https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

DÜNYA KUPASINDA DÜN GECE ( 14 HAZİRAN )

Okunması Gerekenler

CEM SIPAHI14 Haziran günü oynanan karşılaşmalar arasındaki en önemli maç olan İtalya-İngiltere maçı her ne kadar İtalya’nın 2-1 üstünlüğü ile sona erse de, maçın gidişatı uzun süre boyunca tam anlamıyla beraberlik kokuyordu. İngiliz teknik direktör Roy Hodgson’ın Danny Welbeck’le başlama  ısrarı ülkesinin takımına oldukça pahalıya patlarken, Cesare Prandelli’nin normal üzeri temkinli taktik dizilişi İtalya’nın orta sahada uzun süre rakibinden bir kişi fazla oynamasına ve bunun sonucunda genelde topun kendilerinde kalmasını sağladı. Sahaya 6 orta saha 3 stoper 1 bek ve tek santraforla çıkan İtalya, Prandelli’nin aklında kurduğu taktiği iyi işletti ve oyunun temposunu maçın büyük bir bölümünde, özellikle de Pirlo2nun hzılı düşünme kabiliyeti ve hayal gücü sayesinde dikte etti. Maçın genelinde Balotelli’nin fiziksel üstünlüğü ağır İngiliz stoperlere üstün gelirken, 2. goldeki arka direğe göz göre göre sarkması ve üstün atletik yeteneği ile yaptığı sıçrama ile sonucu nerdeyse tek başına bir kafa vuruşu ile  belirledi.

İngilizler ileride oldukça iyi bir üçlü bulmuşken, Sterling ve Sturridge’ın Rooney’e katılmasıyla, bu bölgedeki  4. adamı Manchester United pasaportu dolayısı ile Welbeckle kullanarak kendi ayaklarına kurşun sıktılar. Tüm sezon Manchester United taraftarını kahreden Welbeck oynamaya devam ettiği sürece İngiltere’nin herhangi bir başarı elde etmesi mümkün gözükmüyor. Cleverley kadroya alınmasın diye imza kampanyası açan ingiliz taraftarlara kampanyaya Danny  Welbeck’i de ekleseydi, ülkeleri adına büyük bir iş başarabilirlerdi!

İlk yarıdaki oyun ve skor dengesi İngilizleri mutlu ediyor gibi gözüktü. Ancak, ikinci yarının başında yenilen golün ardından, Roy Hodgson, İtalya’nın orta sahadaki üstünlüğüne karşılık vermek amacıyla hem Ross Barkley hem de Wilshere’ı saha sürünce, bu sefer de ceza sahasına sokacak yeterli adam bulmakta zorluk çekti İngiltere. Topu rakip yer alanın çevresinde gezindirip şans arayarak maçı tamamlamak zorunda kaldılar. Bu 2 oyuncudan birinin yerine Rickie Lambert oyuna girmiş olsaydı son 20-25 dakikada, ceza sahasına yapılacak ortalarda İngiltere’nin gol bulma şansı oldukça artmış olacaktı. Ama tarihte defalarca tekerrür ettiği üzere İngilizler takımı yönetenlerin  vasat oyun görüşleri ve saplantılarının sonucunda bir kaz daha önemli bir maçta dünya kupasında mağlup oldular.

İtalya cephesinden bakacak olursak, merkez orta saha oyuncualrı ile dolu kadrosuyla Prandelli bu maçtan zaferle ayrılmış olsa da, her maçta Balotelli’nin şapkadan tavşan çıkarmasına bel bağlamak zorunda gibi görünüyor şu anlık. Candreva ile sağ kanattan yüklenen İtalya sol kanatta Marchisio gibi bir ön liberoyu görevlendirerek rakipten bir kişi daha fazla adam bulunduruyor gibi duruyor orta sahada; ancak bu şekilde kupada uzun mesafe kat etmeleri epeyce zor. Mutlaka diğer kanada Cassano, Cerci ya da Insigne’den birisinin yerleşmesi şart; fakat Prandelli’nin bu noktadan sonra taktiğini değiştireceğini düşünmek de saflık olur. Bu pozisyon kısırlı İtlay adına turnuva boyunca devam edecek gibi gözüküyor.

Öte yandan, İngiliz medyasının Rooney üzerindeki baskısı kendilerini olduklarından da zor bir duruma düşürürken, İtalyan medyasındaki milli takım desteği takdire şayan. Daha evvel birçok kez gördüğümüz şekilde İtalya yine ittire kaktıra bir yerlere varacak gibi gözüküyor ama asla turnuvayı kazanacak intibası bırakmıyorlar izleyicide. Bekleyip göreceğiz.

