bowl LV’de Tampa Bay Buccaneers, bu yıl ise Los Angeles Rams bu şansı arka arkaya iki kez yakaladılar. Bu Los Angeles Rams’in belki de en büyük şansı olacak. Zira aslında SoFi Stadium sadece St. Louis’den Los Angeles’a geri dönen Rams’in değil, San Diego’dan yine Los Angeles’a taşınan Chargers takımının da ortak evi. İşte Genel Menajer Les Snead ve Başantrenör Sean McVay’in oynadıkları büyük kumarın nedeni de tam olarak bu. Snead ve McVay, Justin Herbert ile doğru bir yön bulan Chargers’tan önce, henüz bir NFL takımına bağlanmamış ya da az bağlı olan Büyük Los Angeles Bölgesindeki Amerikan futbolu hayranlarının içinde olduğu büyük pasta diliminden en kallavi parçayı almak istiyorlar. Chargers’ın da bu yıl büyük bir azimle son haftaya kadar playoff kovalamasının asıl nedeni de zaten buydu. Peki McVay ve Snead’in oynadığı kumar ne?
2019 yılındaki Super Bowl LIII’de, geleceğin yıldız coachlarından gösterilen, o zaman 33 yaşında olan Sean McVay’in çalıştırdığı Los Angeles Rams, finalde deneyim eksikliği bulunan QB (Oyun Kurucu) Jared Goff’un etkisiz oyunu nedeniyle karşılaşmayı New England Patriots’a 13-3 kaybetmişti. Goff çok yetenekli bir oyuncu. Ancak geçtiğimiz üç yıl boyunca şifreleri çözülmeye ve daha çok baskı altında kalmaya; oyunu da gelişmediği gibi gerilemeye başlamıştı. Bu da Snead ve McVay’in dikkatini bir QB arayışına yöneltti. Serbest oyuncu döneminde serbest kalan oyuncuların hiçbirini beğenmeyen ve “şimdi kazanmak” isteyen Rams, en mutsuz, en takımından ayrılmak isteyen ve en yetenekli ikinci QB’yi aramaya başladı. Çünkü, aslen Californialı ve Rams’in evi olan Hollywood’un ünlüleriyle fazlaca vakit geçiren birinci sıradaki Aaron Rodgers, yanında birçok dramayı da beraberinde getirecekti. Rams’in bunlarla uğraşmaya tahammülü yoktu. İşte NFC Kuzey grubunda Rodgers’ın gölgesinde kariyerine yazık olan Detroit Lions QB Matthew Stafford’a gözlerini böyle çevirdiler ve Ocak 2021’de takası hemen gerçekleştirdiler. Bunu kumar yapan ise 27 yaşındaki bir süper yeteneğin yani Jared Goff’un yanında iki adet 1. tur draft hakkı ve bir adet 3. tur draft hakkını, kariyerinde bir türlü sıçrama yapamamış 34 yaşındaki bir oyuncu için vermeleriydi.
Selefi 2016 NFL Draft’ının 1. tur 1. sıra seçimi olan Goff’tan tam yedi yıl önce, 2009 yılında 1. tur 1. sıradan seçilen Matthew Stafford’ın kariyeri, 2009’dan 2020’ye tam 12 yıl boyunca mücadele ettikleri NFC Kuzey grubunda Aaron Rodgers’ın Green Bay Packers’ı ile kendi takımı Detroit Lions’ın lanetlenmiş berbat yönetimi nedeniyle çoktan çürümeye yüz tutmuştu. Lions’dan gitmek istediği biliniyordu ama bu kadar yüksek bir karşılık verecek takım da yok sanılıyordu. Şimdi kazanmak isteyen Rams, işi baştan yüksek bir bedel ödeyerek kapattı. Bu, Stafford’a duydukları güveni de simgeliyordu. Stafford da bu güvenin karşılığını %67,2 pas yüzdesi, 4886 toplam yard ve 41 toplam TD (touchdown) ile normal sezonda fazlasıyla ödedi. Playoff’larda da takımı Kyle Murray’li Arizona Cardinals, Tom Brady’li Tampa Bay Buccaneers ve NFC finalinde de ezeli rakipleri Jimmy Garoppolo’lu San Francisco 49ers’ı yenerken, Matthew Stafford, %73 pas yüzdesi, 905 toplam yard ve 6 TD ile işini mükemmelen yaptı ve takımın en büyük yıldızına sahneyi bıraktı: “TAKIM”a
