9 YAŞINDAKİ BİR ÇOCUĞUN GÖZYAŞLARI VE İTALYA MUCİZESİ
Tarih 5 Temmuz 1982. İspanya’da düzenlenen Dünya Kupası’nda grup eleme maçında İtalya ve Brezilya karşı karşıya geliyor. Maçın mutlak favorisi Brezilya. Nasıl olmasın ki? Kadrosunda Cerezo, Junior, Doktor Socrates, Falcao, Zico, Serginho ve Eder gibi yıldızları barındıran Brezilya bugün bile pek çok futbol otoritesi tarafından gelmiş geçmiş en iyi Brezilya takımı olarak ifade edilir. Hatta çok ilginç dipnot olarak eklemek gerekirse o kadrodan Serginho ve Eder 1988 yılında en flaş transferler olarak Malatyaspor’a gelmişler ama performans olarak en fazla katkıyı sağlayan iki sezon oynayan kaleci Carlos olmuştu.
İşte o gün futbolu çok seven 9 yaşında bir çocuk olarak televizyonun karşısına geçmiş, heyecanla maçın başlamasını bekliyordum. İlk turu 3’te 3 galibiyetle geçen Brezilya’ya beraberlik bile yeterken ilk turda 3 maçta 3 beraberlik alan İtalya’ya kesin galibiyet gereken bir maçtı. 1980 yılında patlak veren ‘Totonero’ skandalında bahis skandalıyla sarsılan İtalya futbolunda ise mutlaka bir çıkış gerekiyordu. İtalyan futbolunun 3 büyüğünden bir tanesi olan Milan 1980-1981 sezonunda küme düşürülmüştü ve bir başarı hikayesi her zamankinden daha fazla lazımdı. Üstelik İtalya turnuvaya grubunda Yugoslavya’nın arkasında kontenjan 24 takıma çıkarıldığı için katılabilmişti.
Bu ahval ve şerait altında karşı karşıya gelen iki takımın kurt hocaları 55 yaşındaki Enzo Bearzot ve 51 yaşındaki Tele Santana büyük ihtimalle Dünya Kupası’nın en epik maçlarından bir tanesine imza atacaklarını bilmiyorlardı. Hatta çok ileri giderek Zico’nun ifadesiyle:
“Bu maç sadece bizim için değil, futbol için de kötü bir yenilgiydi. İtalyanlar bile o gün bizim daha iyi bir takım olduğumuzu biliyordu… kazansaydık futbol bugün başka bir oyun olurdu” diyecek kadar ileri gidebiliyordu.
Ben de İtalya hariç bütün dünya gibi Brezilya’nın kazanmasını isteyen futbolu çok seven bir çocuktum ve heyecanla maçı izlemeye başladım. Henüz 5. Dakikada daha sonra 6 golle turnuvanın gol kralı olan ve bu maçta hat-trick yapan Paolo Rossi’nin kafa golüyle İtalya 1-0 öne geçti. Sadece 7 dakika sonra Prof. Socrates 41 yaşındaki yılların tecrübesi Zoff’un kapadığı köşeden topu ağlara yolladığında durum 1-1 oluyordu ve adeta bir hata düzeltiliyordu. Ancak devamı da pek beklendiği gibi gelişmiyor ve 25. dakikada defansta Cerezo ve Junior’un büyük hatasını bir kez daha Paolo Rossi affetmiyordu. Catenaccio’nun kitabını yazan İtalyanlar Gentile ve Scirea ile Brezilya hücumuna geçit vermezken Zoff da kalesinde devleşiyordu ve takımına gerekli güveni aşılıyordu. Bunaltan Brezilya hücumları 68. dakikada Falcao’nun çok zekice İtalya defansını yanıltıp akabinde Bergomi’ye de hafifçe çarpan topun Zoff’u yanıltmasıyla nihayet sonuç veriyordu ve Brezilya ihtiyacı olan golü buluyordu.
