*** Ve Fenerbahçe ezeli rakibi Galatasaray’ı puan olarak yakaladı hatta averajla üstüne de çıktı. Aykut Kocaman’ın “suni fark” dediğinde gelen eleştiriler ve bundan sonrası için görüşleriniz.
26 Ekim günü Aykut Kocaman “Rahatlıkla söylüyorum; devreyi Galatasaray’la aynı puanda ve hatta önde bile bitirebiliriz” demiş, bu sözlerine rakip camia, hatta onu bırakalım Fenerbahçe’nin içinden bile tepki gelmişti…
Fenerbahçeli olmayan bir dostum birkaç hafta önce bir mesaj atmıştı. aynen kopyalıyorum:
İflah olmaz bir Aykut Kocaman hayranıyım. 3 Temmuz sürecindeki duruşuyla hayranlığım daha da artmıştı. İyi bir hoca olduğu için değil iyi bir insan olduğu için sevmiştim. Her geçen gün daha iyi hoca oluyor. Olur ya, günün birinde buluşursanız kulüpte, benim için onu öpüver. Her ortamda onu savunduğum için, beni hiç utandırmadı. Hangi kulübün evladı olursa olsun böyle adamlara ülke futbolunun ihtiyacı var.
*** Karabük’ün içinde bulunduğu hem puansal hem piskolojik durum, görevine son verilen td ve kadro dışı bırakılan oyuncular sonrası Kadıköyde çok kolay bir maç geçecek havası yansıttı bizlere ama “özellikle ilk devre” kazın ayağı hiç de öyle olmadı.
Geçen hafta “Okyanus dere konusunda sicili kabarık Fenerbahçe için ‘kolay’ maçlar aslında en zorlarıdır” demiştim.
Şartlar puan kaynı için uygundu. İlk yarıda Karabükspor’un “serseri” bir golüyle devreyi 1-0 önde kapatması şaşırtıcı olmazdı… Sonra daha çok vakit geçirme, Fenerbahçe baskısı, tribünlerin uğultusu, birkaç hakem hatası, 85.dakikada Fenerbahçe’nin 1-1’i yakalaması, direkten dönen bir top ve beraberlik… Makine stop etti, çekirge zıplamadı, Suni kayıp gibi başlıklar. Bu senaryonun kıyısındaydı Fenerbahçe.
Kıyıda da Aykut Kocaman vardı. Devre arasında Valbuena’yı ısınmaya gönderdi. Stadyumdakiler rahatladı. Tv başındakiler “al şu Valbueyna’yı hoca” dedi. Kim çıkar dendi, kimsenin aklına Şener gelmedi, Şener bile şaşırmıştır. İlk fırça darbesi öyle geldi. Gol de… Sonra ikinci fırça darbesi Soldado yerine Isla ve bir gol daha. Resmi teslim etmeden de Aatıf yerine Fernandao ile son rötüş…
B planı var mı denen Aykut Kocaman bir “X12Q ” planı çıkardı.
Sezon sonunda “Ah o Karabükspor maçında kaybedilen puan” yorumunu “İkinci yarıdaki değişlikler ile zor da olsa kazanılan Karabükspor maçı” olarak revize etti Fenerbahçe.
*** Maç oynanırken sahada yeralan futbolcuya uğultu, ıslık ile protesto yapmanın sizce “varsa” doğru ya da yanlış tarafları? Topal td Aykut Kocaman tarafından oyundan alınsa, başına gelebilecekler hepimizin malumu iken, attığı golle belki sadece takımı değil kendini de kurtardı.
Yukarıda maçı döndüren “ressam”dan bahsettik ama “taraftarın” hakkını önce teslim edelim.
2003-04’de bir Ankaragücü maçı vardır… Fenerbahçe deplasmanda Beşiktaş’ı yenmiş, bitime üç hafta var ve evinde Ankaragücü ile oynuyor.
Kadıköy’de devreyi Ankaragücü 1-0 önde kapatıyor. Daum da sezonun flaş ismi Tuncay’ı çıkarıp genç Semih’i alıyor. 4-3 Antep maçı falan efsanedir ama o maç ta öyle efsane sınıfındadır benim için.
Devrede öyle bir tezahürat başlar ki, ağlayan bir ben miyim diye bir çok kişi etrafına bakar. Önce Semih ile beraberlik golü gelir, 7-8 dakika içinde Van Hooijdonk ile galibiyet, maç biterken bir Hooijdonk golü daha ve daha çok gözyaşı…
Teşbihte hata olmaz Karabükspor maçında da o Ankaragücü maçındaki gibi bir tezahürat vardı.
Yuhalayanlar taraftar değil seyircidir. Tüm ıslıklayan seyirciyi toplayıp karşımıza alıp “Bakın sevgili arkadaşlar, yuhaladığınız adam bir gol Attı. İkinci golün önceki pozisyonu baştan izleyin. Orta yaptı, Giuliano o topu kaçırdı. Rakip atağa kalkıt. O da koşup rakip atağı önledi topu Valbuena’ya attı. Valbuena da golü. Bu ıslıklamanın kimseye faydası yok desem “biz ıslıklayınca iyi oynadı” derler.