 

Günün ilk maçında, Kolombiya Yunanistan karşısında kendini çok da sıkmadan 3-0’lık net bir galibiyet alırken, latin futbolunun teknik variyasonlarının ötesinde taktiksel olarak da epeyce sağlam bir görüntü çizdi. Elinde Carlos Bacca, J. Martinez ve Adrian Ramos gibi birbirinden üstün yetenekli santraforları bulunmasına rağmen, 6 pas golcüsü eski Trabzonsporlu Teofilo Gutierrez’i santrafor pozisyonunda tercih eden Jose Pekerman, bizce bu tercihinde yanılıyor olsa da, tarihi boyunca çok yetenekli oyuncular çıkarmış Kolombiya’nın makus talihini daha Avrupai bir dizişliş ve defans anlayışı ile değiştirecek gibi gözüküyor.

4-3-3’ün sağında oynayan Fiorentinalı Cuadrado tam bir yıldız. Büyük bir oyuncuya dönüşüyor her geçen sene. Defansın göbeğinde Zapata-Yepes ikilisi bu maçta oldukça sağlam gözükse de, grubun diğer iki maçında Japonya ve Fildişi Sahili karşılaşmalarında artan tempoda Yepes’in ilerleyen yaşına rağmen aynı mücadeleyi sürdürebilmesi bir soru işareti. Orta sahada Interli Fredy Guarin’e rol vermeyen Pekerman, Abel Aguilar ısrarında haklı çıkmayabilir. Guarin her açından Aguilar’dan üstün bir oyuncu. Maçın hemen başında gelen gol Kolombiya’nın oyun planına büyük kolaylık sağladı ama geriye düştükleri olası bir diğer maçta nasıl tempoyu artıracakları ve rakibi zorlayacaklarını merak ediyoruz. Bu kadar iyi santrforu olan bir takımın niye sahaya çift santafor çıkmadığını anlamak güç. Hele ki sol forvette Victor İbarbo gibi asist yapamayan ve gol atamayan bir oyuncu oynuyorken!

Yunanistan ise, oyun planına hiçbir şekilde uymayan şekilde 1-0 geriye düşerek büyük bir belanın içine daha 5. dakikada girdi. Tüm maçı düşük tempoda götürüp atacağı olası 1 ya da 2 golle maç kazanmayı planlayan komşunun, geriye düştüğünde oyuna çevirecek kalitede hücum oyuncusu ne yazık ki pek bulunmuyor. Samaras efsane bir futbolcuymuşçasına ağır hareketlere yıldız tozlarının dökülmemesine gayret ederken, yeni umutları Mitroglou ikinci yarıda oyuna girdikten sonra pek bir varlık göstermedi. Salpingidis’in ise niye oyundan erken alındığını çözemedik. Nerdeyse tüm Yunan hücum hattında rakibe problem çıkarabilecek tek oyuncu o gibi gözüküyordu. Bu kadar kaliteli defans oyuncuları olan bir ekibin, 70.dakikada skoru değiştirmek üzere sahaya yaratıcı güç olarak 40 yaşına merdiven dayamış Karagounis’i sahaya sürmesi üzücü bir hadise.

Japonya-Fildişi maçı ise benim nezdimde şu ana kadar oynanan seyri en zevkli maç idi. İki apayrı fizik ve teknik anlayışındaki futbol ekolünün kapışmasında beklenildiği üzere Afrikalı oyuncular, yağan yağmurla beraber ağırlaşan saha zemininin de etkisiyle, 2. yarıda uzak doğulu rakiplerine fiziksel üstünlükleri  hissettirdiler.  Oyuna gayet atak ve kollektif bir anlayışla başlayan Japonlar, ilk golü bulduktan sonra 2. sini de ulaşmak için gerekli psikolojik üstünlüğü ilk yarıda hemen yakaldılar. Ancak Avrupa Futbol Tarihinin Claudio Ranieri ile birlikte en fazla kabiliyetinden kat be kat daha fazla değer verilen iki hocasından biri olan Zaccheroni, Japon dostlarımızın elinde bu fırsatı almak için fazla tereddüt etmedi. Honda ve Kagawa’nın liderliğinde oyunun temposunu dikte eden Japonya Zac’in dahiyene taktikleriyle skorun üzerine yatmaya çalışıp oyunu soğutmaya uğraşırken, toparlanan Fildişi, dakikalar geçtikçe oyunun kontrolünü ele geçirdi ve etkin kanat bindirmeleriyla Japonları çok zorladı.