Devamı 5 Mayıs 1996’daki Trabzon – Fenerbahçe maçı gibi gelişiyor ve istediğini alan Brezilya şuursuzca saldırmaya devam ediyordu. Çünkü o Brezilya’nın DNA’sı sadece galibiyete kodlanmıştı. O günkü yıldızların kutsadığı Paolo Rossi 76. dakikada bir kez daha sahneye çıkıyor ve hem kendisinin hem de takımının 3. golünü atarken tarih yazıyordu. 1980’lerin her alandaki yıldızı İtalya büyük yürüyüşünü futbolda da taçlandırmak için en önemli engeli aşmak üzereydi. Hatta Antognoni’nin maçı 4-2’ye getiren golü hatalı bir kararla ofsayt olarak değerlendirilmeseydi Brezilya’nın yaşayacağı hezimet daha da büyük olabilirdi. Maçın son dakikalarında Zoff’un Oscar’ın kafa vuruşuna yaptığı muhteşem kurtarış da sonucu ilan ediyordu. Hakemin düdüğüyle birlikte ben de dünyanın pek çok yerindeki akranım gibi gözyaşlarına boğuluyordum.
O maçın coşkusuyla Boniek’li Polonya’yı da eleyen İtalya finalde Almanya’nın karşısına çıkıyordu. 1980 Avrupa Şampiyonası kupasını kazanan Almanya kadrosunda Schumacher, Kaltz, Briegel, Breitner, Stielike, Littbarski, Breitner, Hrubesch ve unutulmaz Karl-Heinz Rummenigge gibi yıldızları barındırıyordu ama İtalyanlar bir kere alev almıştı! Yarı final maçında futbol tarihinin en acımasız faullerinden birini Battiston’a yapan Schumacher Fransızlar 3-1 öndeyken maçın önce 3-3’e gelmesini sağlamış ve ardından Almanya Fransa’yı penaltılarla eleyip finale kalmıştı. O maçın kaderini çizen adam da Fransa adına kaçırdığı penaltıyla daha sonra Galatasaray’a gelen ve Dündar Siz adını alan Didier Six olmuştu.
İlk yarıda Cabrini’nin kaçırdığı penaltıya rağmen ikinci yarıda önce Paolo Rossi ve ardından gol sevinci efsane olan Tardelli’nin golleriyle 2-0 öne geçen İtalya kupayı bir ucundan tutmuştu bile. Tribüne yerini alan İtalya Cumhurbaşkanı Pertini de bu sevince ortak oluyordu. 81. Dakikada Altobelli’nin golü İtalya’yı iyice rahatlatıyordu ve 83. Dakikada gelen Breitner’in golü Almanlar için sadece bir teselli oluyordu. 44 yıl sonra gelen şampiyonluk İtalyanları sokaklara döküyor ve önce Juventus, ardından Milan’ın yaklaşık 10 yıl domine edeceği Avrupa futbolunun kapılarını ardına kadar aralıyordu.
Bu maçtan sonra gözyaşı döktüğüm tek karşılaşma 31 Mayıs 1987’deki Beşiktaş – Denizli maçı olmuştu. Ondan sonra futbol için ağlamanın mantıksızlığını anlamak mı yoksa büyümenin getirdiği olgunluk mu bilmem ama futbol o kadar hayatın yansıması ki tarih bir şekilde ağlayan ve ağlatanları tekrar karşı karşıya getiriyor ve bu sefer roller değişebiliyor. X kuşağından futbolu sevenlerin hafızalarında unutulmaz izler bırakan 1982 Dünya Kupası’nın devamında 1986 da büyüleyiciydi ama o da bir sonraki yazıya.
2006 yılında yine bir futbol skandalının gölgesinde Dünya Kupası’na katılan ve kazanan İtalya bir kez daha tarih yazmıştı. Bu günlerde virüs belasıyla boğuşan ikinci vatanım eminim ki 1982 ve 2006’da olduğu gibi yine galip gelecek ve bir kez daha zorlukların sadece üstesinden gelmek için olduğunu kanıtlayacak!
mail: gorkem.isik@abcspor.com
twitter: @gorkem7305