Ligin 10. haftasına gelindiğinde Beşiktaş’ın karnesinde henüz bir deplasman galibiyeti bulunmuyordu. Derbi zaferiyle geç de olsa ayağa kalkıp yarışa tutunan Karakartal için Antalya seferi bu başarısızlığın kırılması ve ilk kez üst üste iki maç kazanılması için çok önemli bir fırsattı. Beşiktaş bu haftaya dek buna benzer hiçbir fırsatı değerlendirememişti, bunların sonuncusu da Ankaragücü deplasmanıydı. Ama Antalya’da ecel terleri dökerek de olsa nihayet günü kurtarmayı başardı Siyah-Beyazlılar.
Galatasaray’ı deviren kadrodan iki değişiklik vardı, stoperde sakatlığı atlatan Ruiz formayı Roco’dan geri almış, sol açıkta ise Caner’in cezalı oluşundan doğan boşluk Ljajic ile doldurulmuştu. Bu sezon hiç yapamadığını yapıp maça fırtına gibi başladı Beşiktaşlı oyuncular. Önde baskı ve kapılan toplarla hızlı, dikine çıkışlar normalde Abdullah Avcı’nın klasikleridir, ama Beşiktaş’ta bu sezon için ilkti bunlar. İlk gol Ljajic’in yarattığı bir serbest vuruşta yaptığı ortada Vida’nın artık alıştığımız kafa vuruşlarından birini daha yapmasıyla geldi.
Vida savunmada zaman zaman hatalar yapsa da takımın sahaya karakter koyan oyuncuları arasında her daim yer almaya devam ediyor. Bu golün ardından hız kesmeyen Beşiktaş, yine orta sahada baskıyla elde edilen bir topla ani çıktı. Diaby’nin başlatıp yine Diaby’nin bitiriciliğini gösterdiği bu hücumla fark 2’ye çıktı.
Abdoulay Diaby üst düzey bir oyuncu değil, ancak Beşiktaş’a ihtiyaç duyduğu dinamizmi veren oyuncuların başında geldiğini söyleyebiliriz. Bana göre en büyük faydası topu aldığı noktalarda dikine mesafe katedip rakibin üzerine üzerine gittiği driplingleri. Bunların hepsinde başarılı olamıyor belki, ama takımda bunları deneyen başka oyuncu olmadığı için yakalanan pozisyonların içinde Diaby mutlaka yer alıyor. Hücum hattındaki isimlerin büyük çoğunluğu formsuzluğunu sürdürdükçe Diaby’nin de 11’deki yerini kolay kolay kaptıracağını düşünmüyorum.
2. golden sonra Beşiktaş attığı gollerden çok daha rahat şekilde fileleri havalandırabileceği fırsatlar buldu, ama bunlarda beceri eksikliği yine öne çıktı. Muhtemelen Burak maça başlayan kadroda olup bu fırsatları bulsa maç ilk yarıda farka giderdi. Ama bir tane Diaby, bir tane Lens, bir tane Elneny, bir de Umut olmak üzere 4 net gol pozisyonu değerlendirilemeyince ilk yarı 2-0’lık sonuçla tamamlandı.
Her tecrübeli Beşiktaş taraftarı gibi ben de bu skora güvenilemeyeceğini ve farkın 1’e düşmesi halinde maçın bambaşka bir hal alacağını düşündüm. Hatta maçı beraber izlediğimiz kardeşime de bu düşüncemi söyledim. Kendisi bu saatten sonra Beşiktaş’ın maçı vermeyeceği fikrindeydi, bense 3. gol gelmedikçe bu fikri paylaşamıyordum. Ne yazık ki bana bu endişeleri veren ne varsa hepsi birer birer gerçekleşti ikinci yarıda. Savunma dörtlüsünün ciddi bir zaafiyet gösterdiği bir akında, Beşiktaş defansını göbekten ara pasıyla delen Antalyaspor’da Paul Mikairu bir anda kaleci Karius ile karşı karşıya kaldı ve bu fırsatı kaçırmadı.
