https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

ALTIN TAKIM “ARANYCSAPAT” MACARİSTAN 1950-56

Okunması Gerekenler

Bugünlerde 70 sene öncesinden eser yok ama 1950’lere döndüğümüzde, 4 Haziran 1950 tarihinden itibaren 31 maçta hiç yenilgi almayan ve 1954’te Bern şehrinde 2-0 öndeyken 3-2 kaybettiği tarihi Dünya Kupası finalinin ardından, iki yıl daha kaybetmeden, 51 maçta 43 galibiyet, 7 beraberliklik istatistik yakalayan efsane jenerasyondan bahsediyoruz!

Macarların futbolla ilk tanışması, henüz Avusturya-Macaristan İmparatorluğu döneminde, yani 19. yüzyıl sonlarında olmuştu.

O zamanlar ülkenin başkenti ve futboldaki bayrak şehri Budapeşte’de kurulan Ujpest, Ferencvaroş ve MTK gibi spor kulüplerinin futbol şubeleri de açmalarıyla birlikte, 1901 yılında Macar Futbol Federasyonu kuruluyor ve ilk ulusal şampiyonanın düzenlenmesinin ardından, 1902’de de Macarlar ilk milli maçlarında, Avusturya’ya 5-0 kaybediyorlar.

Macaristan’ın futbola güç anlamında damga vurmaya başladığı yıllar için ise öncelikle, 32 sene sonrasına ve 1934 Dünya Kupasına gidiyoruz.

İlk turda Mısır’ı 4-2 geçip çeyrek finale kalan fakat bu turda Avusturya’ya 2-1 yenilen Macarlar, 1938 Dünya Kupası’ndaysa ilk büyük başarılarını elde ediyor ve sırasıyla Doğu Hollanda Antilleri (bugünkü ismiyle Endonezya), İsviçre ve İsveç’i eleyerek finale kalıyordu.

Paris’te 45.000 seyirci önünde sahne alan finalde, son şampiyon İtalya’ya 4-2 kaybeden Macarlar, böylelikle ilk dünya ikinciliklerini elde ediyorlardı.

Macaristan Millî Takımı’nın efsane mertebesine ulaştığı dönemse 1950’lerdi. Hatta o Macaristan için II. Dünya Savaşı sonrasında çıkan ilk süper takım benzetmesi de yapılır ki hemen herkesce de öyledir!

Macaristan’ın o meşhur kadrosunda Zoltan Czibor, Sandor Kocsis, Jozef Bozsik ve 1 numaralı efsane Ferenc Puskas gibi “süper star”ların bulunması, takımın elde ettiği başarılarda ilk olarak bireysel yetenekleri akla getirse de, takımca ve sistemsel olarak da oldukça başarılı bir devir yakalamışlardı.

Bu tarihi kadronun başarısında iki efsane td Buskovi ve Gustztav Sebes’in de payları çok büyük. 1949 yılında Millî Takım ilk maçında Çekoslovakya deplasmanında alınan 5-2’lik mağlubiyet sonrası, zamane futboluna göre farklı sistem sonuçlara da yansımış ve sonraki sekiz maçın altısını kazanırken, yedikleri 9 gole karşı rakip filelere tam 36 gol göndermişlerdi.!

9.maçta, tarihler 14 Mayıs 1950’yi gösterdiğinde Avusturya’yla Viyana’da yapılan ve 5-3 kaybedilen maç var ve sonrasındaki yaklaşık 50 ay boyunca yenilgi yüzü görmeyen ve bu süreçteki 32 maçta 28 galibiyet, 4 beraberlikli bir istatistik yakalayan takım geçmişti tarih sayfalarına…

1952 Helsinki Olimpiyatlarında sırasıyla Romanya, İtalya, Türkiye, İsveç ve Yugoslavya’yı deviren Macarlar, bu 5 maçta toplam 20 golle altın madalyanın sahibi olmuşlardı ama asıl zafer 25 Kasım 1953’de, içlerinde kraliçenin de bulunduğu 105 bin seyirci önünde Wembley’de gelmişti (6-3).

Maç boyunca Macarların çektiği 35 şuta karşılık İngilizlerin sadece 5 şutta kalıp, Kıta Avrupası bir ülkeye tarihlerindeki ilk yenilgiyi almaları yetmemiş, bu maçın rövanşında da, 23 Mayıs 1954’de Budapeşte’de 7-1 ile sürklase olmuşlardı.

Artık o küçük görülen, kapalı kutu Macarlar gitmiş, yerine belki de 1954’teki Dünya Kupası 1 numaralı favorisi gelmişti.

