https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

ŞAMPİYON GİT ŞAMPİYON GEL…

Okunması Gerekenler

ŞAMPİYON GİT ŞAMPİYON GEL…

Bir takımın şampiyon olabilmesi için, sporcularının birbirlerine ve antrenörlerine güvenmesi gerekir. Eğer bir de antrenör takımına inanıyorsa tadından yenmez. Sırtını sıvazlar “sen yaparsın aslanım” der. Bu tek bir cümle, o güne kadar hiç beceremediğiniz bir şeyi tereyağından kıl çeker gibi yapmanızı sağlar. Bknz Şekil 1A 1986 basketbol finalinde 15 numaralı Galatasaray formasını giyen tıfıl çocuk.

Galatasaray forması ile 1986’da şampiyon olduk; 1987’de çok daha güçlü, pahalı ve derin bir kadro kurduk, ama kupayı göstere göstere daha önce hiç kazanamamış bir takıma hediye ettik. Antrenör değişikliği, makine düzeninde işleyen takımdaki bütün dengeleri alt üst etmişti.

Ülkeye basketbolda ilk Avrupa şampiyonluğunu kazandıran ekolden yetişti Ergin Ataman. Zeki ve hırslıydı, hızla yükseldi ama sistem onu kısıtlıyordu. Avrupa’ya gitti, her başarılı spor adamı gibi çalışkan ve duygusaldı, yüreğindeki memleket sevgisi hep ağır bastı. Çok geçmeden olgunlaşmış bir usta olarak yurda geri döndü. Maalesef burada aynı sorunlar kendisini beklemeye devam ediyordu. Sadece mektep takımında biraz basketbol oynamış, onu da pek becerememiş adamlar, ustaya işini öğretmeye kalkıştılar. Olay tam bir kişilik çatışmasına dönüştü, takımın faydası, kutsal değerler falan hiçe sayıldı ama olgunlaşma dönemine girmiş olan usta, krizi doğru yönetti ve ücretinde dudak uçuklatan bir indirim yaptı. Bu hamlesi, kendisini kapı dışarı etmek isteyenlerin elini kolunu bağladı, çünkü o paraya bu kalibrede bir coach bulmak imkansızdı. Kendisinden 5 misli fazla para alan rakip antrenörün, Galatasaray’dan 3 kat daha pahalı takımına, sahayı dar etti. Basketbol tarihimizin en heyecanlı ve zevkli zaferlerinden birisinin mimarı oldu. Bununla da yetinmedi; gitti Avrupa şampiyonluğunu kazandı, iyi mi?

Biz kendisine teşekkür etmek için ne yaptık; anasına koro halinde küfür edilmesini seyrettik. O gün o salonda Ali Uras başkanım olsaydı, o tribünlerdeki küfürbazları teker teker tokatlardı. Takımın başında sahaya çıkan menajer, Baba Özer olsaydı; tek başına tribüne dalardı. Sahadaki kaptan, Nedret ağabeyim olsaydı; takımı peşine takar, gözünü kırpmadan menajerinin arkasından ölüme giderdi.

Esas önemli olan, kimin kime ne küfür ettiği değildi; 0 küfürlerin edilmesine, kimlerin ve nasıl sebep olduklarıydı. Orada ana avrat küfür eden gençlerin, aslında tribün dışında çok efendi insanlar olduklarına defalarca şahit oldum. Takım tutkusu, maç heyecanı ve toplum psikolojisi fanatizme dönüştüğü zaman, kitlelerin ne kadar kolay manipüle edilebileceğinin birçok kez şahidi oldum.

Dün Ergin hoca hepimiz için en hayırlısını yaptı ve Barcelona ile 5 yıllık anlaşmanın eşiğine geldi. İnşallah bir aksilik çıkmaz da benim planlarım tutar.

Oraya ne için gidiyor biliyor musunuz?

1-) Barcelona ile Euroleague şampiyonu olmak için

2-) Burada kendisine huzur verilmediği ve haksızlığa uğradığı için

Bir de olaya geniş açıdan bakalım. Yaptığı ücret indiriminden kaybettiği parayı, fazlasıyla geri kazanacak. Zaten usta olmuştu, ama önümüzdeki 5 yılda büyük usta olacak. Kuvvetle muhtemel Yalçın Granit ağabeyden kavuğu o devralacak. Henüz 51 yaşında, Barcelona ile sözleşmesi bittiğinde 56 yaşında olacak ve bence kendisine rahat batacak. Hırsına ve memleket özlemine yenik düşecek; yarım bıraktığı işi tamamlamak için geri dönecek.

Umarım biz o yıllarda kulübümüzdeki aksaklıkları düzeltip, dirayetli bir yönetimle kendisine eksiksiz bir çalışma ortamı yaratabiliriz. İşte o zaman ‘Yenilmez Armada’ ruhu geri döner. Ali Uras’lar, Özer Salnur’lar, Nedret Uyguç’ların gözü arkada kalmaz.

Neden böyle şeyler yazıyorum biliyor musunuz? Çünkü ben o Galatasaray’a ait bir Galatasaraylıyım, kendimi bugünkü Galatasaray’ın bir parçası olarak görmekte zorlanıyorum. Evet, şu sıralar meteliğe kurşun atıyoruz, bütün tersanelerimize falan da girildi, ama bizim bu karanlık günlerden sıyrılmak için bizden başka bir şeye ihtiyacımız yok ki… Ne para, ne pul, ‘Yenilmez Armada’ ruhu lazım bize. İki seçeneğim var; ya çekip gideceğim, ya da o eski Galatasaray ruhunu canlandırmak için savaşacağım. Bir şampiyonun arkasını dönüp gitmesi reva mıdır? Mücadeleden bıkıp gitseydim ben, şampiyon olabilir miydim?

Şimdi sen git Ergin hoca, hepimiz için hayırlı olan bu; git ama şampiyon olarak git. Sonra da hayırlısıyla geri gel, gel ki birlikte birkaç defa daha şampiyon olalım.

Benden yana her zerresi helaldir, sen de hakkını helal et lütfen.

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

mail: cihat.levent@abcspor.com

twitter: @CihatLevent

Son Haberler

EUROLEAGUE’İN YENİ YÜZÜ, YÜKSELEN DEĞERİ PARİS BASKETBOL

Geçen sezonun EuroCup şampiyonu Paris Basketbol, ilk Euroleague sezonunda ne yapacak herkesce soru işareti idi. T.J. Shorts gibi çok kısa...

Benzer Konular