Normal şartlarda çok rahat farkı bulup, sakatlıktan yeni çıkan Burak’ı riske etmeye ihtiyaç duymayacak olan Beşiktaş’ta, yenen gol sonrası Abdullah Avcı mecburen Burak’a sarılmak durumunda kaldı. Oyundan alınan Lens, takımın en saç baş yoldurtan oyuncusu olarak ıslıklar eşliğinde sahayı terketti. İlk yarıda karşı karşıya kaçırdığı pozisyon o kadar rahat bir pozisyondu ki, sadece topu bir adım sola çekse topla beraber boş kaleye girebilirdi. Ama Lens’in sorunu bu zaten, kendisini futbol zekası açısından adeta geri zekalı!
Bunu söyleyerek kendisine hakaret ettiğimi düşünmüyorum, bir durum tespiti bu. Top tekniği ve yetenekleri yetersiz olduğundan değil; futbol aklının düşüklüğü, karar verme ve uygulama yetilerine hiçbir şekilde sahip olamaması nedeniyle Beşiktaş’ı kaç maçta yaktı veya zora soktu, ben sayısını unuttum! İstediği kadar iyi niyetli olsun, kesinlikle Beşiktaş’ın oyuncusu olmadığını ve satış listesine konulacak oyuncular listesinde ilk sırayı alması gerektiğini düşünüyorum.
Lens hadi neyse de, yeteneği en üst seviyede olan Adem Ljajic’e ne demeli? İlk goldeki asisti dışında ne yaptığını bilmeyen performansı maalesef devam etmekte.
Hele ki kalecinin kalesini boş bıraktığı bir pozisyonda yaklaşık 40 metreden boş kaleye gönderemediği bir top var ki, evlere şenlik! Kim olduğunu bilmesen vuruşu yapan Necip zannedersin, o derece kaleden uzağa düşen kötü bir vuruştu ve yine fişi çekmeye engel oldu. Umarım Ljajic önümüzdeki haftadan sonra gelecek milli arada kendini toparlar, zira Beşiktaş’ın ona çok ihtiyacı var.
Fırsatlar birer birer kaçmaya devam edince Antalyaspor’un da ümidi ve direnci arttı haliyle. Son 20 dakika içinde biri Karius’un devleştiği 3 net gol pozisyonları oldu, ama şansları ve becerileri yetmeyince Beşiktaş çok kritik 3 puanı alabildi. 2 hafta önce bu statta ligin dibinde yer alan Gençlerbirliği ilk yarıyı 0-5 önde bitirip, maçı da 6 golle kazanmıştı. Birebir aynı şeyi Beşiktaş da rahatlıkla başarabilirdi, ama ofansif oyuncuları bir Gençlerbirliği takımındakiler kadar becerikli olmadığından yapamadı.
Düşününce belki de böylesinin daha hayırlı olduğunu söyleyebiliriz, zira bu tarzı bir farklı galibiyet gelse Beşiktaş camiasını gereksiz bir havaya sokacaktı. Takımın aslında çok eksiği varken, olduğundan çok daha iyi zannedilmesine yol açacaktı. Bu bakımdan bu skorun hem yönetim, hem Avcı, hem de taraftarın gözünde gerçeklerin görülmesini sağlayacağını umuyorum.
Her şeye rağmen son 4 maçta alınan 10 puan son derece olumlu, önümüzdeki hafta içerde alınacak bir Denizlispor galibiyetiyle birlikte rakiplerin olası puan kayıpları, ilk devrenin son çeyreğinde Beşiktaş’ı bir anda yukarılara taşıyıp yarıştaki adaylar arasına sokabilir. Bu yolda Beşiktaş’ın en büyük şansının camiadaki havaya baştan aşağı değiştiren Ahmet Nur Çebi yönetimi olduğu kanısındayım. Beşiktaş camiası bu yeni sayfa şansını iyi kullanmalı, bu kez aynı hatalar yapılmamalı…
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: olcay.nurlu@abcspor.com
twitter: @olcynrlu