14 Temmuz 1789 tarihi Fransa ve tüm dünya için önemli bir yere sahiptir. Bu tarih siyasi mahkumlarla ve köhnemiş monarşiyle özdeşleşmiş bir sembol olan Bastille Hapishanesi’nin ele geçirildiği ve Fransız Devrimi’nin başladığı tarihtir. Devrim’in evrensel karakteri o tarihlerde eşitlik, özgürlük ve kardeşlik sloganlarıyla vücut bulmuştu. Devrim o günden sonra 150 yıldan fazla bir süre 2 ileri 1 geri gitti, geldi. Her ne kadar 1958’de 5. Cumhuriyet Anayasası kabul edildiğinde bile hala “devrimi bitirme” tartışmaları devam ediyorduysa da, Fransa’da Devrim’in bu evrensel anlayışı bazı dönemler hariç (1870 Almanya yenilgisi gibi) pek sarsılmadı.
Şimdi bütün bu anlattıklarımızın sporla ne ilgisi var? Aslında var. 1789’dan tam 229 yıl 1 gün sonra Fransa Dünya Şampiyonu oldu. Açıkçası oldukça hakkedilmiş bir şampiyonluk olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar Hırvatlar “Gönüllerin Şampiyonu” payesini almış olsalar da, Fransızların canavar orta sahası ve kanatlarıyla baş etmeleri en başından beri oldukça zor görünüyordu. Sosyal medyaya baktığımızda ise Fransa’nın şampiyonluğuyla ilgili değişik “şakalar” görülüyor. Bu şakalar genellikle Fransız milli takımının aslında Fransız olmadığı ile ilgili.
Fransız milli takımının Fransızlık derecesini sorgulamak en hafif tabirle saçmalamakla eşdeğer aslında. Çünkü zaten Fransız Devrimi’nin ve ülkenin kurucu değerlerine göre bu çocukların hepsi Fransız. Zira kendileri milli marşlarına Allons enfants de la patrie le jour de gloire est arrivé yani Haydi vatan evlatları, zafer günü geldi diye başlıyorlar. Marşın nakarat kısmında da aux armes citoyens yani silah başına vatandaşlar şeklinde sesleniliyor. Örneğin silah başına Fransızlar denmiyor. Dolayısıyla marşın kendisi ve dolayısıyla ulus algısı da bu çerçevede şekilleniyor. Kaldı ki Fransa’da hukuken de vatandaş olarak Fransa’ya bağlı olan herkes Fransız olarak adlandırılıyor.
Bu bilgiler ışığında konu ele alındığında, yapılan şakaların ırkçı olmadığını veya daha hafif bir tabirle ırkçılığa kaymadığını, basit bir şaka olduğunu ileri sürmek safdillik oluyor. Çünkü bu yolla aslında şakayı yapan kişi samimi olarak bunu istemese dahi ırkçılığın kanalına girmiş oluyor. Zira ırkçılık, cinsiyetçilik gibi hastalıklar aslında bu tip şakalarla başlıyor ve sürekli olarak kendini bu yollarla yeniden üretiyor. Dolayısıyla bu konu, üzerine şaka yapılması değil, farklı etnik kökenden insanların entegrasyonu dolayısıyla takdir edilmesi gereken bir konu.
mail: onur.ilimsever@abcspor.com