Turnuvanın kendi pozisyonlarındaki en iyi birkaç adamından olan sağ ve sol bek Aurier ve Boka iki kanattan ani bindirmelerle Japon ceza sahasını orta yağmuruna tutarken Zaccheroni kenardan bizimle beraber maçı seyrediyordu.  Bundesliga’da parıl parıl parlayan kanat oyuncusu Takashi İnui’yi kadroya dahi davet etmeyen kurt hoca Zac, diğer bir kanat oyuncusu Hirsohi Kiyotake’yi de yanında oturtarak kanatları Afrikalılara zaten oyunun başından teslim etmişti. Gol geliyorum diye bağıra bağıra geldi, hem de iki kez ard arda. 2 dakika içerisinde 2 Serge Aurier ortasından kafa golleri bulan Fildişi Sahili maçı çevirdi ve geriye kalan zamanda fiziksel üstünlüğünün de yardımıyla maçı rahatça tamamladı. Japonlar gibi ortalama zeka seviyesi  bu derece yüksek bir halkın, tarihlerindeki en kariyerli ve yetenekli oyuncu havuzunu Alberto Zaccheroni’ye nasıl emanet ettiklerini anlamakta zorluk çekiyorum. Diğer yandan, Serge Aurier, yüksek ihitmal önümüzdeki 10 sene boyunca gezegendeki en iyi sağ beklerden biri olarak futbol tarihine imzasını atacak. Bacary Sagna’nın ayrılmasıyla sağ bek arayaşına giren Arsene Wenger’in takip ettiğini bildiğimiz bu oyuncuyu, Arsenal ne yapıp edip hemen imzalamalı!

Günün ikinci maçında karşılaşan Uruguay ve Kosta Rika maçından  ise tüm futbolseverler için tam derslik bir karşılaşma gerçekleşti. 2006’da göreve geldiğinden bu yana, nerdeyse 23 kişilik Uruguay kadrosunda hemen hiç değişikliğe gitmeyen teknik direktör Oscar Tabarez, sonunda bu garantici yaklaşımının cezasının Kosta Rika gibi beklenmyen bir rakip tarafından kesilmesine şahit oldu. Luis Suarez’in sakatlığında, hala işin ciddiyetinden uzaklaşmış, artık işi lejyonerliğe dökmüş Diego Forlan’ı Cavani’ye partner yapan teknik direktör Tabarez, Urugay yaratıcı orta saha oyuncusu kıtlığı çekiyorken,  senelerdir ha oldu ha olacak diye bekelediği Lodeiro’yu ikinci yarıda saha sürüp, artık yenilmeyi gerçekten de hak ettiğinin altına imzasını atmış oldu. Lodeiro korner dahi kullanamazken, Forlan umursmaz şekilde olası şut pozisyonlarını umursamazca harcayıp durdu. Onca yıllık kariyerinin ardından bu kupa sonrası istenmeyen adam ilan edillirse şaşmamak lazım!

Öte yandan, aslen stoper olan Martin Cacares’in sağ bekte idare edebilme potansiyeli de var diye, oyuncusunu defalarca sol bek olarak sahaya sürmesinin sonucunda Tabarez’in balon bir şekilde patlayacaktı ve kısmet bu maça denk geldi ve daha ilk maçta Kosta Rika bu balonu patlattı. Elinde Gaston Ramirez gibi bir yetenek varken, ve kanat oyuncusu sıkıntısı bas bas bağırıyorken, bu formatla oynamaya çalışması Tabarez’in oldukça yüksek bir ihtimalle Uruguaylı futbolseverlerin canına tak etmiştir.

Orta Amerika temsilcisinde ise, Arsenal’in Olympaikos’a kiraladığı açık/forvet oyuncusu Joel Campbell ışıl ışıl parlarken, Kuzey Avrupa’nın popülaritesi düşük liglerinde oynayan diğer  oyuncuları da tam anlamıyla gerçek bir dünya kupası maçı performansı sergilediler. Brugge’ün stoperi Oscar Duarte harika bir performans ortaya koyarken, FC Kopenhaglı Bolanos da, orta sahadaki tüm ipleri elinde tutarak maçı adeta tek başına yönetti. İspanya liginde bu sezon en değerli kaleci seçilen Keylor Navas gerçekten büyük bir yetenek. Keza Rosenborglu sağ bekleri Gamboa, tüm maç boyunca kendini adeta yırttı. Son iki senede çaptan düşen Bryan Ruiz de formunu yükseltebilirse, Kosta Rika dünya kupası tarihinin en büyük sürprizlerinden birine imza atarak bu gruptan çıkabilir.. Uruguay içinse vaziyet kötünden de beter. Kırmızı kart alan sağ bek Maxi Pereira’nın yanında, İngiltere maçında Luis Suarez yine oynamayacak gibi gözüküyor. Yaşlanmış ve yıpranmış bu kadro ve Tabarez’in düş gücü kıtlığını da ele alarak düşünürsek, bu zor grupta Uruguay’ın alacağı maksimum puan 1 olacak gibi duruyor.

Herkese iyi seyirler…

cem.sipahi@abcspor.com

Son Haberler

QUADRUPLE-DOUBLE, NBA TARİHİNDE SADECE 4 KEZ

NBA'de double-double hemen her maç, triple double'da her sezon onlarca kez gördüğümüz istatistiklerdir. Peki ya quadruple-double ? 350 bine yakın oyuncunun...

Benzer Konular