Los Angeles Rams pas yakalayıcıları (Wide Receiver’ları ya da WR’ları) işini çok iyi yapan bir grup. 1947 yard ve 16 TD ile sadece Rams adına değil, NFL’de sezonun en iyisi olan WR Cooper Kupp ise bu grubun doğal lideri durumunda. Ancak diğer yıldız WR Robert Woods ile çaylak yakalayacılar WR Tutu Atwell ve WR Jacob Harris’in sakatlıkları Rams’in ilgisini, sezon ortasındaki transfer döneminin son gününde, biraz da mecburen, sorunlu bir süper yıldız olarak mimlenen WR Odell Beckham Jr.’a yöneltti. Sezon başlamadan hemen önce de sezon ortasında sakatlanacak olan koşucu (running back) RB Darrell Henderson’ın yedeği olarak da rakipken onlara Super Bowl LIII’ü kaybettiren New England Patriots RB Sony Michel’i takasla kadrolarına kattılar. TE (tight end) Tyler Higbee yine görevini hem korumada hem pas yakalamada üst düzey bir şekilde yerine getirdi. Yıllar içinde sağlamlaşan ve bu sezonu sakatlıksız geçiren tackle’lar (köşe koruyucu) T Andrew Whitworth ile T Rob Havenstein, gard’lar (iç koruyucu) G Austin Corbett ile G David Edwards ve nihayet center (merkez koruyucu) C Brian Allen’dan oluşan hücum hattı Matthew Stafford’ı olabilecek en iyi şekilde korudu.
Yoğunlukla 3-4 ve 5-2-4 şemalarına göre oynayan Rams savunması ise gerçek bir yıldızlar topluluğu. Merkezinde oynayan DT Aaron Donald’ın önderliğindeki savunma çizgisinde DT A’Shawn Robinson ve DT Greg Gaines büyük iş yaparak koşu kanallarını tıkamayı başarıyorlar. Onların iki yanında ise bir yıl arayla kadroya katılan defensive end’ler (çizgi köşeler) DE Leonard Floyd ve DE Von Miller bulunuyorlar. Denver Broncos ile Super Bowl 50 MVP’si olan DE Von Miller da tıpkı Odell Beckham gibi transferin son gününde takıma katıldı. Bu beşlinin hemen arkasında orta çizgi oyuncuları (linebacker’lar) LB Troy Reeder ile LB Christian Rozeboom görev alıyor. Bu bölge savunmanın belki de en yumuşak karnı. Rams’in orta bölgesine atılan her top sıkıntıya sebep olabiliyor. Köşe bek (corner back), yani pas yakalayıcıların korkulu rüyası süper yıldız CB Jalen Ramsey ile onunla oynayarak oyununu çok geliştiren CB Donte Deayon’a, son adamlar (safety’ler) S Taylor Rapp ile S Jordan Fuller eklenince çok sağlam bir savunma tamamlanıyor. Ancak S Jordan Fuller tam playoff arefesinde sezonun son maçında kötü sakatlanınca, Sean McVay serbest oyuncular arasından sağlam bir çare aramaya başladı. Sonunda iki yıldır evinde emekli oturan, veterandan da öte, kendisinden bile bir yaş büyük olan S Eric Weddle’ı ikna etmeyi başardı. İki yıl sonra ayağını atar atmaz üç playoff maçında oynayan Eric Weddle, kariyerinin ilk Super Bowl maçına savunmanın ilk onbirinde başlayacak.
Özel takımlarda ise bu yıl Pro Bowl’a seçilen serbest vuruşçu (kicker) K Matt Gay ile defalarca Pro Bowl olan degajcı (punter) P Johnny Hekker işlerini sorunsuz yapıyorlar. Çaylak WR Ben Skowronek return’lerde (vuruş sonrası topu geri yakalamalarda) zaman zaman hata yapabiliyor.