*** Konyaspor karşısında sağbek sorunu bir şekilde halledilir gibi gözükse de, iki stoperun birden cezalı olması sarı lacivertlilerin başını ağrıtacak gibi gözüküyor. Devrenin son maçı için düşünceleriniz?
Çok zor maç. Tam “beklenmedik puan kaybı” maçı. Fenerbahçe Konya’da dondu kaldı, Aykut Kocaman’a eski takımından kötü sürpriz başlıkları için bulunmaz fırsat.
“Santraforsuz oynadık Stopersiz de oynarız” diyen Aykut Kocaman’ın fırça darbelerini bekleyeceğiz…
*** Galatasaray’da beklenen oldu ve Tudor kovuldu, Yönetim de erken seçim kararı aldı. Beşiktaş ise haftayı güzel futbol ve 5 gollü Osmanlı galibiyeti ile kapattı. İki ezeli rakip ve lider Başakşehir’e de kısaca değinirsek..
Tudor geçen yıl niye alındı, niye kaldı ve niye gitti sorularının cevabını bulmak güç. Üstüne bir de kongre bekliyor Galatasaray’ı. Buradaki özne Fenerbahçe olsa “havlu attı” derdim. Fenerbahçe lig tarihinde sezon içinde teknik adam değişikliği sonucu gelen şampiyonluk yok, Galatasaray da kitabı yazılır.
Maç çıkışı Altan Tanrıkulu bir cümle söyledi. “Galatasaray 1 puan gerideyken hoca gönderdi, Fenerbahçe 9 puan gerideyken sahip çıktı” diye. Altı çizilecek cümledir.
Beşiktaş rahat kazandı. Osmanlı hasta adam görüntüsünde ve işleri zor gözüküyor.
Başakşehir maçının sadece özetini izledim. Skora bakarak konuşayım, rahat kazanmışlar. Gizli lider deniyordu, gerçek lider oldular.
*** Fenerbahçe’de bir Aykut Kocaman Valbuena krizi var mı ?
İkinci yarı (bu yazıyı çıkarır hatırlatırım) Giuliano birkaç maç ilk 11 çıkmazsa “Brezilya Milli takımına çağrılmak için her maç forma giymek isteyen oyuncunun yedek kalmaktan çok rahatsız olduğu ve menajerine eğer yedek kalacaksam bana bir kulüp bul dediği öğrenildi. Brezilya basınında çıkan haberlere göre (nasıl olsa kimse okumaz) eski takımına dönmek isteyen Brezilyalı’nın Türk futboluna alışamadım, Rusya’dan teklif gelirse dönmek isterim şeklinde konuştuğu belirtildi” haberini görürüz. Üzerine de “zaten Aykut Kocaman yıldızlarla takışır” yorumu gelir, Giuliano bir hafta sonra gol atar…
Valbuena’nın Osmanlıspor-Fenerbahçe maçında sakatlandığını unutalım, Onu ısrarla isteyen ve aldıranın Aykut Kocaman olduğunu unutalım, en güvendiğim oyuncum dediğini hatırlamayalım, Aatıf’ın bulduğu forma şansını çok iyi değerlendirdiğini görmeyelim, çıkıp “kriz mi var ?” diye soralım…
Ülkede suni olan sadece puan farkı değil.
*** Euroleague’de son 3 maçını 91 sayı ort. ile kazanan Kızılyıldız karşısında 82-56’lik bir Fenerbahçe dominasyonu izledik ama maçtan çok konuşulan Pero Antiç’e gösterilen sevgi seliydi. Hem maç özeli hem de Makedon yıldız için birkaç cümle lütfen..
Zalgris maçında Milan Rapaiç, Kızılyıldız maçında Pero Antiç sahasın yıldızıydı. Bir formayı giyerken alkışlanmaktan daha önemli olan o formayı çıkardıktan sonra da alkışlanabilmektir…
Zalgris maçında, takıma çalınan iki 24 saniye dışında top kaybı yapmadan oynayan Fenerbahçe o gün nasıl kaybetti hala yorumlamakta güçlük çekiyorum.
Unutmadan Sarunas iyi coach ! Büyük oyuncular büyük coach olamaz kalıbını yıkıp geçebilir.
Kızılyıldız sezon başında 6-7 oyuncu kaybetti. Hoca değiştirdi. Sezonun en zayıf takımı denirken 2 sürpriz galibiyet çıkardılar. Sonra da bizim maç öncesi sırasıyla deplasmanda Real Madrid, Efes ve deplasmanda Valencia’yı yendiler. Fenerbahçe’ye nefesleri ve güçleri yetmedi… Zalgris maçında takım sadece mağlubiyet almış hasar değil. Tofaş ve Kızılyıldız maçları bunu gösterdi.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: bozkurt.yilmaz@abcspor.com
twitter: @_bky