https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

FUTBOLDA DÖVİZ SAVAŞLARI

Okunması Gerekenler

FUTBOLDA DÖVİZ SAVAŞLARI

Türkiye son bir haftadır Dolar ile yatıp Euro ile kalkıyor. TL’nin yabancı para birimlerine göre negatif ayrışması özellikle ithalatçı sektörleri oldukça etkileyecek gibi görünüyor. İhracata dayalı iş yapan firmalar da ilk etapta nispeten rahat gibi görünseler de ihracatımızın da çoğu ithalata dayalı olduğu için tüm ülke ekonomisinin ciddi bir darboğaza girmesi söz konusu gibi görünüyor. Ancak, ne bu yazının konusu Türkiye ekonomisi, ne de bendeniz ekonomi profesörüyüm. Bu işi uzmanlarına bırakarak, Türkiye’nin en büyük ithalatçı sektörlerinden olan futbola bir göz atmak niyetindeyim.

 

Öncelikle 2017 Mart ayında yapılmış olan Futbol Zirvesi’nden bahsetmek istiyorum. Futbol Zirvesi Cumhurbaşkanımızın katılımıyla gerçekleşmiş ve zirve sonrası da TFF Başkanı Yıldırım Demirören’in referandumla ilgili sözleri çok konuşulmuştu. Aslında daha çok konuşulması gereken belki de bu fotoğraftı. Konuşmacı olarak Zirve’ye çağırılan Desailly, Vieri, Abidal, Les Ferdinand gibi dünya futbolunun efsaneleri fotoğraflar çektirildikten sonra boş salona konuşmuşlardı. Futbolumuzla ilgili de söylenenler tesisleşme ve stad inşaatlarından ibaret kalmıştı. Mutlaka tesisleşme futbolun gelişmesi için olmazsa olmaz ama tek başına yeterli olması düşünülebilir mi?

 

Yine Futbol Zirvesi’nden devam edersek, fotoğraflarda görülebileceği üzere, 2011 yılından itibaren Avrupa genelinde borçlanma azalmışken, Türkiye’de beşe katlanacak şekilde artmış ve alarm zilleri geçen sene de çalmış. Ayrıca, oyunculara verilen maaşların gelir kalemlerine yüzdesinin de ciddi artış gösterdiğini görmekteyiz. Slaytta görülen maaş / gelir rasyosundaki 80%; bugün de çok farklı olduğunu sanmıyorum. Hatta mesela 2017-18 başında Galatasaray’ın yıllık 5 milyon € maaşla Gomis’i (yaş 32), Fenerbahçe’nin yıllık 4 milyon maaşla Valbuena’yı (yaş 33), Beşiktaş’ın yine benzer bir maaşla Vagner Love’u (yaş 33) transfer ettiğini düşünürsek belki kriz daha da derinleşmiş bile olabilir.

 

Ali Koç yaklaşık 3 hafta kadar önce FB TV’ye çıkarak şeffaf bir şekilde kulübün mali yapısını özetledi. Başkanın bahsettiği rakam 621 milyon € idi. Bu borcun ne kadarının Euro olduğu da önemli olmakla birlikte, artık Euro kurunun 7 TL’yi de aşmış olmasından dolayı borç kesinlikle sürdürülemez durumda. Artık Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş veya başka bir kulübümüzün tamam mı devam mı seçimini yapması ve ülkemizin içerisinde bulunduğu ekonomik durumdan futbolumuzun da nemalanması yadsınamaz bir gerçek olarak önümüzde duruyor. Kısacası artık Ali Koç’un da dediği gibi, özellikle futbol hayatının sonuna gelmiş 32-33 yaşında yıldız eskilerine senelik 4-5 milyon € maaşlar verilmesi söz konusu olmamalı, olamaz.

 

Özellikle Ali Koç’tan sonra diğer takımlarda da altyapıdan oyunculara yönelme, genç oyuncu transfer etme, varolan oyuncuların maaşlarının düşürülmesi gerekliliği gibi önlemler yüksek sesle konuşulur oldu. Bunların ne kadar gerçekleştirilebilir, oraya hiç girmeyeceğim. Önemli olan şu, Türk Futbolu’nun içerisinde bulunduğu kriz o kadar derin ki, bahsedilen önlemler ameliyatlık hastaya morfin vermek gibi. Halbuki kulüplerimizin geleceği kurtarmaları için baldıran zehrini seve seve içmeleri gerekiyor. Bunun için yapılması gerekenlerden bazıları şunlar olabilir:

1 Oyuncu maaşlarının kesinlikle azaltılması, bu azalmayı kabul etmeyen oyuncularla yola devam edilmemesi

2 Oyuncu maaşlarının DÖVİZ DEĞİL TÜRK LİRASI üzerinden olması.

3 Eğer oyuncu maaşları döviz olarak ödenecekse, döviz kurunun yayıncı kuruluşa yapıldığı meblağ veya o meblağa çok yakın şekilde sabitlenmesi ve TL olarak ödenmesi

4 Kulüplere altyapıdan belirli sayıda oyuncuyu belirli sayıda maçta oynatma zorunluluğu getirilmesi

5 Kulüplere (Türk veya yabancı) belirli sayıda 21 yaş altı oyuncusunun maç kadrosunda bulundurulma zorunluluğu getirilmesi

6 Altyapıdan A takıma çıkartılan oyuncu başına uygulanabilecek teşvikler. Bu teşvikler nakit para şeklinde de olabileceği gibi, oyuncunun oynatıldığı maç başına da olabilir. Puan ve ikili averaj eşitliği durumunda altyapıdan daha fazla oyuncuya dakika vermiş olan kulübün öne geçirilmesi şeklinde de olabilir.

7 Maaş bütçesini belirli bir seviyenin üzerine çıkartan kulüplere salary cap uygulaması. Burada salary cap detayları bir önceki sezonda hakedilmiş yayın gelirleri, İddaa ve puan gelirleri üzerinden hesaplanabilir.

8 Futbolcuların kendi vergilerini kendilerinin ödemesi.

9 Futbolculara ev, araba, çocuklarının okul taksidi gibi sunulan “yan hakların” ayrıca bütçelendirilmesi zorunluluğu ve kısıtlanmasına dönük tedbirler alınması

 

Maddeler çoğaltılabilir, ancak bu borç sarmalındaki kulüplerimizin borçlu durumlarını daha fazla sürdüremeyecekleri bir gerçek. Bu uygulamalar yapıldığında pek çok yıldız futbolcu ligimize gelmek istemeyebilir, hatta istemeyecektir. Ancak bu baldıran zehri er ya da geç içilecek. Yoksa Türkiye’deki futbolu yabancı sermaye bugün olmasa da yarın maalesef ele geçirecektir. Aslında reçete birkaç sezon boyunca Polonya Ligi’ne dönmek. Eğer giderleri kısıp ithalatçı değil de ihracatçı bir lig haline gelirsek zaten Polonya Ligi olmakta da bir sakınca yok.

mail: onur.ilimsever@abcspor.com

twitter: @onurilimsever

 

Son Haberler

EUROLEAGUE’İN YENİ YÜZÜ, YÜKSELEN DEĞERİ PARİS BASKETBOL

Geçen sezonun EuroCup şampiyonu Paris Basketbol, ilk Euroleague sezonunda ne yapacak herkesce soru işareti idi. T.J. Shorts gibi çok kısa...

Benzer Konular