Sean McVay muazzam bir oyun planlayıcı. Zor zamanda müdahale etmeyi de çok iyi biliyor. Sahada “şimdi kazanmak” üzerine kurulu bir takım, saha içinde de Stafford, Donald, Kupp, Miller, Whitworth, Beckham, Ramsey ve Weddle gibi liderleri var. Offensive Coordinator (hücum koordinatörü) Kevin O’Connell ve Defensive Coordinator (savunma koordinatörü) Raheem Morris, Başantrenör McVay ile müthiş bir uyumla çalışıyorlar. Rams’in saha içinde sakatlık olmadığı takdirde en zorlanacağı konular; hücumda, return’ler ile Sony Michel’in yedeği olan Cam Akers’ın etkisiz kalacak olması; savunmada ise Ramsey’nin ortağı Deayon’un zaman zaman yaptığı kritik hatalar ile Reeder-Rozeboom ikilisinin sıklıkla yaptığı paylaşım hataları.
CINCINNATI BENGALS
Madem bu Cleveland şehrinin hikâyesi, o halde hikâyenin öteki yüzüne de bakmak gerek. Cleveland Browns takımı, Cleveland Rams’in şampiyon olup şehri terk etmesinden ve Los Angeles’a taşınmasından bir yıl sonra 1946’da, eyaletine ve Amerikan futboluna âşık bir Ohio’lu olan efsanevi Başantrenör, Genel Menajer ve takım sahibi Paul Brown ile bir işadamları grubu tarafından kuruldu. İyi bir istim yakalayan Paul Brown’ın Cleveland Browns’ı 1950’lerde tam üç kez NFL şampiyonu oldu. 1950’lerin sonuna doğru efsane RB Jim Brown’ı kadrosuna katan Cleveland Browns artık çok daha güçlüydü. Ancak finansal veriler bir kez daha kötü durumdaydı. 1961’de New York’lu bir üst düzey yönetici Art Modell, takımın en büyük hissesini satın aldı. Daha ilk günden Paul Brown ile aralarında kötü bir elektrik vardı. İki alfa karakter, iki kibirli adam sürekli kafa kafaya gelmeye başlamıştı. Oyuncuların arasında da Paul Brown’a karşı bir huzursuzluk başlamıştı.
Paul Brown, 1963’te kendi adıyla kurulan Cleveland Browns’tan, takımın büyük ortağı Art Modell tarafından, 17 yılın sonunda kovulduğunda öfke doluydu. Modell adeta alay eder gibi takımın adını bile değiştirmedi. Soranlara “Bu Brown, Paul Brown’ın değil, Jim Brown’ın Brown’ı” diyordu. Hâlbuki RB Jim Brown, bu sözlere çok üzülmüştü. Çünkü, Paul Brown’ı minnettarlık derecesinde ve bir baba gibi seviyordu. Yine de bu durum, Jim Brown’ın işini mükemmelen yapmasını engellemedi ve Modell’i haklı çıkarırcasına, 1964’de Cleveland eyaletinin ve Ohio kentinin kazandığı, yalnız Super Bowl öncesi değil, bugüne kadarki en son şampiyonluğu da getirdi. Lânet başlamıştı.
Paul Brown ise bu şampiyonluktan hemen sonra ve tüm yaşadıklarına, başta da Art Modell’e öfke duyarak, Cleveland’tan 400 km uzakta, eyaletin en büyük üçüncü şehri Cincinnati’ye gitti. Orada aşağı yukarı aynı renklere, yani (daha parlak bir) turuncu ve (koyu kahverengi değil de) siyah renklere sahip bir takım kurdu; adını da çok eski bir amatör takıma hürmetle Cincinnati Bengals koydu. Cincinnati Bengals, o zamanlar AFL olarak bilinen ve NFL’e rakip olarak kurulan lige girdi. NFL ile AFL birleşip NFC ve AFC adlarını aldığında ise NFL tüm ligin adı oldu. Bu kez Art Modell, sırf eyalette yarıya bölünen destek nedeniyle ve Paul Brown ile hesaplaşmak için AFC Kuzey grubuna, Cincinnati Bengals’in grubuna gitti. (Aynı Art Modell, 1995’te son kez efsane coach Bill Belichick’in çalıştırdığı orijinal Cleveland Browns takımını, sırf Bengals Browns’ı gölgede bıraktığı için Baltimore’a götürdü ve adını da Baltimore Ravens yaptı. Bugünkü Cleveland Browns ise 1999’da bir grup girişimci tarafından tekrar kuruldu. Bengals ve Browns birbirleriyle rekabetten hâlâ zevk alsa da her ikisinin de ortak düşmanı, yine AFC Kuzey grubunda bulunan ve iki kez Super Bowl şampiyonu olmayı başaran Art Modell’in kurduğu işte bu Baltimore Ravens takımı oldu.)