İsviçre’deki ilk maçlarında Güney Kore karşısında 9-0 kazanarak, bir sonraki maçta da Batı Almanya’yı 8-3’le bozguna uğratıyor ve Panzerlere tarihlerindeki en ağır yenilgiyi tattırıyorlardı.

Çeyrek finalde efsane takımın en önemli efsanesi olan Puskas sakattı ama latin devi Brezilya’yı 4 golle geçip, yarı finalde de son dünya şampiyonu Uruguay’a (normal süre 2-2, uzatmalarla 4-2) aynı tarifeyi uygulamışlardı.

Finale gelene kadar oynanan dört maçta tam 25 gol atmaları, final maçında da daha 8 dakika içinde 2-0 öne geçmeleri, sansasyonel bir Dünya Şampiyonluğu habercisi iken, Almanlardan hemen 2 dakika içinde gelen gol rüzgarı bir anda tersine çevirmiş, 18. dakikada ve 84’te Helmut Rhan’la iki gol daha bulan Panzerler 3-2 ile zafere ulaşmıştı.

Ülkece yaşanan bu büyük şokun ardından sahne alan ilk 18 maçın 15’inde kazanıp, sadece 3 beraberlikle 74 gol atıp 22 gol yemişlerdi.

Aranycsapat lakaplı (altın takım) Macaristan’ın bu ikinci önemli serisiyse özel bir maçta, 19 Şubat 1956 tarihinde Dolmabahçe Stadı’nda oynanan maçta ikisi Lefter’den, biri de Metin Oktay’dan gelen gollerle bize karşı sonra ermişti ve o Macaristan zaferi hala ülke tarihimizin gelmiş geçmiş en önemli 4-5 spor olayından biri olarak gösterilir.

Biz yazımızı yine o meşhur finalle bitirelim ve 4 Temmuz, Bern, Wankdorf stadına gidelim.

5 maçta dile kolay tam 27 gol atmışlar, altın kafa Sandor Kocsis 11 golle gol kralı olmuş, diğer efsaneler Puskas ile Hidegkuti 4’er, bir diğeri Czibor turnuvayı 3 golle kapatmış ama şampiyonluk gelmedikten sonra.!

Final günü sahanın çamur içinde olması ve teknik gücü yüksek Macar yıldızlarının önünü kesmesi ile fizik gücü yüksek Almanların bu sahaya uygun, devrim yaratan hafif kramponlara uzun çivilenen tasarım (tasarımcı Adi Dassler- Adidas) ile sahaya çıkmaları, sonucun belirlenmesinde önemli bir dip not olurken,

Macarlar için ise asıl neden çok farklıdır. Haklarının yendiğini düşünürler ve aradan tam 66 sene geçmiş olmasına rağmen, 4 Temmuz tarihini ve İngiliz hakem William Ling’i hiç ama hiç unutmazlar.

Niye mi?

Hakem Almanya’nın atmış olduğu gollerden birinde Macar kaleci Grosics’e faul yapılmasına rağmen bunu dikkate almayarak golü vermiştir.

Ayrıca Puskas bomboş şekilde mutlak gole giderken ofsaytla alakası olmayan pozisyonda hakemin oyunu durdurması…

Son dakikadaki bir diğer pozisyonda ise ceza sahası içerisinde Kocsis düşürülmüş, herkes tarafından bariz penaltı olarak görülen pozisyonu hakemin devam ettirmesi sadece Macarlar değil otoritelerce de ortak kanıdır ama kupa gittikten sonra…

1940 Nazi Almanyası sonrası, bir ülkenin yeniden doğuşu ve Bern mücizesi olarak tarihe geçen, üstüne onlarca film müzikali yapılan tarihi maç, bir diğer ulusun ise en kara gecesi olmuştu.

Öyle ya da böyle, fazla uzatmadan, 1956 Macaristanı istisnasız herkese göre 1974 Hollanda ve 1982 dream team Brezilya ile birlikte tarihin Dünya Kupasını kazanamamış en iyi 3 efsane takımından biridir, birçoklarına göre de açık ara en iyisi…

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

mail: burak.belgen@abcspor.com

twitter: @BurakBelgen

Son Haberler

EUROLEAGUE’İN YENİ YÜZÜ, YÜKSELEN DEĞERİ PARİS BASKETBOL

Geçen sezonun EuroCup şampiyonu Paris Basketbol, ilk Euroleague sezonunda ne yapacak herkesçe soru işareti idi. T.J. Shorts gibi çok kısa...

Benzer Konular