Hafta içinde Maradona’nın ölün haberini duyunca futbol sevgimi perçinleyen küçük dev adamın bende bıraktığı anılar bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. 80’lerin ortalarından 90’ların başlarına kadar olan dönem Maradona’yı, Sacchi’nin Milan’ını ve Beşiktaş’ın Metin-Ali-Feyyaz’lı yıllarını izleyerek devam etti. Futbola gönül vermiş bir Beşiktaşlı için unutulmaz zamanlardı. Sonrasında Beşiktaş’ın ezici üstünlüğünün ilk olarak şaibeli 92-93 sezonuyla darbe almasının ardından tribünlere heyecan veren, sahada yaptıklarıyla çok genç yaşında taraftarları büyüleyen bir genç ortaya çıktı. Evet, Sergen Yalçın inişli çıkışlı geçen o yıllarda yaptığı olağanüstü işlerle önce Beşiktaş’ta ve sonrasında gittiği her takımda çok katkı yaptı ve bir süper yetenek olduğunu defalarca kanıtladı.
En sonunda yine futbol zekasına yakışır şekilde doğduğu, ait olduğu yuvasına geri döndü ve 2003’teki 100. yıl şampiyonluğunun mimarı oldu. Aynı Maradona gibi sürekli medyanın ilgi odağı olmasını sağlayan sadece sıradışı yeteneği değil, sivri ve zeka dolu demeçleriydi aynı zamanda. Zaten gerçek bir solak zeki ve marjinal olmalıdır, o da bunun hep hakkını verdi.
Sonrasında, ayrı geçen yıllarda Anadolu’nun değişik kulüplerinde biriktirdiği deneyimin üzerine ait olduğu yuvasına tekrar bu sefer hoca olarak döndü ki camia epeydir bunu zaten bekliyordu. Çok kötü başlayan bir sezonda önce Avrupa’ya veda edip ardından da felaket birkaç maç oynayınca açıkçası ben dahil çoğu insanda bir umutsuzluk baş gösterdi çünkü takımın ne yapmaya çalıştığı gerçekten anlaşılmıyordu ve tam bu noktada doğal olarak Sergen Yalçın da tartışılmaya başlandı. Birçok oyuncusunu kaybeden ve sil baştan yeni bir takım kuran hocaya tabii daha fazla kredi vermek lazımdı ama özellikle Gençlerbirliği ve Konya maçlarında o kadar kötü bir oyun sergilenmişti ki sonrasındaki toparlanma sinyalleri nihayet geçen hafta Başakşehir ve bu haftaki Fenerbahçe maçlarında iyice vücut buldu. Sergen hoca da eksik ve sakatlara rağmen bu ülkenin 1 numaralı ‘futbol zekası’ olduğunu bu son iki haftada tekrar gösterdi.
Bu akşam 15 yıl sonra tarihin tekerrür edebileceğine dair ilk sinyali de yine hafta içinde hoca iddialı demeçleriyle vermişti. Bence bundaki en önemli etken elindeki malzemeye iyice hakim olmaya başlaması ve kafasındaki takım kurgusunun yerleşmeye başlamasıdır. Ayrıca rakibi de çok iyi analiz ettiğini düşünüyorum. Sergen’le ilgili genelde en büyük endişe tembel olması ve yeterince sebatkar olmaması üzerineydi çünkü her gittiği takımı belli bir noktaya getirip bırakıyordu. Ancak ben Beşiktaş kariyerinin öyle olacağını düşünmedim çünkü kendisi olumsuz beklentileri boşa çıkarma konusunda genelde başarılıdır ve kimi zaman belli etmese de özellikle damarına basılırsa mücadeleyi seven bir karakteri var. Bugün maçtan sonra yaptığı basın toplantısında zaferlerin sadece savaşarak kazanılabileceğini ve daha yapacak çok işin olduğunu söylemesi gayet mantıklıydı. Hakemle ilgili bu kadar veryansın etmesi de yılların birikiminin yarattığı bir patlamaydı. Kadıköy’de nice skandal hakem yönetimiyle ve Şenol Güneş’in özellikle Fenerbahçe karşısında psikolojik savaşlardaki yetersizliği nedeniyle sayısız haksız puan kaybeden Beşiktaş az kalsın bu akşam da benzer bir akıbete uğrayacaktı ama futbolcuların olağanüstü özverisi ve mücadelesi hocanın hırsıyla birleşince ortaya bir tarihi galibiyet daha çıktı.
Aboubakar’ın özellikle ilk golü, Necip’in her zaman istekli ama genelde fazla verimli olmayan futbolunu golle süslemesi, Ghezzal’in yumuşak bilekleri, Rosier’in kaliteli kumaşı, Josef’in bitmeyen enerjisi ve N’Koudou’nun Türkiye’deki en beğendiğim yabancılardan bir tanesi olan Gustavo’nun sağından atıp solundan geçerek yaptığı mükemmel kesme ortaya N’Sakala gibi şu ana kadarki performansı çok tartışılan bir futbolcunun tabuta son çiviyi çakması gerçekten unutulmazdı. Kontrolü iyice kaybeden hakemin sonlarda verdiği uyduruk penaltı sadece tarihi tekerrür ettirdiği için zararsız bir ayrıntı olarak kaldı. Sonuçta kulübün dediği gibi ‘algı’ değil, ‘olgu’ kazandı.
Önümüzde uzun bir maraton, seyircisiz asla aynı keyfi vermeyen fazlasıyla fiziksel mücadeleye dayalı bir ligimiz var ama şu son iki haftadaki performansıyla Beşiktaş da bu yarışta her zaman var olacağını ispatladı. Ne diyelim, dünyanın kralı öldü, yaşasın yerli ve milli kral! Daha yapacak çok iş var.
mail: gorkem.isik@abcspor.com
twitter: @gorkem7305