Peki Ohio eyaletinin bu iki takımı, NFL-AFL birleşmesinden sonra kaç kez NFL şampiyonu oldu? Hiç. Sıfır. Yok. En çok yaklaşan da yine Cincinnati Bengals oldu. Bu onların üçüncü Super Bowl’u. 1981 ve 1988’de oynadıkları Super Bowl XVI ve XXIII’ün her ikisini de bir diğer California takımı olan Joe Montana’lı San Francisco 49ers’a yedi yıl arayla kaptırdılar.
2022’de, yani Super Bowl LVI’da bu kez kaybetmek istemiyorlar. Herkesin Cleveland Browns’tan beklediği çıkışı, kendileri göstermek istiyorlar. Bunu başarırlarsa hem saha dezavantajı hem de beklentiler anlamında çok büyük bir sürprize imza atacakları kesin.
Peki Cincinnati Bengals’in durumu ne? Takımın başantrenörü Zac Taylor standart altı, tek resmi maç oynamamış eski bir NFL oyun kurucusu. Cincinnati Üniversitesinde efsane başantrenör ve şu an Cumhuriyetçi bir Alabama Senatörü olan Tommy Tuberville tarafından Hücum koordinatörü olarak işe alındı. Burada gösterdiği başarı, bir yıl sonra onun NFL’in en geç başantrenörünün dikkatini çekmesini sağladı: Evet. Super Bowl LVI’daki rakibi Sean McVay
Zac Taylor, Rams için 2017 yılında WR’ler antrenörü ve 2018’de ise QB antrenörü oldu. Sean McVay ve Los Angeles Rams’i ilk kez Super Bowl LIII’e götüren QB Jared Goff’un o sezonki sıçramasının arkasında Zac Taylor’ın olduğu herkesin ortak fikriydi. Bu da onu Cincinnati Bengals Başantrenörü yaptı. Bengals’te ise gereksiz kontrat yükü yaratan yaşlanmış bir kadro ve her yıl balya balya emekli olan eski yıldızlar ile yeniden doğuş sancısı çekiliyordu. McVay, Rams’in başına geçtiğinde elinde ortalama üstü ve genç bir iskelet vardı. Taylor ise her şeyi baştan kurmak zorundaydı. Bu nedenlerden ötürü Zac Taylor yönetimindeki ilk iki yıl kabus gibi geçti.
2019’daki ilk sezonda gösterilen 2 galibiyet ve 14 yenilgilik performans ligin o sezonki ve Bengals tarihinin de 2002 ile beraber en kötü sezonuydu. Bu berbat performans, 2020 NFL Draft’ında 1. tur 1. sıra hakkını beraberinde getirdi. Daha önce Ohio State’de forma şansı bulamadığı için son yılında LSU’ya transfer olan ve burada 2019 yılı kolej ligi şampiyonu olup sezonun en değerli oyuncusu seçilen oyun kurucu QB Joe Burrow işte böyle seçildi. Ancak bu genç ve hamuru sağlam QB’yi geliştirmek için Taylor’ın sağlıklı bir kadroya ihtiyacı vardı.
2020 yılında, Covid-19 pandemisi şartlarında takımın birçok kalbur üstü sayılabilecek oyuncusu ya hasta olduğu için ya da tanınan özel hakla sezonu pas geçtiği için Bengals 4 galibiyet, 11 yenilgi, 1 beraberlikle NFL’in beşinci en kötü derecesine ve bir felaket sezona daha imza atmış oldu. Ancak bu da 2021 NFL Draft’ında Burrow ile beraber şampiyonluğu LSU’ya getiren yakalayıcı ve Burrow’un ortağı WR Ja’Marr Chase’in bir yıl arayla seçilmesini sağladı.
Bu sezon 10 galibiyet ve 7 yenilgi ile AFC Kuzey grubunu birincilikle bitiren Bengals, aslında ligin görece ortalama derecelerinden birine imza attı. Ancak playoff’larda da fırtına gibi estiler. Özellikle AFC lideri Tennessee Titans ile, şampiyonluğun en büyük adayı AFC ikincisi QB Patrick Mahomes’lu Kansas City Chiefs’i arka arkaya deplasmanda yenerek bu Super Bowl finalini fazlasıyla hak ettiklerini gösterdiler. Üçüncü bir deplasman galibiyeti elde ederlerse bunu başaran ve “rakip sahada Super Bowl kazanan” ilk takım olacaklar.
Burrow ve Chase ikilisi normal sezonda çok etkin bir tablo çizdiler. QB Joe Burrow, %70,4’lük pas yüzdesi ile lig lideri olurken, 4611 toplam yard ile 34 pas touchdown’ına, 118 yard koşu mesafesi ve 2 koşu touchdown’ı da ekledi. Burrow’un lig lideri olduğu konulardan biri de hücum başlangıç çizgisinden geride düşürülme, yani sack’lenme. 51 kez sack yapılan Burrow, toplamda sezonun NFL lideri olarak 370 yard mesafe kaybetti. Burrow’un dezavantajı kendisini korumadaki dikkatsizliği, avantajı ise tıpkı efsane ve GOAT QB Tom Brady gibi asla sack’lendiği için moralini yitirmemesi. Tom Brady bununla motive olup ateşlenirken, Joe Burrow bu motivasyonu soğukkanlılıkla birleştiriyor ve yaptığı işe mükemmel şekilde odaklanıyor. Tennessee maçında 9 kez sack’lenmesine rağmen 348 yard pas atttığını, ama 348 yard pasa rağmen hiç TD yapamadığını ve buna rağmen finaldeki koşu oyununu çok iyi yönettiğini unutmamak gerek. Burrow’un bir başka avantajı da WR Ja’Marr Chase’in dışında diğer hedefleri olan WR Tee Higgins ve WR Tyler Boyd ile RB Joe Mixon ve TE CJ Uzomah’ın da pas oyununda etkili ve sürekli radarda olmaları. Tıpkı oyun yönetim şeklini benzettiğim Tom Brady gibi, Burrow’un da en büyük artısı, periferisinin yani görüş açısının inanılmaz geniş olması.
WR Ja’Marr Chase ise top paylaşımının çok yüksek olduğu bir takımda oynamasına rağmen 1455 yard ve 13 TD’lık harika bir çaylak sezonunu arkasında bırakıyor. Adam eksiltme, hız, güç ve çevikliğiyle, neden geleceğin en iyi WR’larından biri olarak gösterildiğini kanıtlıyor. Chase durduğunda, Higgins ve Boyd onun bıraktığı yerden Burrow’u rahatlatıyorlar. Uzomah ile Mixon da pas oyununda kendilerini muazzam geliştirdiler. 314 yard top yakalayıp 3 TD yapan RB Joe Mixon’ın asıl görevi olan koşu oyununda da 1205 yard, 13 TD ile en iyi sezonunu geçirdiğini hatırlatmakta yarar var. Elbette QB Joe Burrow bunca sack’e de sırf kendi hatasından mâruz kalmadı. Bunda koşu oyununda ne kadar harikaysa, pas oyununda da zaman zaman çok büyük hatalar yapan hücum koruma hattının da büyük payı var. Yine de yıldız T Riley Reiff’i kaybetmelerine rağmen ve bu noktaya kadar iyi dayandılar.
Yoğunlukla 4-3 temel şemasının bir alt paketi olan 4-2-5 oynayan Bengals savunması ise gerçekten gözden kaçan bir istikrara ve yeteneğe sahip. Bireysel olarak iki kişi dışında çok göze batmasalar da takım halinde çok sağlam bir karakter sergiliyorlar. DT BJ Hill ve DT DJ Reader savunma çizgisinin göbeğindeki iki isim. Takımın iki savunma yıldızı da bu iki ismin iki yanından saldıran defensive end (çizgi köşe) oyuncuları DE Trey Hendrickson ve DE Sam Hubbard. Arkalarındaki alanı savunan linebacker’lar (orta çizgi oyuncuları) ise LB Logan Wilson ve LB Germaine Pratt, zaman zaman LB Markus Bailey’nin de onlara katılmasıyla koşu oyununda sert bir takım oyunu ortaya koyuyorlar. Köşe bekler CB Eli Apple, CB Chidobe Awuzie ve CB Mike Hilton, son adamlar S Vonn Bell ve S Jessie Bates III ile uyumlu şekilde arka alanı kapatıyorlar. Bengals’in savunma karakterini belirleyen en önemli etken bir ünite halinde hareket etmeleri. Bunda çatlak oluştuğu anda karşı takım avantajlı konuma geçebiliyor.
Bengals Özel Takımlarında ise harika bir bacak gücüne sahip çaylak serbest vuruşçu (kicker) K Evan McPherson ve deneyimli degajcı (punter) P Kevin Huber hatasız bir oyun sergiliyorlar. Returner’lar WR Trenton Irwin ve RB Chris Evans macera aramıyorlar. WR Tyler Boyd da zaman zaman bu karışıma dahil oluyor.
Bu seviyede sahneye çıkmayı başararak Zac Taylor, bir süre daha koltuğunu korumayı başarıyla güvence altına aldı. Hücum koordinatörü Brian Callahan ve savunma koordinatörü Lou Anarumo ise Taylor’ın aklındaki takım oyununun esaslarını Taylor ile beraber takıma iyice aşıladılar. En büyük sahnede artık sahne almaya hazırlar.
PEKİ NE OLUR?
Normal şartlarda Cincinnati Bengals’in aynı zamanda ev sahibi de olan Los Angeles Rams karşısında hiçbir şansı olduğu düşünülmezdi. Ancak Bengals’in eksiksiz bir Titans’ı ve yine eksiksiz bir Chiefs’i saf dışı etmesi kafaları çok karıştırdı. Burrow’un bu maçta 18 sayı geriden gelerek ve efsaneye bir başka benzediği nokta olan Brady-vari sapasağlam bir inat göstermesi dikkatli gözlerden kaçmadı. Bu yüzden de bahis oranlarındaki fark 3,5 sayıya kadar indi.
Rams hâlâ favori olsa da maçın ritmini belirleyecek olan savunmalar ve hücum koruma çizgileri olacak. Eğer DT Aaron Donald’ın lideri olduğu güçlü Rams savunma hattı, Burrow’un pas kanallarını ve Mixon’un koşu kanallarını eş zamanlı olarak kapatırsa bu maçta fark bile olabilir. Ancak yine de Rams savunmasının göbek bölgesi hâlâ çok büyük muamma. Burrow ve Bengals en başta sürekli check-down’larla (screen ya da shuffle adı verilen çok kısa paslar; ya da Burrow’un koşu oyunlarıyla) oraya doğru çalışacaktır. Ve Joe Burrow’a bir parça gün ışığı gösterirlerse de Titans ve Chiefs’in akıbetine uğrayabilirler. Matthew Stafford ise deneyimini 12 yıllık azabının kefareti olarak ortaya koyup şampiyonluk yüzüğünün peşine düşecektir.
DEVRE ARASI ŞOVU
NFL Halftime Show yine ortalığı kasıp kavuracağa benziyor. Hip-hop’un Los Angeles’lı efendileri Dr. Dre, Eminem, Snoop Dogg ve Kendrick Lamar’ın yanı sıra “Hip-Hop Soul’ün Kraliçesi” Mary J. Blige beraber dünyanın bu en büyük organizasyonunda sahne alacaklar.
BİR KÜÇÜK ÖNERİ
Kurt Warner ve 1999 Rams takımının hikâyesini merak ediyorsanız geçen ay gösterime giren “American Underdog” filmini mutlaka izlemenizi öneriyorum.
MAÇIN SONUNDA
Maç bittiğinde Bengals kazanırsa QB Joe Burrow ile RB Joe Mixon ikilisinden biri, ya da Ram kazanırsa, DT Aaron Donald ile QB Matthew Stafford ikilisinden biri MVP seçilmeye aday durumdalar. Plaseler ise Bengals’den WR La’Marr Chase ile Rams’den CB Jalen Ramsey. Rams’in saha avantajı ve kadro gücüyle iki adım önde olduğu bu karşılaşmada Bengals’in inadını asla küçümsememek gerekiyor.
Maçın sonunda ise kazanan kim olursa olsun, Amerikan sporlarında yer etmiş olan “ne olursa olsun kaybeden her zaman Cleveland’tır” sözü de tarihsel perspektifte gerçeklenmiş olacak.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: murat.guler@abcspor.com
twitter: @kirjalian